2

570 63 39
                                    

Gözlerimi açtığımda daha önceden tanımadığım bir yerde olduğunu fark etti. Bir odadaydım. Ama eşyalar neden bana bu kadar küçük görünüyordu? Daha sonra hatırladım. Dün yaşadıklarımı. Doğrulduğumda elime ve bacaklarıma baktım. Ellerim hemen daha önceden bu şekilde hissetmediğim yüzüme gitmişti. Bu ben miydim? İnsan mıydım? Bir rüya değildi öyle değil mi? Artık.. inanabilir miydim?

Yataktan hızlıca doğrulduğumda dolabın üstündeki aynanın önünde durdum. Gerçekten bir insandım. Artık narin, savunmasız bir kelebek değildim. Gerçek bir insandım. Ama nedense kalbim hala eskisi gibi kırılgan ve bir o kadar küçük geliyordu bana.

"Çünkü öyle." Bu sesi kafamın içinde mi duyuyordum, yoksa göremediğim bir yerlerde mi saklanıyordu.

"Nasıl öyle?"

"Dış görünüşten bir insan olabilirsin ama hala bir kelebeğin kalbine sahipsin."

"Ama o zaman ben.."

"Çok çabuk kırılabilirsin, üzülebilirsin. Kalbini içine doldurduklarınla büyüteceksin. Yaşadığın her şey seni sen yapacak."

Karşımdaki aynada kendime tekrardan baktım. Uzun ve yapılıydım, kıvırcık siyah saçlarım ve hafif büyük ve ilginç kulaklarım vardı. Sonradan öğrendim bunlara kepçe kulak deniyormuş.

"Şimdi ne olacak?"

"Sana kalmış."

"Peki ben kimim?"

"Bundan sonra gerçek bir insansın. Adın Park Chanyeol. İhtiyacın olan her şeyi verdim. Ev, para ve geri kalanlar. Kaderin sana neler getireceğine o küçük kalbinle karar vereceksin."

Daha sonra sesi bir daha duymadım. Sadece küçücük kalbimin hızlandığını ve heyecan adı verilen bu hissin bütün vücudumu ele geçirdiğini fark ettim. Bu gerçekten bendim. Rüya değildi, ya da yalan değildi. Bendim. Yapmam gereken şey ise belliydi.

Bazen ne olduğunuzu düşünürsünüz. Neden burada olduğunuzu veya amacınızın ne olduğunu. Bir şey başarabilecek miyim diye düşünürsünüz, geri dönmeyi veya ilerlemeyi. Kendinizi küçük görürsünüz ya da o kadar büyüksünüzdür ki etrafınızı görememeye başlarsınız. Ama sonuçta en küçük şeyin bile hayatınıza etki ettiğinin farkına varırsınız. Biradımınız dağları devirecek konuma gelebilir veya bir kelebeğin kanat çırpışı bir fırtınaya yol açabilir.

Bunu öğrenecek olan daima bizleriz. Bir dilek diledim ve şimdi kaderimi kendim çizmeye başlaıyorum. Sadece ilk adımımı attım. Ama şimdi o parka gittiğimde ikinci adımımı atmaya başlayacağım. Bu sefer beni nelerin beklediğini bilmeden, çaresizlik içinde olmadan. Bir şeyleri değiştirmek adına adım atacağım, korkarak ama yılmayarak. Sonuçta ben bir kelebeğim. Bir insanın kalbinde fırtınalar yaratmak için uçmaya hazırlanan bir kelebeğim. Daha fazlası değil. Ama sonuçta her şeyi değiştirebilirim.













Parkı buldum. Hiçbir şey değilmemişti. Hala rüzgar aynı yönden esiyor, yapraklar kendilerini kendilerini okşayan bu rüzgara bırakıyordu. Değişen tek şey bendim. Artık kelebekleri anlamıyordum. İnsandım ve benden uzak duruyorlardı. Ayrıca her şey bana küçük geliyordu. Küçücük dünyamda oluşturduğum canavarlar artık bu halimle hiçbir şeydi.

Parkın havası ve rahatlatıcılığı hala oradaydı. Hala küçük kalbime iyi geliyor, beni iyileştirmeye devam ediyordu.
Hatırladığım kadarıyla yürüdüm. Hep takıldığım o alana gelene kadar etrafa baka baka ve her şeyi zihnime kazıya kazıya yürüdüm.

Ağaçların sesleri bile farklı gelirken yaptığımın yanlış veya doğru olup olmadığını düşünmeden yürüdüm. Bir insanın hayatına burnumu sokacağımı bile bile yürüdüm. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Küçük ve saf kalbim kapılmıştı başka bir rüzgara ve benim onu takip etmekten başka seçeneğim yoktu.
Sonunda ağaçları arkamda bıraktığımda açıklık gözlerimin önündeydi.

Alba Papillionem 〜 Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin