İlk Karşılaşma

1.4K 31 8
                                    

Yağmur damlaları hiddetle pencereme çarpıyor,adeta penceremi zorluyordu. Şimşekler kızgın bir lav gibi çakıyor gökyüzü beyaza bürünüyordu. Alarmın çalmasına ramak kala şimşek sesleri beni çoktan uyandırmıştı bile. Telefonu elime alıp saate baktım. Saat daha erkendi neyse ki. Rahat rahat hazırlanabilirdim artık. Yatağımdan doğruldum ve kollarımı açabildiğim kadar açıp gerildim. Üzerimde ki pijamalarla ne kadar ciddi kalabilirdim bilmiyorum. Annem sağolsun Bugs Bunny'li almışta. Biraz gerilme, esneme ve duvarla bakıştıktan sonra kendime geldim. Yatağımdan kalkıp ayna karşısına dikilecekken aşağıdan gelen ses ile bir an irkildim. Annem kızgın bir ses tonu ile;
- 'Öykü hadi kızım! Uyan artık kahvaltı hazır,ne tembel çıktın. Arkadaşlarınla da ben buluşturayım istersen seni? Ananız hep peşinizden koşacak sanıyorsunuz dimi siz? Tabii çocuğ..' Kulaklarımı kapadım, duyduklarım bu kadardı. Benden sonra daha ne kadar kendi kendine söylendi bilmiyorum ama kesin uzun bir süre söylenmiştir. Klasik anneler işte,biraz Karadeniz'li olduğu için asi olduğundan mı ne pek bir sinirlidir, bir o kadar da sevecen.
- 'Tamam anne bekle iniyorum.' Sonunda aynanın karşısına geçebilmiştim. Tepeden tırnağa kendimi süzdüm bezginlik vardı üzerimde. Ben hep bezginimdir,sürekli yatmaktan oluyor bunlar. Telefonumu da alıp aşağı, kahvaltı etmeye indim. Daha sonra yukarı gelir hazırlanırdım,vaktim var nede olsa. Panduflarımı ayağıma geçirip tahta merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Annem söylenmeye başladı yine;
-'Oo hiç gelmeseydin hanımefendi. Ben yatağına da getirirdim,zahmet oldu!'
Merdivenin köşesinde durmuş, elimi çeneme koymuş bir gözcü gibi annemi izliyor ve gülümsüyordum. Yavaş yavaş yanına yaklaşarak,tombik yanaklarına bir buse kondurdum.
-'Ahh Sultan'ım yine mi sinirlendirdim ben seni. Kıyamam ki ya' diyerek yüzünü iki avucumun arasına alıp tekrar öptüm. Anlaşılan gönlünü almayı başarmıştım. Biraz şımardı ama belli etmedi. Geri çekilerek;
-'Ya otur kızım sabah sabah uğraşma benle ya. Git kardeşini uyandır oda kahvaltı etsin madem.'
(' Trabzon'un Sürmene ilçesinde ki kasabada oturuyoruz. Kendi halimizde yaşayıp,geçinen ufak bir aileyiz. Annem,kardeşim ve ben. Babam, annem ile biz çok küçükken ayrılmışlar. Hayatım da pek sık görüştüğüm birisi değil aslında. Gerçi pekte gerek yok. Yaralar tadında güzeldir. Kendi çapımda şarkı söylüyor,ufak mekanlarda seslendirmeler yapıyorum. Şarkı söylemek bana güç veriyor.)  Oflaya,puflaya Melis'in odasına yöneldim. Kapıyı tıklattım,ses yoktu. Hâlâ uyuyor olsa gerek. Odaya haşinle daldım. Bildiğin daldım. Yayılmış uyuyor,uyanmaya da pek niyetli değil gibi bir hali vardı. Yüksek bir sesle:
-'Ye,iç, yat,uyu zaten. Oy nenem!'
Gözlerini kırpıştırdı ve küçük, masum bir bebek gibi gülümseyerek:
-'Ya abla ama.. Sabah sabah ne bu enerji sende ki?'
-'Ne enerjisi kızım. Hadi kalk kahvaltıya, işim var oyalama beni.'
Odadan çıktım. Mutfağa doğru geçtim, annem çoktan oturmuş kahvaltıya başlamıştı bile. Önüme çektiğim sandalyeye oturdum. En sevdiğim reçeli önüme koymuştu annem. Adeta beni ye dercesine.. Her zaman olduğu gibi kahvaltımı hızlıca yaptım,çayımı içtim. Sandalyeyi geriye iterek masadan kalktım ve merdivene yönelerek yukarı çıktım. Tabii hızlı yediğim için annem doymadığımı sanar ve hep söylenir.
-'Sanki atlı kovalıyor, Ne bu hız kız?!'
Ben kahvaltımı edene dek belki yağmur diner diye tahmin etmiştim ama yağmur daha şiddetliydi sanki. Umarım buluşmaya gidebilirdim. Acaba gitmesemiydim? Ama bu seferde ayıp olur. Ne zamandır herkes bugünü bekliyor. Çabucak hazırlanabilmek için gardıropu açtım. Sanki giyecek hiç bir şeyim yokmuş gibi dertlendim. Oysa ki katlasan bitmeyecek kıyafetler var. Elime geçen mavi kot pantolonu ve yarım beyaz tişörtü aldım. Havanın soğuk olması asla yarım giymeyeceğim anlamına gelmez. Pantolonu ve tişörtü giydikten sonra hafif bir makyaj yapmak için aynanın karşısına geçtim. Doğal olmayı hep tercih etmişimdir. Kahverengi tonlarında ki farı gözlerime uyguladım. Hafif pembemsi allık ve bir rimel ile işimi bitirdim. Sıra saçtaydı. Çok üşeniyordum şekil vermeye. Pekte vaktim kalmamıştı aslında. Düzleştirsem iyi olacaktı. Düzleştirmek için Melis'i yanıma çağırdım. Onun eli çabuktur hemen halleder. On dakika içinde saçlarımı halletti. Artık hazırdım. Çantamı ve telefonumu alıp aşağı indim. Ayağımda ki pandufları çıkardım,ayakkabılarımı giydim. Portmanto da asılı olan siyah kabanımı üzerime geçirdim. Şemsiyeyi de eline alarak kapıyı açtım.
-Çok geç kalma kızım.
-Tamam anne.
Rüzgar güçlü esiyor,yağmur sanki aleyhime işliyordu. Şansa bak,hay aksi! Şemsiyeyi açtım ve durağa kadar yürümeye çalıştım. Ordan bir taksiye atlar giderdim. Yağmur yürümeme engel oluyor, rüzgar acı acı yüzüme çarpıyordu. Üşümüştüm de aslında biraz. Durağa yaklaşmıştım,yürümeye devam ettim. Sanki bütün aksilikler beni bulmazmış gibi bir da havanın böyle olması bie hayli canımı sıkıştı. Kesin geç kalacaktım. Az önce telefon çaldı,arayan Zafer'di. İlkokul arkadaşlarım demiştim ya oda kafede. Telefonu soğuktan kızarmış ellerimle açar açmaz kulağıma tuttum.
-'Efendim Zafer?'
-E hadi Öykü neredesin? Hepimiz burdayız bir sen eksik kaldın.
-Duraktayım Zafer, hava koşulları mâlum. 10 dakikaya orda olurum.
-Vakit kaybetme,bekliyoruz. Gülerek devam etti. Sen gelmeden siparişi vermeyeceğiz bak ona göre.
-Hahaha tamam canım görüşürüz.
Durağa gelmiştim sonunda. Hemen oturdum ve beklemeye başladım. Zaman akıyor ne bir dolmuş ne bir taksi geçiyor. Durum bir hayli sinirlerimi bozmaya başlamıştı bile. Oraya kadar da yürüyemezdim çünkü buradan biraz uzak kalıyordu. Taksiyi aradım.
-Alo taksi mi? Çiçek mahallesine bir taksi rica edebilir miyim?
-O istikamet üzerinde yol çalışması olduğu için ulaşım o mahalleye kapalı hanımefendi,maalesef. İyi günler.
Telefonu kapadım. Anlaşıldı neden hiç taşıt geçmediği. Biraz yürüyüp ana caddeye çıkmak için yola koyuldum. Arkamda bir ses hissettim ve yan gözle arkama baktım. Siyah bir araba vardı. Bana doğru yaklaşıyordu. Adımlarımı hızlandırdım daha hızlı ulaşmak için. Acaba kimin nesiydi? Hırlı ya da hırsız? Korkmuştum aslında biraz. Hava soğuk olduğu için pekte insan yoktu çevremde. Derken arabayı aniden yanımda buldum. İrkildim ve kafamı o yöne çevirdim. Camları siyah film ile çevrilmişti içeriyi göremiyordum. Biraz kaldırıma doğru çekildim. İçinde ki kişi camı indirdi ve:

Ağla Karadeniz Where stories live. Discover now