12. Bölüm

17.6K 1K 19
                                    

Jase, onu tarih sınıfına çekiştirdi. Elleri kenetlenmişti ve Jase gülümsüyordu. Janet, biraz daha tereddütlüydü. Jase ile geçirdiği bir haftada kimseye çıktıklarını ya da bir yakınlıkları olduğunu söylememiş, Jase ile yakın temasta bulunmamıştı.

Şimdi her şey farklıydı. Artık tamamen onunlaydı ve Jase, onun kendisine ait olduğunu bilmesini istiyor gibi görünüyordu. Janet, başını kaldırınca harıl harıl bir şeyler konuşan Carl ve Suni'yi gördü. İkisi bir konuda tartışıyor gibi görünüyorlardı. Aslıda belli ki her konuda tartışıyorlardı.

Janet, derin bir nefes alıp yanlarına gitti ama Jase, onun oturmasına izin vermedi. Carl, Janet' e dönüp gülümsedi. "Vay canına" dedi şaşırmış bir yüzle. "BU şekilde daha güzel görünüyorsun ama maymunlu pijamalarını çok sevmiştim"

Janet, kıpkırmızı oldu. "Sende mi?" derken sesi ağlamaklıydı.

Carl omu silkti. "Elimde değil" dedi özür diler gibi. "Cehennemde ya da savaşlar sırasında bu tarz sevimli şeylerle karşılaşamıyoruz"

Janet tek kaşını kaldırdı anlaşılan şeytan âleminin bu tarz şeylere karşı birer düşkünlükleri var gibiydiler. Etrafına bakındı ve dudakları büzüldü. Şeytanlar onları bir çember almışlardı. Rin ve Daisy ve birkaç melek sınıfın en ucunda oturuyorlardı. Şeytanlar ilgiyle ona bakıyorlardı.

Janet, rahatsız olarak geri Carl'a döndü. "Suni'nin üzerinde kurbağalı pijaması daha sevimlidir" dedi. "Beyaz pijamanın üstünde pembe kurbağalar balonlarla oynuyorlar"

Carl ilgiyle Suni'ye döndü. Genç kızın yanakları kıpkırmızı olmuştu. "Janet" dedi sertçe. "Bunu bilmesine gerek yoktu."

Carl başını yana eğdi ve onun alt dudağına vurdu işaret parmağıyla. "Aslında vardı" dedi. Dudakları gülümsemeyle kıvrılmıştı. "Hatırlamadığın belli ama senin sevgilinim ve seni deli gibi arzuluyorum. Bu akşam o pijamalarını giymeni istiyorum. Çok seksi olacağına eminim." Başını yana eğdi. "Şimdiden hayal edebiliyorum."

Janet' in de Suni'nin de yanakları kıpkırmızı olmuştu. Jase, başını başka bir tarafa çevirdiği için bunu fark etmemişti. Janet, ona baktı ama sert bakışları pencereden dışarı odaklanmıştı. Hiçbir şey görmüyor ya da her şeyi görüyor olabilirdi.

Carl, Janet' in elini tuttu ve kızın dikkatini dağıttı. Ciddi görünüyordu. "Karışma" dedi sakince. "Karışıklıkları kendisinin halletmesi gerekiyor"

Suni, ayağa kalktı ve Janet' in yanına gitti. Kızgın bir şekilde Carl'a bakıyordu. "Bu yaptığınız adil değil" dedi sinirli bir şekilde. "Sevgilim olduğunu iddia ediyorsun ama bana hiçbir şey anlatmıyorsun. Olduğu gibi seni takip etmemi bekliyorsun. Eğer bilmiyorsan söyleyeyim sevgili olmak demek sadece yatakta tepinmek değildir"

"Suni"

Suni birden donup kaldı. Jase' in eli genç kızın omzundaydı. Adını da o söylemişti. Genç kadın, başını çevirdi yavaş yavaş. Jase' in altın rengi gözleri ona odaklanmıştı. "Suni" diye tekrarladı.

Suni, ondan korkuyordu. Janet onunla olabilirdi. Onun harika olduğunu, şefkatli ve sevecen olduğunu düşünüyor da olabilirdi. Ancak Suni'nin gördüğü şey öyle biri değildi. Zeus'un kızı olarak daha önce Lucifer' ın oğluyla görüşmüştü ve onun ne kadar acımasız ve kanlı olabileceğini biliyordu.

"Baban burada" diye fısıldadı Jase onun kulağına.

Suni aniden donakaldı. Carl, ayağa kalktı ve onun yanında durdu. "Lucifer ile konuşmuş mu?"

Jase, omuz silkti. "Bilmiyorum" dedi.

Janet, onların neden bahsettiklerinden emin değildi. Kaşlarını çattı. Suni'nin rengi beyaza kaçmıştı ve ona bakıyordu. Janet uzanıp ona dokundu ve o anda başı geri savruldu.

Zeus!

Jase, genç kadını tuttu ve yere düşmesini engelledi. Şeytanlar ayağa kalkmışlardı. Janet, hiçbirini önemsemedi. Suni, Zeus'un kızıydı! En yakın arkadaşı Tanrıların liderinin kızıydı ve ona hiç söylememişti. Zeus'un tehdidini söylediği zaman bile söylememişti.

Kendi babasının öfkesini hissetti. Bedeni kasılıp titremeye başladı. Baküslerin gücü içine aktı. Baküs zamanı yaklaşmıştı ve Dyanissos' a tapan kadınlar ona dualar ediyorlardı. Şarabın tadını ağzının içinde hissetmeye başladı. Sanki boğazından aşağı akıtılıyormuş gibiydi.

Zeus'un öfkesi gökyüzünde patladı. Şişekler, Suni'nin yüzünü aydınlatıyorlardı. Ancak okulun üstüne gelmiyorlardı. Burası tarafsız bölgeydi ve hiçbir tanrı, hiçbir şeytan ya da hiçbir melek burada güç kullanamazdı. Tanrı, burayı özellikle yaratmıştı.

Janet' in gözleri karardı ve başı arkaya düştü.

Jase, onun baküs zamanının çağrısını duyduğunu biliyordu. Dyanissos' un pek çok çocuğu vardı ama Janet en duyarlısıydı onlar içinde bu yüzden çağrıyı o alıyordu ama diğerleri alamıyordu.

Erkeğin bedeni sinirle kaskatı kesilmişti. Âşık olduğu kadını istiyordu. Onu bu lanet sorunlar olmadan istiyordu. Öfkesi parladı ve gücü patlamaya hazır bir volkan gibi köpürdü. Gözlerini Rin' e dikti.

Meleğin gözleri parlıyordu ve dudakları memnuniyetle kıvrılmıştı. "Seni uyarmıştım" dedi halinden memnun bir sesle. "Bir şarapçının kızından daha fazlasını bekleyemezsin. Sana her şeyi verebilirim, Jase. Hala geç değil"

"Aslında çok geç" dedi.    

Rin sanki o anda tehlikeyi görmüş gibi geri bir adım attı. Jase, kanatlarını iki yana açtı. Janet' in bedeni kollarında titriyordu. Şarabın etkisiyle sarhoş olmuştu ve bedenindeki gücü titriyordu. Okulun temelinde bir sallanma olmaya başladı. Jase' in dikkati Rin' den Janet' e kaydı.

Carl, kaşlarını çattı. "Bu da ne?"

Suni gözlerini Janet' e dikmişti. "Bunu o yapıyor" dedi. Bütün sınıfın duyacağı kadar yüksek bir sesle. "Janet, okulun üzerinde bulunduğu denizi hareketlendiriyor. Bir an önce buradan çıkmalıyız yoksa hepimiz sular altında kalacağız"

Tam o anda sular kaynadı ve büyük bir patlama oldu. Büyük dalgalar okulu yutarcasına içine aldı ve Janet' in bedeni Jase' den bağımsız olarak yükseldi. Gözleri açıldı ve Rin' e odaklandı ama onunda ötesinde babasını baş melek Michael' i görüyordu.

Elleri iki yana açıldı ve devasa okyanus, Kızıl Deniz gibi iki yana ayrıldı ve her iki parçada okulu sardı. Her şey suların altında kaldı.

Tanrılar Okulu #1Where stories live. Discover now