•Bölüm/Episode 9•

412 33 2
                                    

"Giderim dalga gibi bir ileri,bir geri.
Koca Karadeniz'in yok mudur bana da bir yeri?" Yüreğine koca Karadeniz'i sığdıran kadın ve o yüreğe sahip çıkan adam.

    Kulağıma fısıldarken ayaklarım yerden kesiliyor,kalbim ritmini bilmediğim bir şekilde hızlı çarpıyordu. Kısa bir süreliğine de olsa gözlerimi kapayıp, söylediği her kelimeyi ilmek ilmek  hafızama işledim. Güzel,fazla güzel kokuyor,adeta güven veriyordu. Geri çekilerek elini omuzuma koydu ve sıvazladı. Başını öne eğip,kabanının cebinden ufak bir kutu çıkardı. Bu neydi şimdi? Kutuyu açıp bana doğru uzattı. Mahçup olmuştum doğrusu. Kutunun için de zarif bir kolye vardı. Ucun da gül dalı bulunan,yaprakları beyaz bir gül vardı.
-Sinan Bey ş-şey yani Sinan. Buna ne gerek vardı,ben bunu kabul edemem.
-Neden? Değer verdiğim bir kadına ufak bir hediyem olmasın mı? Bence itiraz etmemelisin. Kolyeyi kutudan çıkarıp boynuma doğru getirdi. Bak,hem çok güzel yakışıyor.
Güldü. Hadi dön ark-
-Ama Si-
-Hadi Öykü hadi.
Omuzlarımdan tutarak beni geri çevirdi. Yaptıklarına anlam vermekte zorlanıyordum. Belime doğru süzülen saçlarımı alt kısımdan kavrayıp önüme attı. Kolyeyi başımın üzerinden geçirerek,boynuma taktı. Önüme döndüm. Elimle kolyeye dokunup,ona baktım.
-Beni çok mahçup ediyorsun ama sen hadi bakalım hayırlısı. Teşekkür ederim. O zaman iyi geceler.
Tebessümle elimi kaldırarak hoşçakal dedikten sonra bahçeye girdim. Yüksek bir ses tonu ile seslendi ve elini salladı.
-İyi geceler Öykü!
Arkama bakıp güldüm. Oda tebessüm ederek arabasına bindi. Kapıya doğru yönelip, zili çaldım. Kapıyı Merve açtı. Tabii o her zaman ki karşılamasını yapmazsa ölür ya zaten. Yüksek bir ses tonu ile;
-Ooo kimler gelmiş,kimleri görüyoruz. Buyur buyur.
Annem salondan meraklı bir şekilde geldi. Elinde kitap,gözünde gözlüğü vardı.
-Kim gelmiş kızım? Beni görünce duraksadı. He Öykü sen miydin,gel kızım üşüme. Merve annemle haberleştiğimi bilmiyordu sanırım. Annemin beni azarlamasını bekler gibiydi. Kapının dibinde ağzı açık bana bakıyordu. Gözlerimi devirip,saçımı savurup yanından geçerek içeri girdim. Üzerimde ki kabanı çıkarıp,askıya asıp salona geçtim. Her zaman ki televizyonun karşısında ki tekli koltuğuma oturdum. Yan tarafta bulunan masanın üzerinden kumandayı elime alıp, kanalları kurcaladım. En sevdiğim dizinin tekrarı vardı. Ama elli bin defa izlediğim için sıkmıştı artık. Annem koltuğundan doğrularak meraklı gözlerle bana baktı.
-Ee kızım naptın bugün?
Yalan atmam gerekiyordu,Sinan'dan bahsedemezdim. Hemen telaşlanır,lafa tutardı. Ne yalan atayım derken sesim titriyordu.
-Valla anne ne olsun şey işte İrem'le sahildeydik.
İrem,oha.. Ben İrem'i unuttum,iş görüşmesi vardı kim bilir ne oldu,kabul edildi mi acaba? Diye düşünürken beynimde şimşekler çakışıyordu. Kumandayi elimden bırakıp hemen yerimden zıpladım.
-Hahh,İrem!
Mutfaktan çantamı ve şalımı alıp hızla merdivenleri çıktım. Odamın kapısını açıp üzerimdekileri değişmeden İrem'i aramaknicin çantamdan telefonu çıkardım. Ayıp oldu kıza ya.. Rehberden İrem'i bulup aradım. Yatağın üzerine oturdum ve telefonu kulağıma tuttum. Çalıyordu.
-Alo,abla?
-Ablacığım,ya kusura bakma ben arayamadım seni. Önemli bir isim vardı da,dönmeye fırsatım olmadı. Naptın bu iş mevzusunu? Kabul ettiler mi seni dizi için?
-Tamam abla bir sakin ol,yavaş, soluklan. Evet gittim,konuştum. Biraz prova yaptırdılar dışarıdan bakınca harika görünüyormuşum. Anlayacağın beğendiler gibi,yarın tekrar denemeler için çağırdılar oraya gideceğim.
-Yaa kuzum,çok sevindim gerçekten. Hayırlısı olsun mâdem.
-Abla..
-Efendim canım?
-Sen de benimle gelsene yarın,birlikte gidelim.
Yarın için bir planım yoktu. Zaten bu hafta bayağı bir tempoluydu,hiç dışarı çıkasım yoktu. Ama şimdi İrem'i de yalnız bırakmak olmazdı,hatamı böyle telafi edebilirim diye düşündüm.
-Yanii,güzel olur aslında. Saat kaçta?
-Uykun yoksa whatsapp'tan konuşalım olur mu? Oradan söylerim.
-Tamam canım,bekliyorum. Hadi görüşürüz.
Telefonu kapayıp masanın üzerine koydum. Üzerimdekileri çıkarmak ve bir an önce rahat bir şeyler giymek istiyordum. Dolabımdan geceliğimi çıkarıp üzerime geçirdim. Dağılmış saçlarımı topuz yaptıktan sonra penceremin perdesini sonuna kadar sıyırdım. Yatağıma girdim. Çok iyi gelmişti serin bir yatağa uzanmak. Belim rahatlamıştı resmen. Telefonuma uzandım. İki kişiden mesaj vardı.
4 yeni mesaj;
💬Sinan: Öykü,uyudun mu? :)
💬İrem: Abla sabah erken gitmemiz gerekiyor. Şöyle saat 10.00 gibi falan.
💬İrem: Hatta daha erken çıkalım kahvaltımızı dışarda yaparız. Ne dersin?
💬İrem: Uyudun mu kız? :)
Sinan'da mesaj atmıştı,istemsizce yüzümde hafif tebessüm oluştu. Önce İrem'e yazdım.
🗨Uyumadım kuzum,birazdan uyuyacağım.
🗨Tabii olur,sabah erken çıkar dışarda kahvaltı ederiz :) Sabah saat 08.00'de buluşalım. Ben seni ararım,iyi geceler kuzum.
Sinan hâlâ çevrimiçiydi,mesajımı anında gördü.
🗨Yok Sinan,uyumadım. Eve gittin mi? :)
💬Evet evdeyim. Birazdan uyumam gerek, sabah biraz işim var erken kalkmalıyım. :)
🗨Ben de uyuyacağım şimdi,benim de sabah işlerim var. Arkadaşımla buluşmalıyım. İyi geceler sana o zaman :)
💬İyi geceler :)
🗨Bu arada özgür gülü suya koydum :) Teşekkür ederim tekrardan bugün ve gül için.
💬Çok sevindim,hiç solmasın o gül. Şu ödeşeceğimiz gün daha çok gül alırım ben sana.. :)
Ah bir de şu ödeşme mevzusu vardı tabii. Nerden çıktı bu kelime de dilime dolandı..
💬 :)
Bir şey demedim ufak bir gülücükle kapadım konuşmayı. Annem birden odaya daldı.
-Öykü! Niye telâşla yukarı çıktın annem?
İrkildim doğrusu.
-Ay anne yavaş! Ödüm koptu. İrem'in iş görüşmesi vardı da ona dönemedim,ayıp olmasın diye aradım konuştum. Sabahta tekrarda gidecekmiş,beraber gidelim mi dedi. Ben de olur,zaten boşum dedim. Birlikte gideceğiz.
-Kimden izin aldın?
-Eh ama anne,pes vallahi. Kaç yaşındayım ben. 36-36
-Tabii ya 36 tabii. Kaldın başıma. İyi, tamam. Evden çıkarken haber ver. İyi geceler..
-Tamam anneciğim,iyi geceler.
Alarmı kurup,telefonumu şarja taktım. Yorgundum ve hemen uyumak istiyordum. Gözlerimi kapadım.
》Bugün yaşanan tüm güzel anlar zihnim de canlanıyordu. Bir çok kez yakınlaşmıştık ve nedense bunlar hoşuma gidiyordu.
' Bunları düşünürken uykuya dalmışım.'

***
Sabah olmuştu,perdenin arasından içeri doğru sızan Güneş ışınları gözüme çarpıyordu. Üzerimde ki pikeyi kafama doğru çekip, altına girdim. Sonbahar ayındayız ne gerek var şimdi Güneşe? diye iç geçiriyordum. Elimi pikenin altından çıkararak, telefona uzandım. Gözlerimi hafif aralayarak saate baktım. Saat 07.00'ydi. Anca kalkıp hazırlanırdım zaten. Üzerimden pikeyi itip, zor minnet doğruldum. Esneyip gerildikten sonra ayağa kalktım. Aşağı inip annemin odasına girdim. Mışıl mışıl uyuyordu. Gideceğimi önceden söyleyip haber vermek istedim.
-Anne,anne,aannee! Uyku sersemiydi doğal olarak.
-Hıı?
-Dışarı çıkacağım ben haberin olsun,haber ver demiştin ya hani söyleyeyim dedim.
-Tamam,ararım ben seni.
Annemin odasından çıkıp, hazırlanmak için odama geçtim. Etraf dağınık değildi,üzerimde ki geceliğimi çıkarıp kirliye attım. Dolaptan,dizimin hafif üzerin de dar kalıbı olan siyah eteğimi çıkardım. Üzerine,beyaz ince bir gömlek giydim. Gömleğin ön tarafını eteğin iç kısmına sıkıştırdım. Kıyafetleri mi giyip,saçımı hallettikten sonra işim bitti sayılırdı. Saçımı her zaman ki gibi hafif dalgalı ve salık bırakmıştım.
Telefon çalıyor
Arayan İrem'di. Telefonu açtım.
-Efendim canım?
-Abla hazır mısın?
-Evet evet hazırım. İniyorum şimdi,sen nerdesin?
-Bir alt sokaktayım,yaklaştım.
-Tamam canım,görüşürüz.
Siyah kabanımı giyip,Sinan'ın aldığı şalı boynuma astım. Çok sevmiştim bu şalı, yumuşak ve Sinan'ın hediyesiydi. Aşağı indim. Ayakkabılarımı giyip,bahçeye çıktım. İrem gelmişti. Koşar adımla arabaya ilerledim.
-Günaydın abla!
-Günaydın kuzum.
İrem'e sarıldım.
-Ee nereye gidiyoruz canım?
-Valla bildiğin güzel bir yer varsa oraya gidelim.
-Tamam o zaman sahilde ki yeni açılan restauranta gidelim. Sinan'la gitmiştik çok güzeldi,hoşuma gitmişti.
-N-ne! Oha,şey affedersin de. Sinan'mı? Hangi ara abla ve bana söylemedin,pes!
Ağzımdan kaçırmıştım,gözlerim pörtledi ve elimle ağzımı kapadım.
-Hic,ne Sinan'ı? Alaylı ve güleç bir tavırla konuşarak arabayı çalıştırdı.
-Hadi hadi var dimi bir şeyler?
-Ha! İrem saçmalama sadece arkadaşız. Hadi sür geç kalacağız yoksa bir an önce bir şeyler yiyelim.
Yolumuza koyulduk,sahile gidiyorduk. O restauranta tekrar gitmek güzel olacaktı. Sahile yaklaştığımız da İrem park alanı bulup oraya arabayı park etti. El frenini çekti. Arka koltuktan çantalarımızı alıp indik. İrem arabayı kilitleyip koluma girdikten sonra restaurant kapısına doğru yürüdük. Asansöre bindik. Irem'in
-Kahvaltida her şeyi anlatacaksın. Ağzımı açıp dilimi çevirmeme fırsat vermeden işaret parmağını kaldırdı.
-Sakın,itiraz istemiyorum!
-Peki..
Kata gelmiştik. Asansörden inip içeride cam kenarı,manzaraya karşı olan en köşede ki masaya oturduk. Sandalyeme yerleşip çantamı yan taraftaki sandalyeye koydum. Elimi havaya kaldırarak garsonu çağırdım.
-Merhabalar,biz iki kişilik kahvaltı istiyoruz. Yalnız çay yerine iki tane portakal suyu alabilir miyiz?
- Tabii Hanımefendi. Başka bir isteğiniz?
-Yok,teşekkürler. İkimiz de sabahları çay yerine portakal suyu içmeyi tercih ederiz. İrem meraklı gözlerle bana bakıyordu.
-Ee anlat bakalım kimmiş bu adam,neyin nesiymiş? Tedirgin olmuştum niyeyse,dudaklarımı yaladım. Tam konuşmaya başlayacağım sırada omzumda bir el hissettim. Gözümün önüne gelen saçımı kulağımın ardına attım. Arkamı dönüp baktım.
-Sinan!
                         Bölüm Sonu ⛼🦄

Gecikmeden dolayı çok özür dilerim. Kişisel problemlerim yüzünden fırsatım olmadı. ♥️

Ağla Karadeniz Where stories live. Discover now