|15|《Gül ve Kılıç》

294 39 106
                                    

Onu gördüğüm zaman içimden bir şeyler kopuyor.

Onun fırtınalarıyla savaştığı deniz gibi dalgalanıyorum.

Sürekli benimle konuşmaya çalışıyor, bunu hissediyorum.

Gözleri hep üzerimde.

Önceden arada bir gelirdi ama şimdi her gün geliyor.

Beni görmeye geldiğini düşünmeye başlıyorum artık.

Bu gece gitmeden önce yanıma geldi.

Yeni bir sefer hazırlığında olduğunu biliyordum, lakin bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim.

Elimde tepsimle odalara servis yapmaya gidiyordum ki köşede durdurdu beni. Korkuyla geriye çekildiğimde elini koluma koyarak beni sakinleştirmeye çalıştı.

Dokunuşuyla eridiğimi hissettim.

"Gidiyorum." dedi, gözlerini gözlerimden çekmiyordu. "Ama geri döneceğim. Döndüğümde seni de alacağım yanıma."

Al götür beni buralardan, diyemedim. Burada daha fazla çalışmak istemediğimi söyleyemedim.

Ama sadece başımı salladım, geri dönmesini bekleyeceğim.

Nasıl dayanacağımı bilmiyorum, aylardır onu her gün görmeye alışmışım.

Bir gün görmesem çıldıracak gibi oluyorum.

Şimdi ise gidiyordu, geri döneceğini söyleyerek.

Sağ salim dönmesini diliyorum, gelecekti biliyorum.

•••

Bu akşam seferden dönen askerleri karşılama töreni yapılmıştı meydanda. Aylardır bu anı beklemenin heyecanıyla yemek bile yemeden koştum.

Meydan boylu boyunca çeşitli ışıklandırmalarla aydınlatılmıştı, her yer rengarenk ve ışıl ışıldı. Panayır gibiydi sanki.

En öne geçtim ve beklemeye koyuldum. Askerler üçer sıra halinde gururla yürüyorlardı, yolun sonunda ise onu bekleyen ailelerine sarılıyorlardı.

O yolun sonunda ben vardım, geldiğinde ben sarılacaktım ona.

Yüzlerce asker geçti gitti önümden, hiçbiri ona benzemiyordu.

Hiçbirinin gözleri onunki kadar güzel değildi.

O yoktu. Hayır. Bu bir zafer değildi.

Onun sağ dönmediği bir sefere zafer diyemezdim ben.

Kalabalığı yardım korkuyla, o geleceğim demişti. Bir kumandan verdiği sözü tutmalıydı.

Askerlerin arasına daldım, her yüzde onu aradım ama yoktu.

Adını sayıkladım sadece, benim aşk hikayem böyle bitmemeliydi.

"Shi Wool!" diye bağırdığımda çıktı karşıma kocaman silüetiyle. Belindeki kılıcındaydı bir eli. Diğer elini bana doğru uzattığında eteğimi toparladım ve hızlandırdım adımlarımı.

O da bana doğru ilerlediğinde daha da hızlandı adımlarım, koşmaya başladım istemsizce.

Yanına ulaştığımda kollarımı doladım boynuna, elini belime koyduğunda her ne kadar ürpersem de daha çok sarıldım ona. Bizi izleyenleri umursamıyorduk, sarılıyorduk sadece.

Virulent | Kim JonginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin