|2|《Bakire Ruh》

703 51 156
                                    

"Uykundan başka yerde uyanırsan eğer bu numarayı ara."

Telefonumun ana ekranına tutturulmuş nottaki numaranın üzerine tıklayarak aradım. Uykumdan kaç gün ileride uyanacağımı kestiremiyordum, her türlü olaya karşı bu önlemi almıştım.

"Alo?" diye bir ses geldiğinde karşıdan, merdivenin ucuna oturdum. "Jongin?"

"Abla..." diyebildim titreyen sesimle.

"Jongin!" dedi endişeyle. Ne olduğunu tahmin etmişti, ben alışamamıştım ama o alışmıştı. "Sen iyi misin?"

"Değilim." dedim, gerçekten iyi değildim. Ayaklarımın altındaki zemin üzerime üzerime geliyor, duvarlar üstüme yıkılıyordu sanki. Altında kalıyordum enkazın, yardım çığlıklarımı kimse duymuyor, sessiz bir şekilde son nefesimi veriyordum belki de.

"Kaç gün?" diye sordu direkt. Anlıyordu ses tonumdan ne demek istediğimi.

"On sekiz. 22 Temmuz'u hatırlıyorum en son."

"On sekiz günse bir sıkıntı yok Jongin. Bir şey değişmedi merak etme. Seni almaya geleceğim tatlım. İşin bittiğinde beni ara."

Onu onaylayıp aramayı sonlandırdım ve telefonumu cebime koydum. Başımı öne eğdim ve bara doğru ilerledim.

Kimseyle göz göze gelmemem gerekiyordu, şu hafızamdan silinen 18 gün boyunca tanıştığım birileri ile karşılaşırsam eğer o insana selam vermediğim için kırılacaktı belki de. Bunu yaşamak istemiyordum.

Bar tezgahının arkasındaki yerime geçerek elimi yıkadıktan sonra eldivenlerimi geçirdim. Bunu daha önce yapmam gerekiyordu belki de.

"İyi misin Jongin?" diye sorduğunda birisi, sesin geldiği tarafa döndüm. Uyandığımda yanımda olan kızdı bu.

"İyiyim." dedim kestirip atarak. Bu kız her kimse onunla muhatap olmak istemiyordum. Aslında hiçbir kız ile muhatap olmak istemiyordum, belki de erkeklerden hoşlanmaya başlamalıydım. Bu benim için en mantıklı tercih olurdu.

"Bence bir hastaneye gitmelisin. İyi görmedim seni."

Elimdeki bardağı sertçe yerine koyarak ona döndüm. "İşine bak."

•••

"Nasıl hissediyorsun kendini?"

Bana hazırladığı sofraya otururken gözüme kestirmiştim üzerinden dumanı tüten çorbayı. Kaşığımı zevkle daldırdım kasenin içerisine.

"Daha iyiyim." diye cevapladım onu. Endişeli bir şekilde beni izliyordu. İyi olmadığımı biliyordu. Ben yalan söylüyordum, o da bu yalana inanmış gibi yapıyordu.

"İsifanı vermek ister misin? Orada zorlanacaksın. Ya bir kez daha olursa?"

"Buna izin vermeyeceğim, kadınları kendimden uzak tutacağım. Gerekirse gay olduğumu söyleyeceğim ama kimsenin bana dokunmasına izin vermeyeceğim." dediğimde kafasını salladı. Ben de bana hazırlanan sofraya geri döndüm. Karnımı doyurup direkt uyumak istiyordum. Hiçbir şey düşünmeden, kafamı meşgul etmeden huzurlu bir uyku çekmek istiyordum.

Ama uykularım bile bana karşıydı artık, odamın köşesindeki sıcacık yatağımda daldığım uykumdan hangi soğuk zeminde uyanacağımı bilemiyordum. Bu yüzden huzurlu bir uyku bile bana haramdı artık.

"Sence neden? diye sordum kaşığımı yavaşça elimden bırakırken. "Neden tüm bunlar benim başıma geliyor? Neden hiçbir kadına dokunamıyorum?"

"Bilmiyorum Jongin." dedi ablam, aldığı kısa bir nefesten sonra devam etti. "Tüm bunların illaki bir sebebi olmalı. Ama bilmiyorum işte."

"Kimden öğrenebiliriz?" Ses tonumu birden heyecan bürümüştü. "Bir şamana görünsem?"

Virulent | Kim JonginWhere stories live. Discover now