Biliyorum, bazen çok fazla yapışık ve utanmaz oluyordum. Daha bir saat önce bu odadan kovulmuştum ama kıyamıyordum işte. Ben de böyleydim, aklıma ne eserse onu yapıyordum. Kapıdan kovsa, eğer istiyorsam, bacadan giriyordum. Aldırmamayı ve pes etmemeyi babam öğretmişti sonuçta, nasıl aksini yapabilirdim ki?

Jungkook kıpırdandı ve gözlerini hafifçe araladı. "Jimin?" diye mırıldandı uykunun etkisiyle.

"Uyan hadi," dedim yorganı tamamen üstünden çekerken. Elimi alnına koydum. Hala biraz ateşi vardı ama çok fazla olduğu söylenemezdi gerçi. Komidinin üzerine bıraktığım ilaçlara baktım. "İlaçlarını içmedin değil mi?" diye sordum. Birazcık tanıdıysam içmemişti.

"Hayır," dedi yüzünü yastığa bastırdığı için boğuk çıkan sesiyle. "Uyumak istiyorum."

"Bir şeyler yedikten sonra uyuyabilirsin ama bunları yemeden seni rahat bırakmayacağım. Bu sefer kovsan bile, buradayım. Kalk hadi."

Yatakta tamamen sırt üstü dönmesi sağladıktan sonra kollarımı koltuk altlarından geçirip yatak başlığına yaslanmasını -zor da olsa- sağladım ve tuhaf tuhaf bana bakan yüzüne doğru gülümsedim. "Evet, biraz yüzsüzüm."

Tepsiyi alıp bacaklarının üstüne bıraktım. "Hepsi bitecek, bu iğrenç özel karışım da buna dahil."

Yüzüme şaşkınca bakışına güldüm. Emir vermem ona göre hala yeniydi.

"Öyle bakma," dedim. "Kalbim bir masal karakterinin kalbiyle kapışacak kadar iyidir ve sen hastayken kalbim huzursuz oluyor. Sen iyileşene kadar başında bekleyeceğim."

"Jimin," dedi elleriyle saçları dağıtırken. "Gerçekten uslanmaz bir veletsin."

Karşısındaki koltuğa doğru adımlamaya başladım. "Jungkook," dedim. "Şu noktada bir anlaşalım, ben senden büyüğüm. Yirmi dört yaşındayım ve sen bana saygısızlık yapıyorsun."

"Belki ben senden büyüğüm, yaşımı  bilmiyorsun."

Koltuğa otururken ona doğru tıslamaya benzer bir şekilde güldüm. "Taehyung'dan öğrendim, Jeon yirmi bir yaşındaki Jungkook."

Tepsideki kaşığı eline alırken yüzünü buruşturarak gülümsedi ve omuz silkerken, "Boyunu dikkate alacağım." dedi.

"Şımarık." dedim büzdüğüm dudaklarımı aralayarak.

"Sen kendine bak," dedi o da. "Kovuyorum, kovuyorum yine geliyorsun. Yüzsüz."

Gülümsedim ama donuk bir şekilde dudaklarımı germekten ileri gidemedim. Jihyun'la konuşmam beni huzursuz etmişti. Kalacak yere ihtiyacım vardı ve görünen oydu ki Jungkook'a bunu sormama bile gerek yoktu.

Bir de babamın basın açıklaması vardı ki, içim öfkeyle kabarıp dışıma taşmak istiyordu.

Bir an, aniden, Jungkook'un neden hiç eve kız getirmediği aklıma düştü.

"Jungkook?" dedim gözlerim dikkatle üzerine dikilirken. "Kız arkadaşın falan yok değil mi?"

Ağzı dolu bir şekilde omuz silkti. "Takıldığın birileri de mi yok?" dedim emin olamayarak. "Hiç eve birini getirmedin? Bir kız ya da," O an bunu hiç düşünmediğimi fark ettim. Belki o da eşcinseldi. Duraksamamı fırsat gören Jungkook konuştu.

duendeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin