🌿🌿🌿bölüm_1

556 262 128
                                    

Sessizliğin hüküm sürdüğü fakültede ayakkabılarının  çıkardığı tok sesler bir çığlık misali sessizliği deliyordu. Her bir köşesi para kokan fakat onun gözünde sıradan bu özel üniversitede daha fazla durmamak adına merdivenleri ikişer ikişer inip çıkış kapısına yöneldi. Genç çocuk fakülteden tam çıkacakken varla yok arası bir hıçkırık sesi kulaklarına ilişti. Duraksadı , sessizliğe kulak verdi. Fakat ses çıkmayınca yanıldığını düşünüp tekrar hızlandı, çıkış kapısına sayılı adımlar kala bu kez daha güçlü çıkan hıçkırık sesi duydu. Sesle beraber hızlı adımları aniden durdu. Ağır hareketlerle ardında bıraktığı koridora yüzünü döndü. Ve bir  hıçkırık sesi daha. Dikkat kesilince ses koridorun sonundaki sınıftan geliyordu. Gitmekle kalmak arasında birkaç saniye tereddüt etse de merakına yenilip sınıfa doğru yöneldi. İlerledikçe zayıf hıçkırık sesleri yükseliyor, netlik kazanıyordu. Beyaz kapılı sınıfın metal kulpunu yavaşça kavrayıp içindeki merakla birlikte kapıyı açtı.

Beklediği şey kesinlikle boş sıralar değildi. Garip garip sesler duyduğunu düşünüp bir an kendinden şüphe etti. Kafasını olumsuz anlamında sağa sola sallayıp sınıftan çıkarken

zayıf bir hıçkırık sesi daha.

Sesle beraber kafası direkt sesin geldiği yöne çevrildi. 80-85 kişinin  rahatça sığabileceği sınıfın sıralarını, hızla geçip en arka sıraya doğru ilerledi.

Sırtını duvara yaslamış yere oturan  kızı görünce duraksadı. Kafasını dizlerine koymuş, açık kestane rengi ;uzunluğuyla insanın ilgisini çeken başından dalga dalga akıp yere değen saçların sahibinin yüzünü görmek ve kendisini fark ettirmek adına kurumuş dudaklarını ıslatıp tam konuşacaktı ki birden yutkunamadı ve öksürmeye başladı. Olacak iş değildi resmen tükürüğüyle boğuluyordu.

🍃🍃🍃

Hayat mıydı bu kadar acımasız olan?
Yoksa bu hayatı bize yaşatan acımasız insanlar mıydı?
Kalp kırılmaya meyilli değildi. Kırmaya meyilli olan insanlardı. Herkes birbirinin kusurunu, açığını aramakta..... Acıları iyileştirmek yerine daha beter deşmeye hevesliler.... 
Dertler bitmez, acılar tükenmez lakin zamanla kabuk tutan yara misali olur. Varlığını fark edersiniz hissedersiniz ama ilk zamanki gibi acı vermez. İşte kabuk tutmak için direnen acılara bazı insanlar engel olurlar. Kabuk tuttukça kanatırlar...
Ne unutmanızı ne de mutlu olmanızı istemezler... Hiçbir neden yok iken. Ne içindekilerini söylerler ne de bir sebep ileri sürerler , sadece içindeki nefreti kusarlar.. Hiç hak etmediğimiz şeylere maruz kalırız...

Kendimden geçmiştim beynimde yankılanan tek şey ; "senin yüzünden..... senin yüzünden..."  sözleriydi.
Şuan ne  düştüğüm durumu  ne de  başkasını önemseyecek aklım vardı. Duyduklarımla kitelenmiş sadece zihnimde o cümle...
Bu ağırdı gerçekten çok ağır ve fazlaydı. Bu ithamları hak edecek biri değilim çünkü kimsenin kötülüğünü isteyecek veya zarar gelse sevinecek kadar vicdansız değilim.
Beni takıntı haline getirmiş ne yapsam ne söylesem, varlığıma dahi tahammül edemeyen bir kendini bilmez kızla  yaptığım kavgadan ve söylediği sözlerden dolayı Şuan ki durumdayım. Kavga biteli yarım saat olmuştu ama ben hem ruhen hem bedenen çöküntüye uğramıştım. Varlığıma ne zarar gelirse gelsin yaşarım ama ruhum beni terk ederse biterim... Bitiyorum da.....

Boş sınıfta hala "senin yüzünden " diyip kahkaha atan, insanlıktan nasibini almamış, olmayan vicdanıyla hayrete düştüğüm kızın sesi yankılanıyor. Ben kulaklarımda "senin yüzünden" sözlerine alışmışken  bir anda  öksüren  bir erkek  sesi sınıfa doluştu. Ani refleks ile kafamı kaldırdığımda, kalbim ağzıma geldi. Neredeyse yanıma kadar gelmiş olan çocuk kıpkırmızı suratıyla boğazı yırtılırcasına öksürüyordu. Telaşla oturduğum beton zeminden kalkıp bağımsızlığını ilan etmiş saçlarımı gizlemek için yerdeki başörtümü başıma geçirdim. Elim ayağım birbirine dolandı beni  bu halimle görmüştü...

~ TESADÜF-Ü KADER ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin