yetmiş : hearsay

Start from the beginning
                                    

"Şimdi oldu." Elindeki peçeteleri arkamdaki çöp kutusuna attı. Diğer eli de saçımdaki lastiği yavaşça çekti. Açılan saçımı ellerimle hemen eski haline getirdiğimde gülümsedi. "Bu yeşiller iyi durdu sende."

Omuz silktim. "Sana çektiğimdendir." Dişetlerini göstererek yine gülümsedi ve uzanıp elimi tuttu. "Daha fazla ağlamak yok." Başımı sallayarak onu onayladım. "Yok."

(...)

Derse geç olsa da girmiştim ve agresif ve güçlü bir tutum sergilemekte kararlıydım. Özellikle Kwon'a ve tayfasına karşı.

"Page 56, Life in a Forest." Dedi İngilizce öğretmeni. Önümdeki kitaptan o sayfayı bularak paragrafa göz gezdirdim.
İsmi Lucas olan ve ormanda yaşamayı, şehirde yaşamaya tercih eden birini anlatan bir paragraftı. Ve evet, ortalamanın üstünde bir İngilizcem vardı.

"Evet bu paragrafı bize..." Öğretmenin bakışları sınıfta dolaştı. "... Lim okusun."

Lim paragrafları okumaya başladığında kafamı sıraya koyup dinlemeye başlamıştım. "Lucas lives in the forest. He loves live in the forest, because he has got friends in forest. His friends are monkeys." Baygın bir sesle konuşurken öğretmen cümlesini kesti. "Buraya kadar kim çevirsin... HyeRim?"

Başımı kaldırıp önüme gelen saçlarımı geriye attım. "Lucas ormanda yaşar. O ormanda yaşamayı sever çünkü ormanda arkadaşları var. Onun arkadaşları, maymunlardır." Öğretmen dudaklarını bastırarak konuştu. "İyi bir performans. Okumaya InHa devam edecek."

(...)

Öğle arasına ineceğim için gözlerim koridorda Yoongi'yi arıyordu. Bana doğru gülerek yaklaşan Yoongi'ye ellerimi uzattım.

Koşarak gelip ellerimizi birleştirip aşağı eğdi. "Okulda yok böyle şeyler." Deyip elimizi ayırdığında özür diledim. "Unuttum. Pardon."

"Öğle yemeğine in, ben sonra geleceğim. İtiraz yok." Dediğinde sebebini içten içe sorgularken reddettim. "Niye?"

"Öyle işte."

"Yoongi, açık k-" Kafamda canlanan mesaj sesiyle birlikte aydınlanma yaşadım. "Mesaj sesi, sen, Kwon... Kavga mı?"

"Dersler seni zekileştiriyormuş." Dediğinde konuyı dağıtmasını engelleyerek konuştum. "Bende geleceğim."

"Hayır. Yemek yemelisin." diyerek kaşlarını çattı.

(...)

Yoongi zoruyla yemekhaneye gelmiştim. Aslında aç değildim. Yediğim pizza beni doyurmuştu. Yemek yemem gerektiğini, yemezsem de Yoongi'nin kendini kötü hissedeceğini biliyordum. Bu yüzden daha önce hiç olmadığım bir hızla çorbayı bitirdim. Kaşıkla da pilavı ağzıma tıkıştırdım. Yuttuğum lokmanın üstüne de bir bardak su içtim.

Tepsimi yerine bıraktıktan sonra kantine uğrayıp bir paket naneli sakız aldım. Ağız kokusundan nefret ederim de.

(...)

Tahminime göre geldiğim spor salonumda seyirci koltuklarından birine oturdum. Yoongi, Jimin ve bir iki arkadaşı daha vardı. Kwon'a ilk dayağı atan Jimin'di. Ardından da Yoongi sertçe geçirdiğinde heyecanla gözlerimi sahaya diktim. 

  Nasıl bir psikopatsam, oturup birbirlerine dayak atanları izliyordum. Ah, bende dayak atmak istiyordum.

  Yoongi tekrar vurduğunda Kwon ve arkasındakiler durmamış, onlara doğru sert hamleler yapmaya başlamıştı. Yoongi'nin durumu aklıma dank ettiğinde yerimden ayaklanıp kavgaya doğru koştum. Kafasına gelmemeliydi. Ancak hedefleri buydu.

 Gerizekalı Yoongi, dert almaya bayılıyordu.

 Basamaklardan hızla inerken gözlerim kavgaydaydı. Yoongi kafasına bir darbe yemeden oraya gitmeliydim. 

 Sahaya eteğimi tutarak atladım. Yoongi'ye uzanan yumruğu tutup ters çevirip ittirdim. Ortam aniden garipleşmişti. Pekala bu ortamda bulunmam onların da garibine gitmiş olabilirdi tabii ki.

 Yoongi'nin bileğini tutup çekmemle Yoongi konuştu. "Çekil çekil çekil."

 Bileğinden elimi ittirirken onu çekmeye devam ettim. "Başını unuttun-"

"Eğer benimle gelirsen ona zarar vermeyeceğiz HyeRim." dedi Kwon lafımızı bölen bir tonda. "HyeRim, dinleme." dedi Yoongi. Onun bileğini bıraktım ve kollarımı göğsümün altında birleştirdim.

"Kimin güçlü olduğu gayet belliyken, seninle geleceğimi düşünmedin herhalde?" Yoongi uzanıp elini omzuma koydu. "Onun sesini bile duymana gerek yok." diye fısıldadı. Omzumu sallayarak elinin düşmesini sağladım. Kabaydım, biliyorum.

"Bunun daha başlangıç olduğunu biliyorsun. Elimde daha iyi bir şey var."

  Jimin koşup Kwon'un karnına sertçe vurduğunda Kwon'un acıyla inlemesi tüm salonda yankılanmıştı. 

 Yoongi önüme geçti. "Hemen yemekhaneye geri dön. Bunları görmene gerek yok."

"Yoongi, çekil."

 Nefes vererek bıkkın adımlarla önümden çekildiğinde Kwon'a baktım.  Yerde oturur pozisyona geçti ve saçlarını geriye attı. Çekici gözüken tek yanı saçlarıydı zaten. Zamanında bu salağa nasıl aşık olduysam...

"Dedikodu üretmek çok kolay bir iştir Hye. Üstelik insanlar şu an senin sürtük olduğuna inanıyorken, tam yeri. Kim bilir, belki dedikodular gerçekleşi-"

 Karnına yediği tekmeyle tekrar iki büklüm olduğunda Jimin siyah saçlarını geriye atarak bana baktı. Elimi 'daha vurma' dercesine salladım.

 "Ne demeye çalışıyorsun?" diye sorduğumda cevap veremedi. Bir kaç saniye sonunda kekeleyerek konuştu. "Orası da bana kalsın."

(...)

Merhabalar

ben hye'niz <3 bir süre sound'a yb gelmemişti

ama bugün geldi

saver'a o kadar huzurlu bölüm attıktan sonra ekşın gerektiği için sound'a sonunu güzel kestiğim bir bölüm attım

"yeey, bir bölüm daha meraklı bitti!" diye seviniyorum

yazım hatalarım affola, mantık kayması varsa o da affola

sizleri saranghaeyoladım <3 <3 <3

<3 <3 <3 

-hyhyhye'niz

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now