6- 1950'lerden

153 23 7
                                    

Okunmalar azaldı ve gizli okuyucular var gibi😒 Emeğimin karşılığını alırsam mutlu olurum.

Okunma azaldığı için bu satıra arkadaşlarınızı etiketlerseniz sevinirim.😊


Ayak sesleri uzaklaşınca gözlerimi açtım ve onunla göz göze geldim. "Uyumadığını biliyordum." Dedi ve cebinden başka bir alet çıkarıp bir kapı yarattı. Fermuar gibi açıp ortadan kayboldu.

Az önce ne olmuştu?

|Sabah saat 07.45-Hastanede 25. gün|

Yanımda duran hemşire bana her gün verdiği iğneyi yine koluma bastırırken damarlarımda akan o sıvıyı yine hissettim.

Bu garipti ama her seferinde oluyordu. Hemşire bu ilacın çok güçlü olduğunu ve iyi dayandığımı söylemişti.

İlk günü hatırlıyorum da bu iğneyi vururken çok ağlamıştım. Gerçektende çok güçlü bir iğne. Bu sefer yanımda Eunji vardı.

Hana okuldaydı ve sınavlar da yaklaşıyordu. Bende boş bulduğum vakitlerde kelime egzersizi yapıyor, yabancı arkadaşlarım ile KakaoTalk'dan sohbet ediyordum.

Hemşire iğneyi çıkardı ve hissettiğim minik acıyla yüzümü ekşittim. Eunji pis pis sırıtırken onun suratına muz kabuğu atmak istedim.

Nedense onlara fobisi vardı.

Hemşire bir diğer ilacımı verdikten sonra kapı tıklatıldı. Eunji kapıya bakmaya gittiğinde peşinde Jane ve koluna girdiği Chinmae ile yanıma geldi.

Sevgili çiftimiz bir hafta önce sevgili olmuş Chinmae artık gay olduğunu anlamıştı nihayetinde...

Jane ise elindeki en sevdiğim pasta ile girince tatlı bir nida çıkardım ağzımdan ve sarılmak için eğilen Jane'e minnetle sarıldım.

Hemşire "Eunkyung hanım tatlı yemeniz yasak unutmayın." Dedi.

Orman meyveli pastaya yumulmak için günleri sayacaktım anlaşılan.

Jane'den ayrılıp ona kafa salladım o da araç gereçleri alıp odanın başka bir köşesine gitti. Birkaç saat sonra Shin oppa ile görüşmemiz vardı.

Arkadaşlarım ile geçen günler hakkında konuştuk. Chinmae bu akşam beni restorana götürüp götüremeyeceğini sorunca hemşire ,olabilir ama geç kalmayın, cevabını verince hepimiz sevinmiştik.

Benim tek korkum o siyahlı genci tekrar görmekti. Sonsuza dek göremezsem de merak ederdim aslında ama korkuyordum ondan.

Gizemliydi...

|14.50-öğle yemeğinden sonra|

Odamda ki koltukta kitabımı okurken aniden bir çıtırtı sesi gelince bunun kedi olabileceğini düşünüp pek aldırmadım.

Sayfayı çevirdiğimde yanımda bir nefes sesi duyunca bir kız gördüm. Yüzü babaanneminkinden daha kırışıktı ve saçları iki yandan bağlıydı. 1950'lerden gelmiş gibiydi.

Ben ona dehşetle bakarken o elini yüzüme yaklaştırmaya başladı. Çığlıklar ile yerimden kalkarken koltuğu onun üzerine ittim ama koltuğun içinden geçti.

Ben çığlık atarken aynı zamanda kapıyı açmaya çalışıyordum ama kapı kilitliydi. Ona masada duran saksıyı fırlattım ve ona zarar vermeden içinden geçince korkum 2 katına çıktı.

Benim peşimden gelmeye başlayınca ben de ona tekme atmaya başladım ama bacağım içinden geçiyordu.

Aniden hızlandı ve vücut değiştirdi. Artık o siyah yaratıktı ben çığlıklarımda boğulurken yaratık bana yaklaştı.

Bağırarak yatakta doğrulunca etrafıma bakındım. "İyi misin kyung?" Diyen Eunji'ye elimde olmadan dehşetle bakmıştım.

Her uyuduğumda kabuslar görüyordum.

"Yine kabus gördüm. Ben hava alıcam." Dediğimde bana karşı çıkmasına fırsat vermeden kapıyı araladım ve son kez içeri bakıp odadan çıktım.

Hastanenin bahçesine çıktığımda yüzüme vuran güneş bana başka bir kabusu hatırlatınca gözlerimi ani bir hareket ile kapattım ve bir süre hareketsiz kaldım.

Bana çarpan ve özür dileyen birini duyunca gözlerimi açtım. Bu kişi Shin oppaydı. Hemen ona anlatmalıyım!

"Oppa önemli değil! Ben yine kabus gördüm. İlaçlar işe yaramıyor hiçbir şey..." derken hıçkırmaya ardından göz yaşlarımın esiri altında birkaç dakika geçirmeye hazırdım.

Shin beni önce kollarının arasına aldı. Bende kafamı göğsüne koydum. Burada kendimi güvende hissediyordum. Ona güveniyordum. İyi biriydi.

"Hadi gel kyung oturalım." Dedi ve elimden tutup beni dışarıdaki banklara yöneltti. Ben gözlerimi güneşe karşı kısarken bunu fark etmiş olacak ki kendi güneş gözlüğünü bana taktı hemen.

"Böyle daha iyi sanırım." Diyip gülümsedi. Bana tekrar sarıldı ve koluyla beni sardı.

Ona alakasız ama bir süredir merak ettiğim bir soru yönelttim. "Bütün hastaların ile bu kadar samimi misin? Bana gerçeği söyle."

Benden ayrılıp yüzümü ellerinin arasına aldı. "Hayır daha önce bu kadar samimi olmamıştım. Ben... sanırım..." dedi ve durdu.

Ellerini yüzümden çekip ellerimi ellerinin arasına aldı. "Evet oppa?" Dedim merakla ona bakarken. Aslında tahmin etmiştim ama fazla üzülmemek için kendimi kandırmak istemedim.

"Eunkyung. Ben senden hoşlanıyorum." Dedi ve o harika gülümsemesini sundu yine bana.

"Ben...

toujours -lee jongsuk✔Where stories live. Discover now