8. Bölüm

20K 1.2K 63
                                    

Çok sonradan fark ettiğim bir karışıklığı düzelteyim dedim. Gelecek olan bildirimlerden dolayı kusura bakmayın. İkinci kitabın sekizinci bölümü ile ufak bir karışıklık olmuş. Bir okurum durumu fark etmemi sağladı. Teşekkür ederim buradan. Düzeltilmiş bölümü okurken keyifli okumalar :-)

..

"Günaydın kızlar!" derken Tyson' un sesi gerçek anlamda neşeliydi. Geniş gülümsemesiyle yanlarına oturdu ve Janet' e eğilip kızı öptü.

Kalbi suçlulukla kavruluyordu. Janet, onu tek eşli olamamakla suçlamıştı ama kendisi onun arkasından Jase ile görüşmekten geri kalamamıştı. Jase' in dudaklarının tadı hala ağzındaydı ve bu onun için çok güçlü bir afrodizyak gibiydi.

Suni ise bugün inanılmaz derece de sessizdi. Normalde çoktan neşeli konuşmalarla onları eğlendiriyor olurdu ama sanki aklı başka bir yerdeymiş gibi sürekli masaya bakıyordu.

"Kızlar neyiniz var böyle?" derken Tyson' da kaşlarını çatmıştı. Onların bu donuk hali onunda dikkatini çekmişti.

Suni dudaklarını büzdü. "Aybaşı sendromu yaşıyoruz" dedi tatsız bir sesle. "Bulaşma bize"

Bu çok iyi bir yalan olmaya bilirdi ama Janet, bunu istekle kabul ederdi.

Tyson, omuz silkti ve bunu kabul etti. Janet, onun gereğinden fazla neşeli olduğunu düşündü. Evet, Tyson bugün gerçekten mutluydu. "Sana neler oluyor?" dedi. "Neden bu kadar mutlusun?"

Tyson omuz silkti. "Ben bir incibusum bebeğim" dedi. "Ne kadar tepinirsem o kadar mutlu olurum."

Suni ve Janet' in yanakları kıpkırmızı olmuştu. Birbirlerine baktılar ve sonra tekrar bakışlarını aşağı indirdiler. Suni, dudaklarını büzdü. "Tatlım" dedi. "ben en son ne zaman seviştiğimi bile hatırlamıyorum. Ya da dur hatırlıyorum. Yaklaşık iki yüz on altı gün önceydi ve her an daha da artıyor"

Janet, hatırlıyordu. Jase ile çıktığı o haftaydı. Ayrılmalarından iki gün önceydi. Hayatı boyunca yaşamadığı kadar güzel şeyler yaşamıştı o gece ve ondan sonraki sabah. O zaman bakireydi. Jase, bedenine sahip olmuştu. Lanet olası kalbine de...

Tyson, parlak bir şekilde gülümsedi. "Benim sevgili güneşim" dedi Suni' ye. "Senin istemen yeterli. İstersen sayacını sıfırlarız ve sonra baştan alırız"

Suni, kaşlarını kaldırdı. "Janet' den hoşlandığını sanıyordum."

"Ben ne olursam olayım bir incibusum" dedi.

Janet, bunun bir neden olduğunu düşünmüyordu. Jase, şeytanın öz oğluydu ama bu onun kötü olmasını gerektirmiyordu. Gerçi Jase' e pek de iyi biri denemezdi. Tyson, kızın masanın üstünde duran elini tuttu. "Hepimiz doğasında olan şeyi yapıyoruz" dedi. "Senin güneşten, Janet' in sudan ayrılamayacağı gibi bende seksten uzak duramam"

Janet, aniden ayağa kalktı. "Kimsenin böyle bir niyeti yok, Ty" dedi sakin bir sesle. Ardından çantasını omzuna attı. "Hadi" dedi. "geç kalıyoruz. Zaten tarih dersi yeterince sıkıcı."

Yolda kimse konuşmadı. Suni ve Janet, yan yana oturdular ve Tyson önlerindeki sıraya yerleşti. Dersin ortalarına doğru Janet, başını yana eğdi ve Suni' nin omzuna koydu. Gözlerini kapadı. Çünkü gözleri öğretmenden ya da kitaptan çok Jase ve Rin'in grubuna kayıyordu.

Canı yanıyordu. Erkeğinin o kadının ellerinde olduğunu bilmek işkence gibiydi. Rin, Jase' in gümüş renkli saçlarını okşuyordu. Janet, derin bir nefes aldı. Suni' de onun saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Janet, Tyson ile ne yapacaktı?

Suni, onun saçlarına öpücük kondurdu. Janet, annesini tekrar ne kadar çok özlediğini fark etti. Onun sıcaklığı ve rahat kucağında olmak ve oradan ayrılmamak istiyordu. "Suni" diye fısıldadı. "kendimi çok yorgun hissediyorum."

Suni' nin başını salladığını hissetti. "Biliyorum" diye fısıldadı genç kız.

Janet' in göz kapakları ağırlaştı. "Beni bırakma"

Ardından karanlığa gömüldü...

Jase, kanatlarını iki yana açmıştı. Şeytanın oğluna yakışır bir şekilde heybetli kanatları vardı. Ejderhaya benzer deriden siyah renkli kanatlardı bunlar. Üzerinde yalnızca kot pantolonu vardı. Jase, başını iki yana çevirdi. Gökyüzünde asılı duruyorlardı. Jase' in kollarındaydı.

Janet, başını kaldırıp onun altın renkli gözlerine baktı. "Neredeyiz?"

"Rüyalarında"

Jase, onun gözlerinin içine bakıyordu. Janet, başını aşağı eğdiği anda cehennem ateşlerinin altlarında yandığını gördü. Janet, korkuyla nefesini tuttu. Ellerini sıkıca Jase' in omuzlarına gömdü.

Jase, gülümsedi. "Korkma" dedi. "bize zarar vermez"

Janet, başını salladı. "Sana belki vermez" dedi. "ama benim ateşle pek bir aram yoktur. Fark ettin mi bilmiyorum ama ben su tanrıçasıyım." Durdu. "Yarı tanrıçasıyım" diye düzeltti.

Jase, onun kıvırcık saçlarını okşadı. "Senle ilgili her şeyin farkındayım" dedi. Başını eğdi. "Belki de derse dönmek istersin" dedi. "burada benimle olmaktan hoşnut değil misin?"

"Rin' in saçlarını okşadığını izlemekten memnun değilim" dedi. Başını eğdi.

Janet, etrafına baktı. Kendi üzerinde bembeyaz bir elbise vardı. Elbise dökümlüydü. Bilekleri genişti. Elbise içini gösterecek kadar şeffaftı. Janet' i Jase' in gözlerinden sakınmıyordu. Göğüsleri kabarmış ve daha çok ortaya çıkmışlardı.

Genç kız, yutkundu. Jase, güldü. "Bu senin rüyan" diye fısıldadı. "ama bu benim hayalim"

Janet' in kıvırcık saçları dalgalandı. "O geceyi hatırlıyorum" diye fısıldadı. Dudağını ısırarak. "Birlikte olduğumuz o geceyi ve ertesindeki sabahı da hatırlıyorum." Ellerini onun yüzünün iki yanına koydu.

Jase' in gözlerinde şefkatli bir bakış belirdi. "Bu bitmedi" diye fısıldadı. "Sen ve ben onun gibi pek çok gece geçireceğiz. Saçlarının yastığıma dağıldığını göreceğim. Göğüslerini öperken daha fazlası için yalvarmanı dinleyeceğim ve sonra senin ıslak sıcaklığına gömeceğim kendimi."

Janet titredi. Bacaklarını kaldırdı ve onun beline sardı. Gri gözleri kapandı. Jase' in dudaklarını bastırdı. Erkeğin iniltisini duydu ve bedeni hazla sarsıldı.

Janet, gözlerini açtı ve gerçekliğe döndü. Gözlerini kırpıştırdı. Rin, düşmanca ona bakıyordu. Jase, başını kaldırdı ve doğruldu. Rin' in başını kendine çevirdi ve dudaklarını onun dudaklarına bastırdı.

Janet, donakaldı. Jase, gözlerini açıp ona baktı.

'Seni seviyorum' diye fısıldadı onun zihnine.

Tanrılar Okulu #1Where stories live. Discover now