AŞK VE GURUR

98 7 0
                                    

Doğup büyüdüğü yere ait değil insan.

Acı çektiği ya da çok mutlu olduğu yere de ait değil.

İnsan, olmak isteyip de olamadığı yere ait.

Ali Lidar

Biset ve Cihan gittikleri çay bahçesinin manzarayı en iyi gören masasına oturdular. Birer çay sipariş ettiler. Aceleleri yoktu. Konuşulmak istenen her ne varsa, eninde sonunda konuşulacaktı. Önce çayları geldi, birer yudum aldılar. Sonra yine Cihan'ın hiçbir şey demesine gerek kalmaksızın, Biset açtı konuyu;

''Cihan, ben çok düşündüm. O kadar çok düşündüm ki, bir gram uyku girmedi gözüme. Sabaha kadar türlü türlü çözümler aradım. Boşa koysam dolmadı, doluya koysam almadı...''

Bu giriş cümleleri pek de hayra alamet değildi. Bu konuşmanın sonunun Cihan'ın istediği ve beklediği gitmeyeceği az çok belli olmuştu.

''Ortada bir sorun mu var ki, sabaha kadar çözüm aradın?'' dedi Cihan.

''Cihan, nasıl anlatsam bilmiyorum. Keşke kalbimi çıkarıp gösterebilsem sana içindekileri. Ama bu mümkün değil ne yazık ki. O yüzden mümkün olduğunca doğru bir şekilde kurmaya çalışacağım cümlelerimi...''

Biset aklından geçenleri toparlamaya çalışırken, Cihan derin bir nefes aldı. Gözlerini, Biset'in sürekli kendisinden kaçırdığı o mahcup gözlerine kilitledi ve beklemeye başladı.

''Ben hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Yani ilk kez bir insan karşıma çıkıp cesur bir şekilde bana olan aşkını itiraf ediyor. Gözlerimin içine bakıp, benden cevap bekliyor. Bu lisedeki saçma çıkma tekliflerine hiç benzemiyor. Benle ilgili ne kadar ciddi olduğunu gözlerinden anlayabiliyorum. Beni olan sevgin, bakışlarından kalbime doğru süzülüyor. Ama kalbimi titretmeye yetmiyor. Üzülüyorum, endişeleniyorum ama sevinemiyorum buna. Seni çok seviyorum Cihan, ama senin beni sevdiğin gibi değil...

Sen benim tabularımı yıktın, dostluğun ne demek olduğunu gösterdin bana. Kendi çalışmalarından ödün verip sınava hazırladın beni. Üstelik bana yardım ediyormuş gibi değil de, karşılıklı olarak birbirimize yardım ediyormuşuz gibi davrandın. Sana borçlu hissetmemem için yaptın bunu, biliyorum.

Ben hayatım boyunca senin kadar iyi kalpli, saygılı ve özverili bir insanla daha karşılaşmadım. Ama sırf bu sebeplerle teklifine evet dersem, haksızlık etmiş olacağım sana. Senin beni sevdiğin kadar olmasa da, bir ilişkiye başlayabilecek kadar sevebilmem gerek seni.''

Cihan dayanamadı ve sordu?

''Beklersem sevebilecek misin peki?''

''Bilmiyorum...'' dedi Biset. ''Zaten tüm gece düşündüğüm şey de buydu. Cihan'a evet dersem, onu sevebileceğim zamana kadar bekler mi beni? Peki ya bu çok uzun sürerse? Ya da hiçbir zaman beni sevdiği kadar sevemezsem onu? Tüm gece bu düşüncelerle boğuşup durdum odamdaki penceremin önünde.''

''Beklerim.'' dedi Cihan. ''Bir ömür sürse bile beklerim. Hem senin beni, benim seni sevdiğim kadar sevmene gerek yok. Beni bırakıp gitmeyecek kadar sevsen yeter benim için. Ben senin yerine de severim Biset. Senin eksik bıraktığın her şeyi ben doldururum senin yerine. Sen yeter ki, aklındaki soru işaretlerini sil, beni silmek yerine. Kuşkularını yok say, beni yok saymak yerine. Bana sarıl, yalnızlığına sarılmak yerine. Sırtını bana yasla, hüzünlerine yaslamak yerine. Bana doğru adım at, benden uzağa adım atmak yerine. Çünkü ben senden uzakta bir hayatı hayal dahi edemiyorum.''

Cihan böyle konuşmaya devam ederse, nasıl reddebilirdi Biset onu? Hayatı boyunca tanıdığı herkesten daha iyi olan bu adamın kalbinde kötü bir yara açmaya nasıl razı olurdu gönlü? Hayatı boyunca hiç bu kadar büyük bir ikilemde kalmamıştı Biset.

SEN OLMALIYDINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin