Kutudaki Girdap

5K 440 702
                                    


Yıllar önce okuduğun bir satır, dalgınca volta atarken gözüne ilişen parlak çakmak taşı veya kalabalık metroda aceleyle aralarından geçtiğin insan suretleri; hepsi farkında olmadan belleğine kazınıp rüya yolculuklarında ortama süzülürler. Fakat bir şekilde tümüyle önceden kesişmişsindir; o ses parktaki kadının sesidir; yüz, köşe başında çorap satan seyyar adamın maskesidir. Bilinçaltın saklı hazinelerini gün yüzüne çıkarır bir nevi, Ekin bunun farkındaydı.

Yaratık paytak paytak koşarken çığlık atan ses herhangi birine ait olabilirdi. Ne var ki Suvilla ile geçmişi olan birinin sesini bu adı haykırırken duymak, bilinçaltının görevini biraz aşıyordu. İdrak ettiği şey karşısında bir tabur soru ordusu Ekin'in beynine hücum etti.

"Gorgi..." Düşünceli bir ifadeyle çadırın içinde gezinen Yiğit, belli aralıklarla isimler sayıklıyordu. Sonunda aydınlık bir çehreyle gözlerini Ekin'e dikti. "Gorgi'nin buraya geldiğine inanamıyorum. Orasıyla tekrar bir bağlantı kurabilmek için yıllarımı verdim." Ekin bu ifadeyi çok iyi biliyordu, çünkü yıllar boyunca ritüelleri her deneyişinde kendi yüzünde de aynısı asılı olmuştu.

"Rüya görür müydün?" diye sordu Ekin. Kısa turları devam eden Yiğit duraksadı, Öykü pür dikkat ikisini izliyordu.

"Evet... Evet görürdüm." Yiğit üzerinde toz birikmiş anıların tekrar berraklığa kavuşabilmesi için bir süre bekledi. "Çok garip oluyor değil mi? Kendimi süper güçlere sahip biri gibi hissederdim."

Ekin elini kaldırarak yazarı durdurdu. "Rüya büyüsünden değil, gerçek rüyalardan bahsediyorum. Uzun bir süre, çok uzun bir süre aynı rüyayı gördüm; şekli her seferinde değişen bir canavar tarafından kovalandığım bir rüya." Kovalamacanın artık son bulup Ekin'in yakalandığı o son seferden kasıtlı olarak bahsetmemişti, önce yazarı biraz daha tanımalıydı.

"Hayır ben tekrar eden rüyalar hiç görmedim." diyerek başını iki yana salladı Yiğit. Çadırın dışında biriken kalabalık, yetinin vasat gösterisini ilgisiz gözlerle izliyordu. "Ama rüya büyüsünün kendine has bir dokusu vardı, işte onu hiç unutamıyorum." Yeti kol ve bacaklarını iki yana açıp seyirciyi selamladığında çocukların olduğu taraftan güçlü bir alkış koptu.

"Koca bir mürdüm eriğinin içinde gibiydim, garip bir ormandı. İlk defa mor gökyüzü gördüm." Oturduğu sandalyede geriye yaslanan Ekin tırnaklarıyla masaya vurmaya başladı, dışarısı sessizliğe gömüldüğü için tırnakların gürültülü bir ritmi vardı.

"Orman mı, sen Finrol'a mı gittin?" Yiğit'in üstünlük taslayan bakışları Ekin'in üstünde dolaştı. "Diyar'a gittiğinde vaktinin çoğu orada geçecek zaten, neden başka bir ortam hazırlanmamış ki." Omuz silkti. "Mor gökyüzü sadece Finrol'a özel, diğer bölgelerin coğrafi özelliklerine kitabımda değinmiştim." İki elf kulağının kadeh tokuşturur gibi birbirine yaslandığı kitap kapağını göze sokarcasına kaldırdı. "Sanırım okumadın ve benim için özel bir anlamı olan Fuburoz'u da bilmiyorsun."

Ekin'in cılız onayını "Buzul Bölgesi..." diyen keskin bir ses böldü. Öykü'nün beklenmedik çıkışı Yiğit'in ona odaklanmasına neden oldu, kızı sanki ilk kez gerçek anlamda görüyordu.

"Evet, Diyar'ın tek buzul bölgesidir." Yiğit Öykü'nün bunu biliyor olmasına şaşırmış görünüyordu.

"Kitabını okuyan tek kişi Ekin değil." Koyu bordo tulumunun üzerine yapışan kâğıt parçasını eline alan Öykü, onu rastgele bir kitabın üzerine koyarak omuz silkti. "Etkileyici bir anlatımın var, fotoğraf eksikliğine rağmen Kıraska'nın gözümde canlandığını hissettim."

"Kitabı okuyanlar daha çok Diyar'daki türlere ilgi duyuyor, mekân tasvirlerimin yeteri kadar okunduğunu düşünmüyordum açıkçası." Yiğit etkilenmişe benziyordu ve sohbet ikisinin çevre yorumlayışına indirgenmişti.

İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin