🌿🌿🌿Bölüm-10

207 76 100
                                    

Kızlarla kahvaltı yaptıktan sonra Adelin geleceği saate kadar kendimi odama kapattım. Sonuçta yaşadıklarım kabul edilir cinsten değildi. Dört saat ara vermeden yarıda bıraktığım Sahte Falcı romanımı okudum. Dünün yorgunluğuyla daha fazla dayanamayıp kendimi  uykuya salıverdim. Kaç saat uyudum bilmiyorum, tepemde birini hissedince irkilerek gözlerimi açtım. Tuba başımda yarı açık ağzıyla bana bakıyor. Gözlerimi iyice açmaya çalışırken uykulu sesimle

"tuba? Ne diye başımda dikiliyosun ?"

Tuba şaşırmış haliyle "seni uyandıracaktım ama cin çarpmş gibi fırladın yataktan bnide korkuttun lan"

Sırtımı yatağa dayayıp " uykum hafif bide başımda biri olursa hissediyorum" dedim

Tuba deli gibi gülüp "az salla " dedi.

"iyi bir daha denersen görürsün hem niye uyandırdın beni"

Tuba birden telaşlanıp "kız çocuk yani Adel kapıda seni bekliyor, ki bence polise gitmeliyiz ama"

Adelin adı geçtiği an yataktan fırlayıp giysi dolabına koştum. Mavi kot pantolon üzerine kumaş lacivert tuniğimide giyindim. Telefona uzandığımda saatin 19.42'ye  geldiğini görünce kendimi bi güzel yuhladım. Camış gibi yatmışım. Saçlarımı zor bela toplayıp lacivert mavi şekilli eşarbımı taktım. Dolaptan siyah kaşemide elime alıp telefonla cüzdanı çantaya koyup odadan çıktım. Tahminen 15-20 dk hazırlandım göt korkusu bu olsa gerek normalde bir saatte anca hazırlanırım ben. Kapıda dikilen Tubayla Vedayı görünce gülümsedim. Dış kapıya ilerlerken Tubaylarda kapının agzına kadar arkamdan geldiler. Ayakkabımı giyerken

"tuba korkma birşey olmaz, bak eger birşey olursa ne bileyim geç gelirsem ya da gelmezsem polise gidin tamam mı? O malın sağı solu belli değil saat ikiye kadar bekleyn ama gelmezsem git Vedaya da dikkat et "

Veda boynuma atlayıp

"abla nereye? Bende geleyim nolur.."

"Veda hastaneye gidiyorum iğne istiyorsan gel" dedim.

Sırf korksunda peşimden ağlamasın maksadıyla, iğneyi duyunca geri çekilip
"tamam git" dedi. Eğilip yanaklarına sulu sulu öpücükler bırakıp kapıyı açtım. Açtığım an esen rüzgar ve her saniye daha da hızlanan yağmurla irkildim. Tubaya bakıp

"yağmur yağıyor şemsiye getir dolabın üzerinde" dedm.

Tuba hızla odaya koşup şemşiyeyi getirdi. Şemsiyeyi açıp endeşeli gözleri arkamda bırakarak sıkı sıkı tuttuğum şemsiyemle az ilerdeki siyah arabaya doğru yürüdüm. Arkamı döndüğümde Tubayla Vedayı camda görünce içeri gidin gibisinden elimle işaret ettim. Korkudan ellerim titrerken arabaya yaklaştım arka kapıyı açıp kendimi içeri attım tuttuğum nefesimi sessizce dışarı verdim. Arabanın aynasından bana bakan Adele gözlerimi çevirip "cezam ne?" dedm. Beni takmayıp hiç konuşmadan durgun anlamsız bakışlarını yola çevirdi sankii düşünceli gibi bir ifadesi vardı.

Yalnız içerisi dumanlı hava sahası gibi bu nedir arkadaş! Araba küllük gibi kokuyor. Sigaranın genzi yakan kokusuna daha fazla dayanamayıp öksürmeye başladım yakın oturduğum kapının camını yarıya kadar açtım.

Başıma kim bilir neler saracaktı? Bu sessizliği hiç hayra alamet değil bunu anlayabiliyorum daha önce tanımadığım birinin arabasındayım ve her söylediğimi yalıyorum resmen hani polise giderdim hani hiçbir şey yapamazdı salaklık ya da gençliğin dik başlılığıyla yaptığım karar belkide şuan beni ölüme sürüklüyordu.

Araba karanlığı aydınlatan sokak lambalarının altından su gibi geçerken yolu izlemekten ve yeni uyanmışlığın mayışıklığıyla esnemeye başladım. Araba dün geldiğimiz evin önünde yani Adel manyağının evinin önünde durunca benim korku çanları çalmaya başladı. Dün geceki olaylar tekrar zihnimi işgal etti.

~ TESADÜF-Ü KADER ~Where stories live. Discover now