'Asya bir sorun mu var?'

Seokjin'in sesiyle beni kendinden uzağa iterek bıraktı ve umursamazca dönüp salonun yolunu tuttu. Dudaklarının arasından bir küfür gibi dökülen kelimeleri net olarak duyamasam da "bu iş burda bitmedi." gibi bir şey söylemişti.Ben daha olayın karıncalanmasını atlatamamışken Jin hızla yanıma geldi ve yüzümü ellerinin arasına alıp başını bana doğru eğdi,gerçekten endişeli gözüküyordu.Ama o çok iyi bir oyuncu,diye geçirdim içimden.Kanmamalısın Asya.Seokjin'e karşı bir şey hissetmemek için olağanüstü çaba sarf ediyordum.Çünkü onun gibiler aşık olmazdı,ve benim gibiler içinse aşksız olmazdı.

'Sana bir şey yapmadı ya güzelim?'

Sensin güzelim! diye bağırmak istesem de kurtarılmış kız sendromuyla ondan hemen etkilenmemem gerekiyordu.

'Yok,hayır,iyiyim ben.Ben sadece ona çarptım ve çaylar döküldü.'

Başımı ellerinin arasından kurtardım saçlarımı düzelttim ve kendimi toparladım.Beni resmen hırpalarken görmüş olsa da konuyu uzatmamayı seçerek onayladı.İçeri gideceğini sanmıştım ama Jin tam havasında olduğu için baş döndürücü gülümsemesiyle konuşmaya devam etti.

'Bir centilmenin böyle durumlarda korkan minik prensese yardım etmesi gerekir,onu daha da korkutması değil.'

Bana dişlerini göstererek çapkın gülüşünü gönderdi.Tamam,eriyorum,beni yendin.

'Acaba minik olmadığım için mi öyle yapmadı, yoksa prenses olmadığım için mi?' dedim zorla gülerek.

'Belki de daha önce gerçek bir prenses görmediği içindir.'
Gerçekten kızları nasıl tavlayacağını bu kadar iyi biliyor oluşuna hayret ettim,daha çok şaşırdığım şeyse bir sürü taş gibi kız varken neden benimle vakit kaybettiğiydi.Eğilip yerdeki çöpleri topladıdık ve ardından tepsiyi elimden aldı.Mutfağa doğru ilerlerken içeriyi gösterdi.

'Bu seferlik sen git çay işini ben hallederim'

İçerde Taehyung'un olduğunu hatırlayınca girmek istemedim.

'Bende seninle geleyim! Hem en iyi oyuncusuna çay taşıtırsam JJ beni bir miktar hırpalar.'

'Yanımda olmak istiyorsan zevkle.Ama senin gibi güzel bir prensesi kimseye hırpalatmam ufaklık.Merak etme'

Göz kırptı ve ben resmen ruhen yığıldım.Tav olmamak mümkün değildi.Gözlerinde seni dünyada eşi olmayan bir mücevhermiş gibi hissettiren bakışlarıyla gülümseyerek bana baktığında ister istemez kendimi onunla flört ederken buluyordum ve ona karşı koymaya çalışmak bacaklarımı puding kıvamına getiriyordu.
Evet Seokjin'e aşık değilim demiştim size.Ama bu gelecekte olmayacağım anlamına gelmez.
O gerçekten baş döndürücü bir erkek ve her kızın hayallerini süsleyecek bir görünüşe sahip...Peki ya ben?
Başımı iki yana sallayıp bu düşünceleri kovaladım.
Salonun kapısına kadar konuşarak gelmiştik ve yine kibarlık yapıp kapıyı açtı,ardından elini belimin boşluğuna koyup beni ilerletti.
Evet bu durum bana çok iç gıdıklayıcı gelirdi.Hadi amaa centilmen erkekler hangimizi etkilemez ki? Beni birazcık fazla etkilemişti o kadar.Hele bir de dünyanın en kaba erkeğinin sizi tehdit etmesinin hemen ardından böylesiyle karşılaşınca etkisi artıyordu!

Herkes kendi halinde talip olduğu role çalışıyordu.Ruhen hırplanmış bir halde de olsam neşeyle çayları dağıttım,ceza olarak Taehyung'a çay vermeyecektim ama onu zaten içerde göremedim ve bir kaç kişiyle şakalaşırken dersimin olduğunu hatırladım.JJ'e haber verip sınıfıma yöneldim.Hava tamamen kararmıştı ve okuldan şehrin ışıkları ve ferah gökyüzü gözüküyordu.Küçük yıldızlar göz kırpıyordu.Telefonum titreyince açtım ve sınıfa giden adımlarımı hızlandırdım.

Kardem ❄ kim taehyungWhere stories live. Discover now