'' İlk öpücüğün müydü?'' dedi Tekin.

''Elbette ilk öpücüğü değildir!'' diye düşünüyordu içinden. Tekin'in sorusuna bir kelimelik ''Evet!'' cevabını verecek gücü bile kalmamıştı Biset'in. Kafasını aşağı yukarı salladı sadece. Tekin her ne kadar belli etmese de şaşırmıştı.

Bu son hamleyi yapmaması gerektiğini düşündü. Çünkü bunu yaparken bir genç kızın ilk öpücüğünü çalacağını tahmin etmemişti. Bu zamana kadar ne yapmıştı bu kız? Hiç mi sevgilisi olmamıştı? Tekin, onun daha önce kimseyle öpüşmediğini nereden bilebilirdi ki? Bu yaptığı şeyi geri alacak veya toparlayacak bir yol yoktu. O yüzden pişman olmanın da bir anlamı yoktu.

''Bu yaşa kadar ne yaptın sen Allah aşkına, sadece ev işleri ve okul dersleri ile mi geçirdin ömrünü?'' diye sordu.

Aslında yapmak istediği bu gergin ortamı yumuşatmaktan başka bir şey değildi ancak hiç de beklediği gibi olmadı. Bu soruyu sormadan birkaç saniye önce ürkek, çekingen ve utanmış bir şekilde karşısında duran bu kız, şimdi sanki o hale hiç bürünmemiş gibi kahkahalar atıyordu.

''Gerçekten inandın mı? Sanırım ava giderken avlandınız avukat bey. Çünkü ilk öpücüğümü size saklayacak kadar çıldırmadım.''

Bu sözler defalarca kez kulağında yankılandı Tekin'in. Sinirden elleri titremeye başladı. Aşağılamak istediği kız tarafından bir kez daha aşağılanmış olmasıydı onu sinirlendiren. En azından kendine bu kadarını itiraf edebiliyordu. Hemen toparlandı ve yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi.

''Buna gerçekten sevindim. Bir öpücüğü namus zedelenmesi sayıp, sürekli başımın etini yemen hiç de eğlenceli olmazdı. Ancak sen o kendini kocasına saklayan köy kızlarından değilsin sanırım. Eee artık ortada çözülmesi gereken bir problem de olmadığına göre, kitaplarımı alıp gidebilirim. Senin yüzünden yeterince oyalandım zaten.''

Biset ağlamamak için kendisine türlü türlü telkinler verirken, Tekin eline birkaç kitap almış ve çıkış kapısına doğru yürümeye başlamıştı bile. Aldığı kitapları fazlasıyla karşılayacak olan bir miktar parayı kasaya bıraktı, Salim beyle vedalaştı ve hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladı. Kimseye görünmeden odasına çıktı. Kitapları komidinin üzerine bıraktı ve hiddetle odanın içerisinde dolaşmaya başladı. Bu yeni yetme kız yüzünden sürekli öfkesi tavana vuruyordu. Ancak bu kez onun tarafından aşağılanmaktan ziyade, ona ilk öpücüğünü tattıran kişi olamamaktı aslında bu kadar kızmasının sebebi. Ancak bu sebeple sinirlendiğini itiraf etmesi çok zordu kendisine.

Biset Tekin'in kendisini öptüğü yerde dakikalarca kez yaşananları düşündü. Bu adamın hiçbir hareketine anlam veremiyordu. Duygusuz, taş kalpli ve insanlıktan nasibini almamış bu serseriye nasıl aşık olabildiğini düşündükçe, daha da çok sinirleniyordu. İşte bu düşüncelerle üzüntüsünün üstünü örterek girdi evinin kapısından içeri. Gece olduğunda tüm aile üyeleri odalarına çekiliyordu ki Cihan'ın aramasıyla irkildi Biset. Hemen cevapladı aramayı ve elleri titremeye başladı.

'' Nerede oldu? Nasıl? Neden ki? Gayet sağlıklı görünüyordu. Neredesiniz?...''

Cihan susturdu Biset'i. Hastanede olduklarını ve beklediklerini söyledi. Tüm ailenin burada olduğunu ve asla gelmemesi gerektiğini söylerken, gelebileceği bir zamanda ona haber vereceğini de eklemeyi unutmadı.

Evet hasta olan Tekin'di. Ancak Cihan, bunu neden Biset'e haber verme gereği duymuştu? Ayrıca hastaneye gitmek isteyeceğini nereden biliyordu? Bilirdi elbette. Cihan'dı o. Biset'in en yakın arkadaşı, dostu, canıydı. Biset'in gözlerine değil, kalbine bakıyordu.

SEN OLMALIYDINWhere stories live. Discover now