4: "i had no chance except being an obsessive and unable lover"

813 118 28
                                    

Salonu buram buram papatya kokusu kaplamıştı. Bahçedeki ağaçların arasından esen hafif rüzgar, çiçeklerin yumuşak kokularını açık duran kapıdan içeri getiriyordu. Siyah yastıklarla kaplı gri koltuğumda uzanmış, her zamanki gibi sevdiğim şarkılarla kendimden geçiyordum. Scorpions'ın her şarkısı bir diğerinden daha özeldi benim için. Ama bunu her dinlediğimde Jungkook'un bir gün benim için söyleyeceğini düşünüyor, kendi kendime bir dramaya giriyordum.

"Time, it needs time
[zaman, zaman gerek]

To win back your love again
[aşkını geri kazanmak için]

I will be there, I will be there
[orada olacağım, orada olacağım]

Love, only love
[aşk, sadece aşk]

Can bring back your love someday
[sevgini bir gün geri getirebilir]

I will be there, I will be there
[orada olacağım, orada olacağım]"

Gözlerimi kapatmış, kolumun başımın altında ezildiği için uyuşuyor olmasını umursamadan eşlik ediyordum.

"Fight, babe, I'll fight
[savaşacağım bebeğim, savaşacağım]

To win back your love again
[aşkını geri kazanmak için]

I will be there, I will be there
[orada olacağım, orada olacağım]

Love, only love
[aşk, sadece aşk]

Can break down the wall someday
[duvarı bir gün yıkabilir]

I will be there, I will be there
[orada olacağım, orada olacağım]"

Kapalı gözlerimden dolayı oluşan karanlığı anılarımız dolduruyordu. Kulağımda hala benimleyken hiç eksilmeyen gülüşleri, gözlerimin önünde hala bana baktığında parıldayan o siyah gözleri vardı.

"If we'd go again
[eğer tekrar gitseydik]

All the way from the start
[baştan itibaren tüm yolu]

I would try to change
[değiştirmeye çalışırdım]

The things that killed our love
[aşkımızı öldüren şeyleri]

Your pride has built a wall, so strong
[gururun bir duvar ördü, çok güçlü]

That I can't get through
[içinden geçemediğim]

Is there really no chance
[gerçekten hiç şans yok mu]

To start once again
[bir kez daha başlamak için]

I'm loving you
[seni seviyorum]"

Bu şarkıyı bana söylemeliydi. Güzel kemikli elleri benim ince parmaklarımı güzelce tutmalıydı ve dudaklarından bu sözler düşmeliydi. Ama o bırakıp gittikten sonra bana ihtiyaç bile duymamıştı.

Sahi, gece on iki olduğunda nasıl uyuyabilmişti?

"Try, baby, try
[çalış bebeğim, çalış]

To trust in my love again
[aşkıma tekrar güvenmeye]

I will be there, I will be there
[orada olacağım, orada olacağım]

snuff :: taekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora