13. Bölüm

2.2K 228 191
                                    

Bir hafta boyunca bölüm atmadım, ama YSAL buna rağmen hayran kurguda kaldı! Ne güzel bir şey bu Allah'ım!!!

*

Owen, bana sonsuz uzunlukta gelen bir zaman zarfında, öfke saçan gözlerini Luke'un üstünde tuttu. Sanki bir korku filmindeymişiz de, Owen herkesin altına kaçırmasına sebep olan o karaktermiş gibiydi. Megan da ben de donakalmıştık ve içeride, dışarıda bir şey döndüğünü anlayan herkes dışarı çıkıyor, ama onlar da herhangi bir şey yapmaya cesaret edemiyordu. Aramızdaki tek korkusuz insan Luke'tu. Sanki Owen'ın bütün öfkesini üstüne yönlendirmesi umurunda değilmiş gibi, yarım bir gülümsemeyle ona bakıyordu.

Birden dışarı, önlerindeki insanları itekleyerek Michael başta olmak üzere, Ashton ve Calum çıktı. Hepsinin yüzlerinde korku dolu ifadeler vardı. Owen'ı en iyi onlar tanıyordu ve onlar bile bu kadar korkmuşlardıysa, durum gerçekten ciddi demekti.

"Owen, ne yapıyorsun?" dedi Michael. "Bırak onu." Owen'a doğru bir adım atmıştı ki, Owen, Luke ile göz temasını kesmeden, bir elini onun yakasından çekip, Michael'a durmasını işaret etti. "Sen karışma. Bu ikimizin arasında."

Ashton ellerini gergin bir şekilde havaya kaldırdı. "Tanrı aşkına, neler oluyor?"

"Anlatsana Luke," dedi Owen, kocaman samimiyetsiz bir gülümsemeyle. "Onlara nasıl en yakın arkadaşının kardeşini ayartmaya çalıştığını anlat."

"O beni ayartmaya çalışmıyordu!" diye bağırdım kendime engel olamayarak. Owen, omzunun üstünden bana bakıp, "Kes sesini," dedi.

"Luke'un böyle bir şey yapacağını sanmıyorum." Michael onu elinden geldiğince korumaya çalışıyordu. "Yanlış anlamış olamaz mısın?"

Owen dişlerinin arasından konuştu. "Ona âşık olduğunu söyledi."

Calum ile Ashton, aynı anda "Ne?" dediler. Hayrete düşmüşlerdi.

"Ayartmak ile âşık olmak arasında büyük farklar var Owen. Kimse âşık olduğu için dövülmeyi hak etmez." Michael gerçekten de en iyisini yapmaya çalışıyordu, ama işe yarayacağını sanmıyordum. Yaramadı da.

"Bana yalan söyledi." Owen, bakışlarını tekrar Luke'a çevirdi. "Bana yalan söyledin!"

"Evet, ama haklı sebeplerim vardı!" Luke'un yüzündeki gülümseme yok olmuştu. "Bir şeyler söylersem, bunların olacağını biliyordum. Hislerimin değişebileceğini sandım, ama değişmedi. Sonra..." Devam etmeden önce bana baktı. "Onun yakınında olmanın, alabileceğim bütün risklere değeceğini anladım."

"Sana güvendim," dedi Owen. Sanki onun söylediği hiçbir şeyi dinlememiş gibiydi. "Seni herkesten önde tuttum, en çok sana değer verdim, ne olursa olsun hep yanında oldum. Karşılığı bu muydu? Kız kardeşim ile birleşip, arkamdan iş çevirmek mi? Gerçekten mi?"

"Ne dersen de, geri adım atmayacağım Owen. Onu gerçekten seviyorum."

Owen'ın burun delikleri bir kez daha genişledi. Ellerini hızla Luke'un üstünden çekti ve ondan birkaç adım uzaklaştı. Owen'ın Luke'a hiçbir zarar vermemesinden dolayı rahatlayarak derin bir nefes aldım, ama sonrasında olanlar, fiziksel bir zarardan daha da yıkıcı oldu.

"Artık takımda değilsin."

Luke şaşkınlıkla Owen'a baktı. "Ne?"

Owen, yan yana dizilmiş, sol tarafında duran arkadaşlarına döndü. "O, artık bizden biri değil. Onunla herhangi birinizin konuştuğunu görürsem, daha kötüsünü yaparım. Anlaşıldı mı?"

"Bunu yapamazsın," dedi Luke. "Ben senin en yakın arkadaşınım!"

Owen Luke'a arkasını döndü. "Ben de öyle olduğunu sanıyordum."

You suck at love // l.hWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu