altmış altı: debtor

Start from the beginning
                                    

Ben ona bakarken sırıtmış ve başını bana eğmişti. Dudakları burnumun hizasındaydı, bakışları ise yukarıdan, tam gözlerime odaklanmıştı.

Utandığım için ona daha çok sarıldım. Kıkırdadığını duyunca daha çok sarıldım. En başta onunla çıkmamayı hangi akılla düşünmüştüm ben?!

"Saat kaç?"

"Bilmiyorum." Diyerek yanıtladım onu. Masanın üstünde bıraktığı telefonu almak için yanından kalkıp masaya uzandım.

"15:43." Dedim ve telefonu yerine bırakarak tekrar Yoongi'nin yanına yattım.

(...)

Yoongi'nin odasını kapısının tıklatılmasıyla uyandım. Derin uykudaki Yoongi'yi sarsmadan yavaşça kalkıp kapıya ilerledim.

"Hyung- Hye?" Jimin'e baktım. "Yoongi uyuyor. N'oldu?" Dedim ve elimle saçımı rastgele düzeltip yüzümü ovaladım. "Hiç..öylesine... Konuşacaktık seninle." Dediğinde elimi alnıma koydum. "Yüzümü yıkayıp geliyorum, dışarda beklesene."

Lavaboya ilerleyip yağlanmış yüzümü suyla hafifçe yıkadıktan sonra kağıt havluyla kuruladım. Ardından dışarı çıkıp kapıyı kapattım.

Bu konuşma için çok hazır olmasam da, yapmalıydım.

"Kafeye inelim mi? Orada konuşuruz."

(...)

Kafeye gelmemiz iyi olmuştu, çıkmadan önce Yoongi'ye kahve alabilirdim.

Ve zekice davranıp, inmeden önce cüzdanımı almıştım. Zekiydim ben. Zeki.

Jimin'e de kahvesini ben ısmarlamıştım. Yani bir kerecik ısmarlamaktan zarar gelmez, kabalık da olmamış oldu.
Masalardan birine yerleştiğimizde derin bir nefes aldıp konuşmaya başladı.

"Saçların güzel olmuş.

"Teşekkür ederim... Sevdiğin kız hakkında konuşacaktık..."

"İçmemin sebebini de sormuştun. Bu birinden çok hoşlandığım içindi. Hatta onu görünce mutlu oluyorum, kalbim düzensizleşiyor sıcak basıyor, ellerim titriyor. Basit bir şey değil." Siyah saçlarını geriye attı. Yakışıklı ama ben daha yakışıklısına aşığım. Hem benimkisi yakışıklanabiliyor.

"Hoşlandığım kişi se-"

"Hoşlandığın kişi benim ve bunu geçen gece sarhoşken söylediğin için biliyorum. Şaşırmamı bekliyordun ama şaşırmayacağım." Dedim hızlıca ve pipetten bir yudum daha aldım.

"Jimin-ah...cevabımı biliyorsun." Dedim mahçup bir sesle. Onu üzmek istemiyordum, gerçekten. Kim değer verdiği birinin kırılmasını ister ki?

"Hayatımdan defol, diyeceksin. Görüşmeyelim, diyeceksin." Dedikleriyle birlikte gözlerimi büyüttüm. Şaşırmıştım, yani bizi arkadaş olarak da mı görmüyordu?

"Jimin sana asla öyle bir şey demem. Gerçekten değer verdiğim bir arkadaşımsın, In Ha'dan sonra ilk kez böylesine güvendiğim bir arkadaşım oldu. İçimin ısındığı, güvenebildiğim, dertleşebildiğim biri. Seninle çıkmak istemiyor oluşum, seninle tüm iletişimimi keseceğim anlamına gelmiyor."

Sinirle bir yudum daha aldım. O da aynısını yaptı. "Hye hiç bir şey değişmedi, senden hala hoşlanıyorum." Gözlerimi kaçırdım. "Başka birinden hoşlanmayı dene." Dedim öneri verir bir tonda.

"Dünyadaki tek kız ben değilim."

"Ama benim hoşlandığım tek kız sensin." Of Jimin...Of...

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now