-Dior ailesi kökeni çok eskilere dayanan bir aile dedi Edmund yavaşça çayından bir yudum alırken. Fransa'da uzun süredir asalet ünvanları resmi olarak kaldırılmış olsa da, İngiliz köklerimizden gelen asalet ünvanı hala geçerli, kuzenlerimizden biri Somerset düküdür.
Shizuo kaşlarını kaldırdı.
-Sen Japon değil misin? Diye sordu Izaya'ya.
-Yarım diye açıkladı Izaya. İnsanlar genelde melez olduğumu fark etmiyor, annem Dior ailesindendi.
-Ailemiz oldukça büyüktür dedi Edmund. Birçok milletten akrabamız var sayılır. Fakat bu şimdi konuşulacak bir konu değil. Dediğim gibi, Dior ailesi oldukça tanınan soylu bir ailedir ve ailenin üyeleri de bu adı kirletmemekle yükümlüdürler. Fakat ailemiz aynı zamanda güzel olan her şeye karşı zaaflarıyla bilinir, özellikle de bu güzel şeye sahip olmak risk içeriyorsa. Bu yüzden, kuzenimin bulaştığı işe karışma nedenini anlayacağınızı umuyorum, güzellik ve tehlike. Bizi her zaman çeker.
Shizuo sessizce onlara baktı, konunun nereye gideceğini anlamaya çalışıyordu.
Izaya iç çekti.
-Dünya çapında katılımı olan, özel olarak zengin ve illegal insanlar için hazırlanmış bir kumar oyununun var olduğunu biliyor muydun Shizu-chan? Bu oyunun kuralları oldukça basit, kendine bir savaşçı buluyorsun, üst seviyede olduğuna inandığın, kolay kolay ölmeyecek birine. O kişi diğer oyuncuların savaşçılarıyla ve oyun kurucuların tuzaklarıyla baş etmeye çalışıyor. Son ayakta kalan savaşçı elbette kazanıyor. Kısaca modern bir gladyatör oyunu. Zenginler de Romalılar. Fakat yer tüm Batı Amerika. Süre bir ay. Kısaca Shizu-chan, bir ay boyunca hayatta kalabilir misin?
-Sen, savaşçı olarak beni mi istiyorsan?
-Aynen öyle.
Shizuo kaşlarını çattı.
-Neden sana yardım edeyim be?! Git kendi aptal oyununda kendin savaş!
-Aslında, oyuncular savaşçı olarak katılamaz diye araya girdi Edmund.
-O zaman sen oyuncu ol, her neyse!
-Bu da mümkün değil dedi Edmund gülerek. Ben bir aracıyım, yani oyun kurucularla oyuncular arasında iletişimi sağlayıp bahis isteklerini gönderen kişi. Maalesef, aracıların ne oyuncu ne de savaşçı olmaya izinleri var.
-Yine de-
-Yeter artık dedi Edmund sıkılarak. Izaya, neden her şeyi anlatmıyorsun? Bir şey bilmeden yardım etmesini bekleyemezsin ve madem böyle bir plana karar verdik bu adamın durumun ne kadar önem arz ettiğini bilmesini talep ediyorum.
Izaya suratını astı, konu her neyse anlatmaya isteksiz olduğu belliydi.
-Dökül çabuk dedi Shizuo sabrının taştığını hissederek.
-Pekala pekala. Bütün bu oyunları düzenleyenlerden biri, bizim için değerli bir şeyi kaçırdı ve onu geri vermek için şartı da bu oyunda savaşçımın kazanması. Yani kazanacağından emin olabileceğim bir savaşçım olmalı ve sen öldürmesi oldukça zor birisin. Sonuç olarak kazanırsan çalınan şey geri verilecek Shizu-chan, bu yüzden kazandığından emin ol.
Shizuo şüpheyle Izaya'ya baktı, onun için bu kadar değerli olacak bir şey düşünemiyordu. Muhtemelen pire onu yine kirli oyunlarına alet etmeye çalışıyordu.
-Ve o "çalınan şey" ne tam olarak?
Izaya'nın dudakları sımsıkı kapandı ve cevap vermeyi reddetti. Edmund iç çekti.
