Suç Legosu -Ekin-

1.6K 156 109
                                    


Buğulu gözlerinin ardında şekillenen renkli katman basamaklarını üç gence, Ekin'de telaşlı olduğu izlenimini uyandıran bir hızla sunmuştu. Sanki onları bir an önce saraydan postalamak istiyordu. Dört basamak geride kaldı, diye düşündü Ekin gözünü sertçe ovarken. Sarayın yüksek katlarında değillerdi, buna rağmen inişte geçen süre ona bir asır gibi gelmişti. Çetin'in naif ama son zamanlarda fazla titreyen ruhu, Tanem'in çoğu zaman boş bakan ama bazı enteresan kısa anlarda bilgelikle parıldayan yeşil yoğunluklu küreleri ve şimdi... Şimdi de tepesinde topladığı kısacık sarı saçlarıyla haylaz bir çocuk gibi görünen Hayal'in kalbi, Ekin'i üç taraftan kıskaca almıştı. Boğuluyordu. Hayali uğruna harcanan üç can onun nefesini tıkıyordu.

Geniş bahçeye ulaştığında kızgın ışıklar saçan güneş, Ekin'in gözlerindeki parıltıları hedef alıp safi deriden ibaret kapakları kısılmaya zorladı. Koyu mor renk, gökyüzünden elini eteğini çekmiş, yerini beyazla karışık eflatun rengine bırakmıştı. Aralara sızan turunculuk Finrol semalarını yepyeni bir görünüme kavuşturmuştu. Yerden bitme otlar, boyları üç metreyi bulan renkli çiçekler ve envai çeşit her ağaç, yapraklarını mistik bir edayla göğe doğru kaldırmıştı. Kuşların şakımaları bile ilahi bir ezgiyi andırıyordu.

"Günü selamlıyorlar," diye açıkladı Merfos; düzenli dalgalarıyla kalıp gibi duran saçını yine de itinayla düzeltmişti. "Yeni bir güne daha kavuştukları için şükranlarını sunuyorlar."

"Bu ne kadar sürüyor?" Eylül hemen yanlarındaki şaha kalkmış yapraklarıyla tuhaf görünen ağacı işaret etti. "Yani demek istediğim, yaprakları sadece güneş ortadan kaybolunca mı iniyor?"

"Hayır hayır," diye itiraz eden Merfos iki kolunu çapraz kesişecek şekilde hızlıca salladı. "Bunu aynı zamanda gerinme olarak düşünün. Tüm gece ölümle bir aradaymış gibi bilinçlerinden yoksun kaldılar. Uzuvlarını hareket ettirerek hücrelerini uyandırdıklarını ve hatta canlandırdıklarını düşünüyorlar; bunun süresi de hepsinde farklı işliyor. Görüyorsunuz zaten; boyutları, ebatları birbirinden çok farklı." Bir süre durarak, yerleşkenin devamından görünenin ötesine dek uzanan ormanı izledi. "Uyku bana her zaman garip bir davranış olarak gelmiştir. Buna ihtiyaç duymak, bunun için hazırlık yapmak... Bilmiyorum sadece tuhaf. Saatlerce bilincimiz kapalı kalıyor; ruhumuz hangi alemlerde cirit atıyor hiç bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, uyandığımız an fazla hatırlamadığımız rüyalarımız. Sırlı bir perdenin küçük bir izlenimi sadece."

"Senden duymayı beklemediğim laflar." Sonunda buğudan kurtulan gözleriyle Merfos'u kesen Ekin de hemen elfin yanı başında durmuştu.

"Zihnimiz fazla işlek, genetik bir bozukluk olmadığı sürece düşünürüz Ekin. Düşünür ve yorumlarız. Mesela rüyaları düşünmek bize ayaltı rününün kapılarını açtı."

"Rüya büyüsü." Mırıldanan Ekin şimdi de yaprakları düzelen ağaçlara dalıvermişti.

"Ta kendisi. Uykuda bilinç halinde olmak bize fazlasıyla cazip gelen bir durum diyebilirim. Ne yazık ki hala geliştirilmesi gereken çok fazla noktası var. İlkel bir büyü hiçbir zaman tam tatmin sağlamaz." Derken Merfos yüzünü buruşturdu ve sağ kolunun dirsek kısmını göğsüne doğru çekerek sıvazladı. "Bu da neydi?"

Kıvırcık saçları iç içe geçmiş, göz altları uykusuzluktan şişkin torbalara dönmüş bir elf cini sabit bakışlarıyla ortaya çıktı. "Yanlış noktada beliriverdim Lord Merfos, dikkatsizliğimi bağışlayın." Kelime seçimlerine rağmen cinin yüzünde en ufak bir pişmanlık belirtisi sezilmiyordu. "Haberci kelebeğiniz leydime ulaştı, kendisi diğer insanları da alıp hızlı bir şekilde buraya geleceğini iletmemi istedi."

"Öyküleri mi çağıracak?" Eylül samimi bir şaşkınlıkla araya girmişti. "Bunu niye biz akıl edemedik, Hayal onların da arkadaşı." Tek eli belinde diğerini alnına bastırırken gözleri kapalı bir şekilde arkasını döndü. Tenindeki şişlik ve kızarıklıklar gün ışığı altında hayli seçilir olmuştu.

İÇİMDEKİ SİHİR (Sivri Kulak Günceleri-1) #wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin