Dördüncü Bölüm

Start from the beginning
                                    

Gözlerimi kapattım. Onun gitmesine nasıl izin verebilmiştim? Şehir her geçen gün daha fazla insana kapılarını açıyordu. Yani onun dönemiyle bizim dönemimiz çok farklıydı. Gitmeyi planladığı yere ulaşamamış bile olabilirdi. Gideceği yer artık orada olmayabilirdi. İstediği yer şehrin başka diğer yakasında olabilirdi. 

"Ya ona bir şey olduysa?" dedim Michael'a doğru dönüp.

Bu da bir ihtimaldi. Sonuçta New York'taydık. Her gün onlarca gasp ve bıçaklanma haberleri görüyorduk. Keyif için bile insanları dövebiliyorlardı.

Calum, bir yerde can çekişiyor bile olabilirdi.

"Bıçaklansa bile ölür mü ki?" dedi ve sonra kırdığı potu anlayıp sertçe dudağını ısırdı. "Özür dilerim. Yani sadece bir teori olarak söyledim. Tamam hayali olmasa da belki ölünce yeniden dirilme özelliği falan vardır belki?" 

Pekala sanırım Michael'ın da devreleri yanmıştı. Ben fantastik kurgu yazarı değildim. Yani muhtemelen Calum ölürse ölürdü. Ama eğer bir fantastik güç verecek olursam ona kesinlikle evin yolunu bulabilme özelliği verirdim. Böylece onu bir daha kaybetmezdim.

"Onu bir an önce bulsak iyi olacak. Birkaç saat sonra hava kararacak." dedim.

Başını salladı ve eve doğru sürmeye devam etti. Sessizlik geri gelmişti. Eve girdiğimde de o boğucu sessizlikle karşılaşmıştım. Sessizliği seven ben, bu defaki sessizlikten korkmuştum.

Gittiğinde böyle olacaktı. Gerçi şimdi de gitmişti. Gitmelerine alışmam gerekecekti.

"Ben odama gidiyorum." dedim. Michael da peşimden gelip odaya girdi ve Calum'ın yarım bıraktığı kitabımın taslağını alıp salona geçti.

Calum'ın uyuduğu yatağıma uzanıp cenin pozisyonu aldım. Bir gecede kokusunun yatağıma sinmiş olması inanılmazdı ama hayata tutunmamı sağlamıştı. Şimdi her zaman olduğu gibi tüm dikkatimi ona verebiliyordum.

Aptalca davranmıştı. Beni parmağında oynatıyordu.

Göğsüm sıkışıyordu. Onun hayatını düşünürken nefes alamıyor gibiydim. Nereye yetişmeye çalışıyor olabilirdi ki?

Onun bir yerde beklemesi gerektiği bir sahne yazmamıştım. Şu an her nereye gidiyorsa kendi kafasına göre hareket ediyor olmalıydı.

Bağımız sandığım kadar kuvvetli olmayabilirdi.

Michael, odaya girip yanıma geldi ve yatağa oturdu. "Benim aklıma bir fikir geldi. Aptalca ama belki işe yarar." diye fısıldadı. Devam etmesini istiyordum ama sesim çıkmıyordu. En önemsiz öneriye bile açıktım.

Sadece dönmesini istiyordum.

Michael sessizliği onay olarak algılayarak devam etti. "Seni terk etmemesini yazabilirsen belki geri döner." dedi. Bu defa bakışlarımı yatağa serili pikeden ayırıp ona çevirdim. İlgisini çektiğim için mutlu olmuştu.

"Yani sonuçta onu sen yazdın. Yazdığın her şeyi yaşadığını düşündüğüne göre belki geri döndüğünü yazarsan geri döner." dedi.

"Denemekten zarar gelmez." dedim ve yavaşça doğruldum. Bunun işe yarayacağından hiç emin değildim ama deneyebilirdim.

Masaya oturup Michael'ın gelmesini bekledim. Bu sırada bilgisayarı açıp yeni bir taslak açtım. İmleç yanıp sönerken ne yazacağımı düşünmeye başladım. Aklıma gelen bir sorunla kafamı kaldırıp Michael'a baktım. Aynı soru onun da kafasında belirmiş olmalıydı. Çünkü yüzünde düşünceli bir ifade vardı.

"Ama ben hikayenin içerisinde değilim. Onu buraya nasıl getireceğim?" dedim.

 "Hafızasında bir yer ettin sonuçta. Kitaptan çıktığını biliyor. O yüzden sorun olmaz belki. Ne dersin?" dedi.

War of HeartsWhere stories live. Discover now