On dokuzuncu Bölüm

64 0 0
                                    

Söylemeğe hacet yoktur ki Don Kişot'un üçüncü defa şatodan kaçtığım görmek yeğen ile hizmetçinin pek hoşlarına gitmemişti. Yeğen kabahati Sanço Panza'ya yüklüyordu: — Her şey onun başının altından çıktı. O şeytan herif olmasaydı amcam şimdi aramızda bulunacaktı. Her gün gele gide ona fit verdi. Her şeyi hazırlayan odur.

68

Hizmetçi de ona hak veriyordu: — Sanço Panza'ya emniyet etmemeliydik. Bakın şimdi her şeye yeniden başlayacağız. Ah sevgili efendiciğim; bizi hiç mi sevmiyorsun ki durmadan uzaklara kaçıyorsun? Bir şikâyetin mi var bizden? Varsa bileydik de... Zavallı kız hüngür hüngür ağlamaya başlıyordu. Papaz ile berberin de Don Kişot'un bu kaçışma canları sıkılmıştı. Papaz berbere: — Acaba tedbirde bir kusurumuz mu oldu? diye soruyordu. Berber: — Şeytan bir işin içine parmağını soktu mu çekiver kuyruğunu, dedi. — Dostumuzu bir kere daha eve getirmek için ne yapacağız? — Başbaşa verip bir şeyler düşünmeliyiz. Ümidinizi kesmeyin papaz efendi; çok geçmeden yine bir oyun çevirir, dostumuzu şatoya getiririz. O akşamdan tezi yok berber papazın evine uğradı ve bulduğu bir fikri söyledi. Papaz plânı çok beğendi ve vakit geçirmeden onu gerçekleştirmenin yolunu aramaya koyuldular. Böyle bir kaç gün sonra Toboso yakınlarında bir meşe korusunun ağaçları altında dinlendiği bir saatte Don Kişot bir gürültü işitti. Tam o dakikada bahtsız şövalye, Dulcinee'sini hayalinden geçirmekte idi. Şimdi şuraya geliverse kim bilir nasıl karşılardı onu? Yaptığı muamele için prensese kin bağlamak doğru olur mu idi? Ne o bir ayak sesi var. Sakın Dulcinee olmasın? Gelen prenses değildi, iki adam attan iniyor ve kendilerini yalnız sanarak çekinmeden konuşuyorlardı: — Aman ne güzel bir ormancık, diyordu, yalnızlığına bayıldım bu yerin, insan doya doya aşklarını düşünebilir. Öteki cevap verdi: — Senyör, izin verin de atlarınızı biraz ileriye götüreyim. — Olur; iyi edersin. İkinci adam atlarla beraber uzaklaşırken birincisi toprağın üstüne uzandı ve Don Kişot onun bir şövalye olduğuna hükmetti; çünkü kulağına pek iyi tanıdığı bir takım silâh şıkırtıları gelmişti. Kahramanımız uyumakta olan Sanço'ya yaklaştı ve onu uyandırmaya kadar usul usul kulağını çekti: — Ne oluyoruz senyör? — Yavaş konuş dostum. Yeni bir macera başlamak üzere. — Aman Allah'ım!.. Macera mı dediniz, nerede bu? — Elli adım arkamızda bir gezici şövalye yatıyor Sanço dostum. — Onu tepeleyecek misiniz senyör şövalye?

69

— Sus, ağzını açma artık. Bu sırada az ötede yerde yatmakta olan yabancı şövalyenin sesi duyuldu: — Seyisim; bana lavtamı ver. — Peki efendim. Sanço kaşlarını çattı. Bu sesleri işitmişliği vardı ama nerede? Öteki seyis elinde bir lavta sallıyor ve onu efendisine veriyordu. Şövalye çalgıyı bir kaç kere tıngırdattıktan sonra âşıkane bir şikâyet havası söylemeğe başladı. Şarkı çok güzeldi, fakat şövalye son derece hüzünlü şeyler söylüyor, dünyanın en zalim güzeli olan sevgilisinin, kendisini felâketli kaderine terkettiğine dair o kadar yeni şeyler anlatıyordu ki, Sanço onları dinlerken tekrar uyuya kaldı. Şarkıdan sonra şövalye bir kaç kere içini çekti ve şikâyetli bir sesle şunları söylemeye başladı: — Sen ey güzeller güzeli Vandalya prensesi sevgili Kasildo; ne zamana kadar bana zulmedeceksin? Nihayet ümitsizliğimi görüp imdadıma gelmeğe tenezzül etmeyecek misin, ey güzeller güzeli, ey tatlılar tatlısı Kasildo? Sana hayatımı anlatıp gözüne girmek için daha ne kadar beklemeliyim? Bütün Manche şövalyelerinin sırtını yere getirdim ve hepsini senin prenseslerin en güzeli, en sevimlisi, en şirini olduğunu kabule mecbur ettim. Don Kişot kendi kendine mırıldandı: — Buna düpedüz yalancılık derler. Burnumun dibinde bütün Manche eyaleti şövalyelerini yendiğini ve sevgilisinin İspanya prenseslerinin en güzeli olduğunu iddiaya cesaret etmek! Bu adam ya delidir, yahut rüya görüyor. Bu küstahın neler söylediğini işitiyor musun Sanço dostum? Köylü esneyerek cevap verdi: — Evet işitiyorum. Bu adam artık sussa da rahat uyusam. Fakat dertli şövalye yeniden aldı: — Daha fazla ne istiyorsunuz prenses? Nedir bu yaptığınız nankörlük? Bana bir gün rahat yüzü göstermeyecek misiniz? O esnada Sanço'nun genzine bir şey kaçtı ve adamcağız şiddetle aksırdı. Esrarlı şövalye hemen kuşkulandı ve yerinden fırlayarak bağırdı: — Heeey!.. Kim var orada? İn misiniz cin misiniz? Kaç kişisiniz? Kim olduğunuzu söyleyin. Don Kişot hemen ayağa kalktı ve ona doğru yürüdü. Öteki onu dostça karşıladı. — Ah senyör şövalye, sizi gördüğüme çok sevindim. Oturun yanıma. Size anlatacağım çok şeylerim var. Biz konuşurken seyisiniz de benimki ile lâf atar. Anladığıma göre siz de gezici şövalyesiniz. Don Kişot: — Evet, diye cevap verdi. Sanırım ki siz de öylesiniz?

Don KişotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin