Maskeni O Kadar Uzun Süre Taktın Ki, Altında Kim Var Unuttun

143 12 4
                                    

Izaya yüzüne kendinden emin bir sırıtış kondurarak geniş salona geçerken maskesini yüzüne taktı. Kurallar gereği tüm bahisçiler maskeliydi, küçük bir önlem. 

Birbirinden güzel kıyafetler içindeki kadınları ve erkekleri geçerken hepsine gülümsüyordu. Maskeler özel olarak tasarlandığından aslında kimse kimsenin yüzünü göremiyor da olsa herkes kimin kim olduğunu biraz olsun tahmin edebiliyordu. Herkesin maskesi kendini eşleştirdiği hayvan şeklinde yapılmıştı.

Ve Izaya elbette ki bir tilkiydi.

Yavaşça kalabalığın içinden sıyrılarak özel locaya doğru ilerlerken aslında şimdiden burada olduğuna pişman olmaya başlamıştı bile. Rose muhtemelen kendine kaçış yolu bulurdu, her zaman bulurdu. Ama kardeşlerine ve Rose'a karşı azıcık da olsa yumuşak bir yanı vardı işte, üçü de küçük şeytanlar olmalarına rağmen. Ayrıca Rose'un yakalanması (itiraf etmek istemese de) onun suçu sayılırdı ve Orihara Izaya suçluluk duymaktan hiç hoşlanmazdı.

Sonunda locaya adım attığında rahatça siyah deri koltuğuna kurulmuş olan adamın yüzündeki maskeyi görünce istemsizce yüzü ekşir gibi oldu. Kendini son anda toparlasa da öbür adamın yüzündeki sırıtış bunu kaçırmadığını gösteriyordu.

-Oldukça uyumlu olmuşuz diye yorum yaptı kurt/köpek maskesi takmış, pahalı Armani takımının içindeki adam selam vermeye gerek duymadan.

Dürüst olmak gerekirse, Izaya köpeklerde hiç hoşlanmazdı. Bu imadan da hoşlanmasa da oldukça uygun olduğunu kabullenmeliydi, tıpkı bir av köpeğinin dur durak bilmeden tilkinin peşinde koşması gibi Morgan da ısrarla Izaya'yı kovalayıp duruyordu. Ve Izaya tilkilerin (ve kendisinin) köpeklere olan hoşnutsuzluğuyla benzer bir şekilde Morgan'dan hiç hoşlanmıyordu.

Fakat şimdilik Morgan'ı kızdırmayı da düşünmüyordu. Özellikle henüz Rose'un nerede olduğunu bulamamışken.

(Ve Morgan'ın elinde Shizuo'yu öldürebilmek için sayısız olanak varken)

-Çok hoş dedi Izaya özellikle ayarladığı ilgisiz bir sesle yavaşça odadaki diğer tek koltuğa otururken. Tam kendine göre bir maske seçmişsin.

Morgan gülümsedi. Cümlenin altındaki aşağılamayı fark etmemiş değildi, fakat üzerinde durmadı.

-Bu tavırlarını özlemişim demek isterdim, ama bir süredir boş vaktimi sana çok benzeyen bir hanımla geçiriyordum dedi yumuşak bir sesle. Sen yokken beni meşgul tutuyor.

Bunun kendisinden bir reaksiyon almak için bilinçli olarak sarf edilmiş bir cümle olduğunun farkındaydı. Tepki vermeden yavaşça arkasına yaslandı ve henüz açılmamış ekrana baktı.

Shizu-chan'ın gerçekten de iddia ettiği gibi iki haftada bu saçmalığı bitirmesini umuyordu.

---

Edmund çapkınca gülümseyerek telefonuyla oynayan kadına baktı. İlgilenmiyor gibi duruyordu, ama Edmund onun kaçamak bakışlarını fark etmişti.

Pamela Morgan'ın asistanı ve yardımcısıydı, her işine koşan kişiydi, muhtemelen Rose'un nerede olduğunu da biliyordu. Yani eğer Rose'u bulmak istiyorsa ele geçirmesi gereken kişi oydu.

Edmund bunun farkındaydı. Pamela da öyle.

Yani Edmund Pamela'nın neden ona kaçamak bir şekilde baktığını biliyordu, kadın onun yaklaşmasını bekliyordu. Ne kadar klişe, Edmund gidip onunla flört edecek ve onu cazibesi altına almaya çalışacaktı, Pamela da zor kadını oynayacak ve Edmund'u büyülenen taraf yapmaya çalışacaktı.

Sanki Edmund böyle bir klişe olmaya tenezzül ederdi de.

Edmund insanları tanıyordu, daha da önemlisi flört etmek nedir biliyordu. Bir Dior olarak manipüle etmek onun için nefes almak kadar kolaydı ve ailesinin her bir üyesi farklı bir manipüle yöntemi üzerinde uzmanlaşmıştı. Izaya insanları kendi oyunlarının yarattığı dünyaya çekip kendi belirlediği seçimleri yapmalarına izin verirdi. Rose insanları mantıklı kararlar veremeyecek kadar öfkelendirip istediğini elde eder ya da küçük illüzyonlar yaratırdı, sanki ellerindeki tek seçenek Rose'un istediğiymiş gibi.

TANRILAR VE CANAVARLARWhere stories live. Discover now