GİRİŞ

116 38 29
                                    

Duyduğum tek şey rüzgar yüzünden çarpıp duran bir kapının sesiydi. İrkildim çünkü şehrin bu kadar dışında, ağaçların arasına gizlenen bir ev olduğundan haberim bile yoktu.

Daha yavaş atmalısın kalbim , diye içimden geçirdim. Luhan kendine gel ve hakim ol! fakat yere düşen bir yaprağın sesi bile beni korkutmaya yetiyordu. Sehun daha iki gün önce ölmüştü.

Kapı çarpmaya ,kalbimde deli gibi atmaya devam etti ve ben o tepede bir şey arıyor fakat ne aradığımı bilmiyordum. En yukarı tırmandım ve tepenin kenarından aşağı baktım. Oradaydılar. Yıkılacak gibi duran , kütüklerden yapılmış verandası olan bir kulübe ,eski büyük bir ahır ve demir ayakların üzerinde duran yuvarlak su depolarından biri. Deponun ayakları tamamen yıpranmış ve paslanmıştı , tıpkı çökmüş tavanı , kopmak üzere olan çamurluğuyla terk edilen ev ile etrafı kaplayan diz hizasındaki sararmış ve kurumuş otların arasında duran kamyonet gibi.

Çarpan kapı ahırın kapısıydı. Rüzgar ona vurdukça bir açılıyor bir kapanıyordu.
Sanırım böyle durumlarda normal bir insan oradan uzaklaşmayı tercih ederdi.

Ama ben değil. Dediğim gibi kendimi kaybetmiş durumdaydım ve aşk, kaybedilenler , hayatın anlamı gibi sorulara cevap arıyordum. Buna Luhan iş başında da diyebilirsiniz. Örneğin sadece bir yıl içinde Euntae lisesi'ndeki dört sınıf arkadaşım nasıl olurda birden ölmüştü ? Hemde şüpheli şekillerde. Kris , Chanyeol , Chen ve şimdi de Sehun. Bundan daha garip ve daha kötü bir şey olabilir miydi? Ve emin olun bu durum kasabada ki herkesi fazlasıyla korkutmuştu.

Ve son ölen kişi Sehun benim kalbimi paramparça etmişti. Uzun bir süre uzaktan bile olsa ona aşıktım. Sonra mutluluk ve aşk dolu geçen 1 yıl süresince beraber olmuştuk. Tam öldüğü yere bırakılan çelengim ise tam bir felaketti. Üstünde , "Seni daima özleyeceğim , sonsuz sevgimle , Luhan" yazıyordu. Ve asıl yazmak istediklerimin yanında kocaman bir hiç gibi kalıyordu.

Bu yüzden o ahırın kapısının çarpma sesini durduracak ve hayalet evin etrafına bakacaktım. İçeri girmek ve ne olduğunu görmek istiyordum.

Ama önceliğim ahır. Kapısı fazla büyük ve çok sayıda paslı çivi ile tutturulmuştu. İçerisi fazla karanlıktı. Kanclardan sarkmış eski yularları , tozlanmış eski bir çiftçi tulumunu ve birbirine geçmiş tırmıkla fırçaları görebiliyordum.

Ve asıl önemli olan , bir grup insan halka oluşturmuş , tam ortalarında duran kişiye ilahi tarzı bir şeyler söylüyorlardı. Onu ilk gördüğümde gözlerime inanamadım ama bu figür üst kısmı çıplak olan Sehun'du ve bu , benim orada öylece duruyor olmam kadar gerçekti.

Kürek kemiklerinin arasına saplanan araba parçası yüzüden ölen Sehun. Parça, atardamarından birini parçaladığı için Sehun kan kaybından ölmüştü.

Fakat bu nasıl olabilirdi? Sadece kötü bir şakaydı değil mi?

NOT:Beğendiniz mi? Umarım ilginizi ve sevginizi kazanır bu fic♡ yorum ve Oylarınızı bekliyorum benim için önemliler özellikle yorumlar^^

Love  And DeathWhere stories live. Discover now