elli yedi : 'she'

Start from the beginning
                                    

 Televizyonu açarak rastgele bir kanal seçtim. Biraz seyretmek, kafamı boşaltmak istedim ancak aklımda binlerce düşünce vardı :

"Acaba hala Suran'la mı?" Başımı sağa sola salladım. "Hayır hayır. Neden onunla olsun ki- Ya da neden olmasın? Hem sanane ki?! Di' mi HyeRim! Sanane

"Odaya geldi mi?" Derin ve gergin nefesler alıyordum. Kollarımı iki yana açtım ve bağırdım.

"Delrieceğim..." Salak salak yastıklara vururken kazara yataktan düştüm ve ayağımı dolabın kapağına çarptım.

"Lanet! Sana da lanet!" 

 Modumda değildim anlaşılan. Gerçi nasıl modumda olabilirdim ki ? Onu sevip, onun da seni sevdiğini bilip ona dokunamamak acı vericiydi. Ama nasıl yapardım ki, nasıl onunla iletişim kurardım, nasıl gururumu ayaklarımın altına alırdım ki?

 Konu o olunca her şeyi yapardım ancak konu o değildi. Konu onun yaptığı büyük hataydı. Sevgilisine sürtük demek... Ben ona gidip "sen herkese yavşıyormuşsun, öyle duydum." desem o da bana aynısını yapmaz mıydı? 

 Bal gibi de yapardı. Hatta tüm ilişkisini bile kesebilirdi. Onda o potansiyel vardı ; kişilik açısından. Üstelik bu aralar Jimin'den aldığıma göre sosyal ortama iyice kapanmıştı. Açıkçası bugünkü konserini nasıl geçireceği de merak konusu benim için.

 Yatağın üstüne yarım yamalak çıkarken duvarın diğer tarafından gelen neşeli seslere dikkat kesildim.

"Wine'nın başarısı kutlu olsun!" Suga'nın bağıran sesinden sonra Suran'ın sesi kulağıma doldu. "Onu patlatacak mısın?" Ops, neyi patlatacak?

"Tabii ki. Bunu patlatmak için aldım, bu bir kutlama!"  

Düşün Hye. Kutlamalarda ne patlatılır?

Bira?

Yok yok, şampuan- Şampanya!

"YOK ARTIK!" Aniden bağırdım ve yatağın üstüne ayağa kalktım. 

 Suran'la kutlama için şampanya mı patlatıyordu ? Cidden mi?

Sonra...başka bir şey olmasın...ah...cidden.

"KAFAYI YEDİM! KAFAYI YEDİM!" Bağırmaya devam ediyordum. Bir yandan da yatağın üstünde adımlıyor, ellerimi saçlarımın arasında sokup çekiştiriyordum.

"CİDDEN!" 

Şu an düşünme yetimi de kaybetmiştimç Aklımdan sadece hem Suran'ın, hem de Yoongi'nin saçını başını koparmak geçiyordu. Baya baya yolmak. Aklım başımda değildi!

Cidden değildi!

Sinirden patlıyordum!

 Yan odadan gelen neşe ve bağırışma sesleri kesildi ve benim kapım çaldı. Yataktan zıplayarak atlarken ellerim yardımıyla saçımı rastgele düzelttim ve kapıya ilerledim. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım.

"Biraz daha sessiz olur musun?" Elimi açmış kafasındaki kahverengi saçlara uzatmıştım, saçlarına asılacaktım ki elim kafasına yaklaştığında elimi yumruk yaptım ve sıkarak kolumu indirdim.

"Rica etsem siz daha sessiz olabilir misiniz? Bağırışma sesleriniz oldukça rahatsız edici.  Gürültülü ve yanlış anlaşılmaya müsait. Ben öyle anladığımdan değil de, insanlar farklı anlayabilir."

 Kafamı sağa eğdim ve konuşmama son cümlemi ekledim. "Şimdi, izninizle."

 Kapıyı kapatırken eliyle kapıyı sertçe ittirdi ve kapının suvara çarpmasına neden oldu. "Benimle resmi konuşma."

sound || min yoongiWhere stories live. Discover now