Huke ve Neviğga -Ekin-

3.6K 388 564
                                    


Gözden düşüşünün kanıtıydı tüm bunlar. Gliondel Ekin'i istemediği için oraya gitmesini güçleştirmeye çalışıyordu. Diyar'a gitmeden önce Ekin'in başı bu denli ağrıdıysa giderken kafası büyük ihtimalle patlayacak, kemik ve beyin parçaları toprağa etten bir örtü olarak saçılacaktı.

Kulaklarını düş kırıklığı içinde tutan Ekin yutkundu, en büyük hayalini berbat etmişti. Sonra histerik bir gülüşle kafasını iki yana salladı; tek hayal kaybı bu değildi. Çetin'i de yitik bir hazineye dönüştürmek üzereydi. Tekrar olumsuz bir baş hareketi yaptı, bu onun suçu değildi ki. Gliondel'i ilk gördüğü an içi titremişti. Kalbi boğazına çıkıp orada atmaya başlarken de Çetin zihninden silinivermişti. Sorgulanacak bir durum yoktu; Gliondel, Ekin'e ait bütün his iplerini onlara hükmeder gibi kendine çekmişti. Fakat şu an bu anlık ruh kaybını her zamankinden fazla sorguluyordu. Ekin ritüeli bir prens zihnine kamp kursun diye gerçekleştirmemişti, tek isteği hamur kubbelerin kulaklarıyla kaynaşmasıydı.

"Ekin..." Yiğit'e ait köşeli çenenin hareketi, kıza zaman tanımak için bir süre durdu. "İyi misin?"

Ekin başını iki yana salladı. "Duyduğum şeyi sindiremiyorum. Son rüyadan sonra böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim."

"Dün gece bir rüya büyüsünün içinde miydin?"

Halsizce gözkapaklarını beyaz kürelerin üzerine kapatan Ekin bir süre öyle durdu, bu evet demekti. "Beni Meena denen bir yere götürdü ve kafa karışıklığım için..." Yüzündeki tüm parçalar merkezde olan burnuna doğru büzüldü, yaşlı bir kadını andırmıştı. "Hiçbir şeyi bilmiyorsun ki." Kollarını bükülmüş dizlerine yaslayıp ellerini havada serbest bıraktı.

Kafası karışan Yiğit çevreyi gözleyip mahremiyetlerinden emin olduktan sonra "Seni neden Meena'ya götürdü ki, delirdi mi bu!" dedi tıslarcasına. "Oraya gündüz vakti bile orman elflerinden hiçbiri gitmeye cesaret edemez. Ormandakileri geç çoğu ırkın bile gitmek isteyeceğini sanmıyorum. Ne yapmaya çalışıyordu ki?"

"Ruh halini tam da Meena yansıtıyormuş, öyle söyledi. Hissettirdiklerim onu Harabeler'e benzetmiş." Kelimeleri yüksek sesle tekrar eden Ekin bunun ne kadar saçma olduğunu fark etmişti. Gliondel kendisini tanımıyordu bile.

"Sen bunu ona nasıl yapabilirsin ki?" Yiğit yükselmeye başlayan sesini, parka bakarak tekrar alçalttı.

"İşte ben de bunu sorguluyorum. Yıllar süren takıntılı ilgim onu meraklandırmış. Beni izlemiş ve ben... Beni nasıl izleyebilir ki?"

"Deha-re sayesinde..." Yiğit bilge biri gibi kollarını kenetlemişti. "Bu yabancı kelimelere alışman gerekiyor. Dur sana çevireyim, Deha-re sihirli su demek ve bu da Dünya ile bağlantı kurmak için geliştirilen bir büyü özü. Seni onun sayesinde izliyor olmalı." Sonra aklını kurcalayan şeyi sordu. "Sen elflere bu kadar ilgili olduğunu söylüyorsan bir elf prensini nasıl oldu da kendinden uzaklaştırdın ki?"

"Korkudan." Net bir tavırla bunu söylerken Ekin'in çenesi dik bir konuma gelmişti. "Gliondel'i gördüğümde çok yoğun şeyler hissettim ve bu beni korkuttu. Üstelik bu yüzden sevdiğim birini bile kaybetmiş olabilirim." Ekin bir anda Yiğit'e keskin bir bakış attı. "Büyülenmiş olabilir miyim?"

Yiğit, Ekin'in kurduğu mantığı kavrayınca başını iki yana salladı. "Bu imkânsız. Anlattıklarına göre aklıma gelen ilk şey belonsi ama büyüler öyle hadi uç nesne deyince gerçekleşmiyor. Belli bir karakterleri var ve her birinin detayına uymak zorundasın. Belonsi için yakın mesafe gerekir: huke, neviğganın en fazla beş metre uzağında olabilir." İç çekerek kendini frenledi. "Bazen her şeyi bildiğini düşünüyorum. Keşke kitabımı okusaydın."

Sonra bir öğrenciye anlatırmış gibi detaylandırmaya başladı Yiğit. "Huke büyü yapan kişi demek, neviğga da büyüye maruz kalan, bu kelimeyi genelde kısaltarak nega diyorlar. Az önceki konuya geri dönecek olursak da bu yakın mesafe için hukenin kendi bedeni şart, yani herhangi bir biçim değişiminde belonsi etkisiz kalıyor. Bildiğin üzere Gliondel kendi bedeniyle dünyaya gelemez Ekin. Martı biçimindeyken de büyüyü etkinleştirecek bir gücü olmuyor. Yani üzgünüm, büyülenmiş olamazsın."

"Diyar ile ilgili ansiklopedik bilgilere sahip biriyle tartışmayacağım. Sonuç şu: Büyülenmedim. Bir diğer sonucumuz da şu ki; hissettiklerimin sebebi karşısında hala bilgisizim." Ekin düşen omuzlarını kaldırarak derin bir nefes aldı. "Oraya nasıl gideceğim Yiğit?"

"Kararlısın." Bakışlarıyla bunu teyit eden Yiğit gülümsedi. "Denize ulaşabildiğimiz her yer gidiş yoludur Ekin, tozdan sonra bunu çözeceğini ummuştum. Su aradaki bağlantıdır, Diyar için su kutsaldır."

"Yansımamı suda görmüştüm, tozlar suda aktifleşiyordu ve Deha-re de bir suydu." Ekin kavramaya başlıyordu. "Gliondel'in martı oluşunu da bu denkleme ekleyebiliriz bence."

"İşte bunlar birleştirmen gereken parçalardı."

"Her şey iyi, güzel, hoş da bir kayığa binip oraya varmayı beklemeyeceğiz değil mi?"

Yiğit gülmeye başlayarak "Hayır." dedi. "Oraya denizin içinden gideceğiz. Girdap oluşturduk unuttun mu? Bu girdap bizim geçişimizi sağlayacak."

"Yarın mı? Peki ya..."

"Aklındaki her şeyi sor Ekin. Çekinme."

"Ailem ya da arkadaşlarım... Ben bildiğin boyut değiştireceğim ve kimse benden haber alamayacak. Bu herkes için tuhaf olmayacak mı?"

"Olmayacak. Çünkü Diyar'da olduğun süre boyunca buradaki kimse seni hatırlamayacak. İki boyutta birden var olamazsın. Oraya gittiğinde buradaki varlığın tamamen silinecek."

"Peki buraya döndüğümde elfler de beni unutacak mı?"

"Bu tek taraflı bir işleyiş. Elfler garip şeyleri yadırgamaz, onlar sihirli yaratıklar unuttun mu? Aklının kavrayamadığı her şeyi sorgulayan ve onları inkâr eden tek canlı insandır."

"Öyleyse yarın." Ekin tüm tedirginliklerinden arınmıştı. Etrafında aile denen bir şey yoktu, Yiğit'in de dediği gibi arkadaşları dahi olsa insanlar tuhaf fikirleri zalimce sorguluyordu. Gidecekti ve kimsenin onu durdurmasına fırsat dahi vermeyecekti.  

  

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin