"Sık sık ayakta uyur musun?"

Gözlerimi güzel tınıyla açtığımda hâlâ gülümsüyordu. Fakat gülüşünün yavaş yavaş solduğunu düşünürsek sanırım kaşlarımı fazla çatmıştım.

"Bana öyle bakma cidden uyuyor gibi görünüyordun." 

Yürümeye başlamasıyla bende onun yanında yürüdüm. Nereye gittiğimizin önemi yoktu. Çünkü yanımdaki beden nereye gitse hipnoz olmuş gibi onu takip edecektim.

Sonunda yeri bir örtü gibi kaplayan sarı yaprakların olduğu bir banka oturunca onu taklit ederek yanına kuruldum.

"Söylesene Jungkook hangi lisede okuyorsun?"

Dudakları kıvrıldı ve birkaç dakika önce çıkardığı defterine göremediğim bir şeyler karalayarak tebessüm etti.  Sonra güzel mavi gözlerini bana çevirdi ve ilk önce dudaklarımı inceledi.

Gözlerinin orada olduğunu bildiğimden istemsiz dudağımı dişledim. Daha sonra gözleri çeneme ve boynuma indi bir süre de sessizce orada oyalandı. Gözlerini tekrar defterine indirdiğinde dışarı sessiz bir nefes verdim.

"Ben üniversitede okuyorum Jimin."

Gözlerim açılırken bu ihtimali düşünmediğimi farkettim.

"Kaçıncı sınıf?"

"Üç."

Asla o kadar büyük olacağını tahmin etmezdim ve hafif çarpık gülüşünün bu kadar mükemmel olabileceğini...

"Ne üzerine okuyorsun?"

Gözlerini bana çevirerek gülümsedi. Sanırım her dakika bana gülümsese de buna alışamayacaktım. Defterini yavaşça bana doğru döndürerek kaldırdı. Görüş açımdan çıkan yüzü yerine defter girince biraz şikayet etsemde üzerindeki çalışma beni büyülemeye yetti.

Beni çizmişti hem de tam şuanda. Dilim tutulurken gözlerim gülümsememle kısıldı. Bu benim için yapılmış en güzel şeydi tüm hayatım boyunca.

"Güzel sanatlar okuyorum."

"Bu mükemmel!"

Kahkaha atarak aptal gülümsememe baktı. Tekrar kahkaha attı ve defteri elime tutuşturdu.

"Al o zaman."

"Ne?"

"Sende kalabilir."

Gözlerimi kırpıştırarak çizdiği resmi iki parmağımla okşadım. Bu gerçekten çok güzeldi.

"Teşekkürler."

"Sen söyle ne okumayı düşünüyorsun?"

Belirsiz hayatımda belirli olan tek şey buydu sanırım, ne okumak istediğim...

"Edebiyatı ve şiirleri seviyorum."

Biraz önce eğdiği kafasını aniden kaldırdı. Tekrar gülümsedi fakat bu sefer olabildiğince uzun sürdü. Mavi gözleri tam gözlerimdeydi bir süre bekledi sonra gözlerini gözlerimden ayırmadan beni mest eden o dizeleri söyledi:

"Ben sizi sevdim: belki bu sevda
Kalbimde sönmedi, kaldı izi"

Yutkundum. Dudaklarım tanıdık dizelerle kıvrıldı. Öyle güzeldi ki favori şiirimin bir kısmını ondan duymak... Canım yandı güzelliğine yüreğim sevgi içinde kıvrandı.

"Bu bir hüzne yol açmasın asla,
Hiçbir şeyle üzmek istemem sizi~"

Mavi gözleri deldi geçti yıllardır sakladığım beni. Gözleri beklentiyle yokladı gözlerimi. Cevap verdim bende acı çeken yüreğime inat: 

"Sessizce, ümitsizce sevdim sizi,
Çile çekerek, kıskanç ve çekingen,"

Gülümsedi ve ben kim olduğumu unuttum.

"Öyle candan, öyle içtenlikli, ki
Başkası da öyle sevsin yürekten~"

Gözleri memnuniyetle parladı. Can çekişen yüreğimde de onun gülümsemesiyle tatlı bir sızı kaldı.

Belki de etrafımda şiiri seven ilk ve tek kişiydi. Şiirin naif ruhunu hisseden tek kişi... Gözleri hâlâ gözlerimde hüküm sürüyordu. Hoş halimden şikayetçi de değildim.

"Sen de mi şiirlerden hoşlanıyorsun?"

"Güzel olan her şeyden hoşlanıyorum."

Esen rüzgar mavi tutamları gözlerinin önüne düşürdü. Elim bana ihanet edercesine hareket etti. Şu an her şeyden çok ona dokunmak istiyordum. Saçlarını okşamak... Fakat yine de tuttum kendimi.

Sonunda göz hapsini bozup ayağa kalktı. Sırt çantasını takıp omzuma dokundu ve kulağıma eğildi.

"Tekrar görüşelim."

Yakınlığından dolayı sadece kafamı sallayabildim. Benden uzaklaşmaya başladığında arkasını dönüp el salladı bağırdı:

'Hoşçakal!"

Bende el sallayıp benliğimle baş başa kaldım. 'Hoşçakal' fazla veda gibiydi. Bundan hoşlanmamıştım. Fakat bugün birçok şeyden hoşlandığıma emindim.

İstemeden ona çekiliyordu kalbim tüm benliğimi alıp kendine ait yapıyordu sanki... Ben ise bundan asla şikayetçi olacağımı düşünmüyordum. Onunlayken sanki dünyanın en doğru eylemini yapıyormuşum gibi hissediyordum.

İçimde ısrarla hayatta kalmaya çalışan simsiyah yalnızlığım bugün masmavi bir denizde boğuldu. Ve ben bugün yüzmeyi, hayatta kalmayı, öğrendim.






BLUE / JİKOOKWhere stories live. Discover now