yetmiş bir : pt.1°

Start from the beginning
                                    

Sahanın kapısından içeri basketbol takımı da girdiğinde kızlar birbirlerine bakmışlardı. Demek onlarında yarın maçları vardı.

Elim kızarmış bileğimdeyken kızlardan biri topu tekrar buraya attığında karşıya göndermek için kızarmış bileğimi kullanmıştım. Yakında kanayacaktı ve maça çıkamayacaktım. Lanet.

Maçı bırakıp basketbol takımının koçuyla sahanın paylaşımı hakkında konuşan koçuma ilerledim. "Bileğime krem sürebilir miyim? Böyle giderse yarın maça çıkamayacağım." Dediğimde koç bileğimi kenarlarından tutup çevirerek baktı. "Arkaya gidip gelelim biz." Dedi ve yanındaki koça selam vererek benimle birlikte soyunma odalarına ilerlemeye başladı.

Ben bankta otururken kremi bileğime yedirdi ve bandajı sardı. Spor Yoongi'yle ikimizin de sakatlanmasına sebep oluyordu. Ancak ben eğleniyordum. Topa milyon kez vurup incinmemenin imkanı yoktu.

"Bileğini çok kullanmamaya çalış." Koça eğilerek teşekkür etmemden sonra koç sahaya geri dönmüş içeri Jimin girmişti. "Neyin var? Bileğini mi kestin?"

Gülerek karşıladım Jimin'i. "Yalnızca kızardı. Sen niye geldin?" Omuz silkti. "Büyük ihtimalle bileğini gören Yoongi sinirlenip maçı bölerdi. Ben gelip sana bakayım, sonra ona söylerim diye geldim." Dediğinde gülümsedim. "Düşündüğün için teşekkürler." Omuz silkerek karşıladı. "Her zaman."

(...)

Sahanın yarısı basketbol takımı, diğer yarısını da biz kullanıyorduk. İki takımda içinde maç yapmak yerine antrenman yapıyordu.

"Yuvarlak olun." Dedi koç. Çember şeklinde dizildik ve koç konuştu. "Düşüren dışarı çıkar."

"Bu ilkokul gibi." Dedi civciv. "Eğleniriz işte." Dediğimde kıkırdadılar.

Koç topu habaya attığında civciv tiplilerden biri ortaya atılmış, yanımdakine topu göndermişti. Yanımdaki kız da vuramayınca kenara oturmuştu.

Topu ilk ben attım ikinci turda, bir süre yere değmeden düzgünce giden topu bu sefer de ben kaçıracakken yere atlayıp manşetle topu tekrar içeri soktum. Bir ara dizlik almalıydım.

Ayağa kalkarak bir süre daha bu şekilde antrenmanı devam ettirdik.

Yorgunluktan kendimi yere atmamla bana attıkları top üstümden geçip yere düştüğünde kızlar gülerek konuştular. "Sonunda çıktı, sonunda!"

Onlar gibi gülerek konuştum. "Yoruldum."

Uzandığım yerde kafamı basketbol takımına çevirdim. Yoongi ve Jimin karşılıklı paslaşarak çalışıyorlardı. Diğer herkes de onlar gibi çalışıyorlardı.

"Voleybol takımı!" Diye bağırdı koç. Kollarımla bedenimi ittirip kalkmaya çalışırken sarışınlardan biri elini uzattı. Gülerek uzattığı elini tuttum ve asılarak ayağa kalktım. "Sağol."

Koçun önünde tek sıra olduktan sonra koç konuştu. "Yarın maçınız saat 12'de. Tam vaktinde burada olun, öncesinde okula gelmenize gerek yok. Uykunuzu alın, iyice beslenin ve vücudunuza dikkat edin, yedeğimiz yok."

"Peki Koç!" Diye bir ağızdan bağırdık. Senkronize olmamıza hayran kalmış ve ağzımı açarak gülmüştüm. "Bugünlük bu kadar, gidebilirsiniz!" Dediğinde eğilerek teşekkür ettik.

Herkes dağılırken fileyi çıkarmaya giden koçumla birlikte ilerleyerek yardım etmeye başladım. Basketbol takımına yer açılsın diye fileyi çıkarıyordu ve tek başına yaparsa basketbolcular zaman kaybedecekti.

Aşağıdaki bağlı kısmı çözdükten sonra üst kısımdaki takılı iplere uzandım. Boyum kolayca yetmediği için zıplayarak ipe vurdum ve yerinden çıkmasını sağladım.

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now