15.Bölüm - UYUŞTURUCU

7.7K 307 24
                                    

Merhaba, merhaba! Yeni bölüm geldi, geç geldi. Ama sebeplerim vardı :D Buraya başlarken elbette ki belirli bir kitleye hitap etmeyi düşünmüştüm, zaten 8 bin okunma sayısı bence çok müthiş bir şey amma ve lakin bölümü 100 kişi okuyor ama maksimum 20 kişi oy veriyor, 5 kişi de yorum yapıyor, verdiğim cevaplar haricinde. Ve bu, ne kadar öyle olmasını istemesem de, moral bozucu ve onur kırıcı. İyi yazmıyorsam veye hoşunuza gitmeyen bir şey varsa özelden ya da yorumla bunu belirtin, düzelteyim. Seviyeli eleştiriyi herkes kaldırabilir. Ben de hikaye okuyorum ve yorum yapıp oy veriyorum, bu kadar zor olamaz herhalde. Çok atar yaptım :D Lütfen, emeğe saygı bakımından, küçücük bir yıldıza basmak ve birkaç kelimelik yorum yapmak zor olamaz. İyi okumalar :3

Bölüm Şarkısı,
The Pretty Reckless - Miss Nothing
30 Second To Mars - Do Or Die
Mourning Ritual - Bad Moon Rising

''Neden bahsediyorsun sen?'' diye çıkıştım ona. Söylediklerini yanlış anlamamak için çaba sarf etmiştim.

Cevap gelmedi, Çınar bunun yerine aramayı tercih etmişti.

''Mesajlaşmayı bu yüzden sevmiyorum, kızlar yanlış anlayabiliyorlar. Gerçi, bu benden kaynaklanan bir durum değil. Senin hayal gücün-''

Sinirle soluyarak sözünü kestim. ''Sadede gelebilir misin acaba? Ne eğlencesinden bahsediyorsun?''

Kıkırdadı. ''Barlar sokağını biliyor musun?'' Onaylayan bir mırıltı çıkardım. Tabii ki biliyordum. Onunla ilk konuşmamızı orada ki barlardan birinde yapmıştık. O gün ondan ölesiye korkmuştum, şimdi ise onun bana yapacağı eğlenceli teklifi dinliyordum. ''Bu gece büyük bir parti var, belki kafanı dağıtmak istersin diye düşünmüştüm. Ne dersin?''

Öyle yerlerde, bir partide, pek bulunmazdım. Genellikle gittiğimde yarım saatten fazla da duramazdım zaten, yüksek müzik ve kalabalık, klostrofobisi olmayan bir insanı klostrofobik yapabiliyordu. ''Sanmıyorum. Pek öyle yerlerin insanı değilim sanırım.''

''Ben teklifimi yapayım da,'' dedi, arka fondan bir kız sesi geldi. Günde kaç kız onun evin geliyordu ya? ''Kararını değiştirirsen diye söylüyorum, mesaj atman yeter, Rüzgarcık.''

Bana sesleniş şekline karşılık yüzümü buruşturdum. ''Tabii, atarım canım.''

Kahkaha attı. ''Kapatmam gerek, işlerim var. Sonra görüşürüz.'' dedi sonunu uzatıp melodi katarak. Ve telefonu kapattı.

''Görüşürüzmüş.'' diye homurdandım telefona. Nasıl bu kadar vurdum duymaz olduğunu anlayamıyordum. Aslında Çınar her daim kafası güzel gibi dolaşıyordu. Göz altları çökmüştü, parmaklarının arasında her daim gevşek bir şekilde duran sigarası vardı. Bağımlı gibi gözüküyordu benim gözüme, belki de öyleydi. Bilemezdim. Babam da dışarıdan normal gibi görünüyordu, bağımlı olduğunu düşünmezdiniz bile.

Kendimi tekrar yatağa bıraktım. Arel'i düşünmemeye, onu kafamdan çıkarmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Yine de onun kırgın bakışları aklıma geldikçe, aynı zamanda ölen çocuğun bakışları da canlanıyordu zihnimde. Onu affetmek istiyordum, onun bana ima ettiği her neyse gerçekleştirmek istiyordum ama zihnim asla boş kalmıyordu. Kelimeler dolup taşıyor, beni kendi nehrinde boğuyordu. Onlardan kurtulduğum anda ise bu sefer boş bakışlar karşılıyordu beni. Ölmüştü. Hayatımda ikinci defa birisinin ölümünü görmüştüm, onun sıcak kanını ve çektiği acıyı hissetmiştim. Ama tam alnının ortasına isabet eden kurşun, onun bütün duygulardan arındırmış ve onu derin bir soğukluğa itmişti.

SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin