2: Saldırı

2K 181 94
                                    


Dazai'nin planı üzerine bir sonraki gece, düşman üssünün bulunduğu ormanın girişinde buluşmuşlardı. Hava oldukça serindi ve arada sırada ufak esintiler, iki çocuğun saçlarını okşuyordu. Ormanda dikkatle yürürken yolu gösteren Dazai, düne göre çok daha ciddiydi. Şaşırtıcı, diye düşündü Chuuya. Dazai benimle konuşmuyor bile, görev için cidden endişeli mi?

Göreve objektif bir açıdan baktıklarında, ölmeleri an meselesiydi. Ki aslında Chuuya içinde bulundukları riskin farkındaydı. Yaklaşmaya çalıştıkları çete sıradan bir çete değildi. İçinde özel yeteneklere sahip insanlar da vardı. Tıpkı Chuuya'nın yerçekimini kontrol edebilmesi gibi, bu çetede de çeşitli yeteneklere sahip birçok insan vardı. Chuuya daha önce hiçbir görevinde korkmamıştı. Normalde Dazai, hep neşeli tavrını koruyarak durumlardan sağ çıkmayı başarırdı. Planı her zaman kusursuz olurdu. Chuuya, ona sorulduğunda reddetse de Dazai'ye güveniyordu. Dazai'nin söylediği her şeyi yerine getirmeye hazırdı. Savaş alanında Dazai tam anlamıyla bir dehaydı ve komutlarından dışarı çıkılmadığı sürece de savaşı kazandırırdı. Fakat bu sefer Dazai bile kendi planından şüphe duyuyor gibiydi.

"Neden sadece iki kişi olduğumuzu sormayacak mısın?" dedi Dazai.

Chuuya irkildi. Dazai sessizliği bozmak için kötü bir zaman tercih etmişti. "Ah... Çoktan sordum sanmıştım."

"Hayır, sormadın," diye yanıtladı Dazai.

"Pekala... Sanırım stratejine güvenmek haricinde başka hiçbir şansım olmadığı içindir," diye açıkladı Chuuya. "Ama çok istiyorsan: Neden iki kişiyiz?"

Chuuya Dazai'den saçma bir cevap bekliyordu. Dazai şimdi aniden ciddiyetini kaybedecek, "yalnız kalabilmek için" türü saçma bir şey söyleyecek ve onu öfkelendirecekti düşüncesine göre. Böylece her şey normale dönecekti. Fakat Dazai ciddiyetini bozmadı.

"Çünkü ölü sayısını olabildiğince azaltmak istedim."

Chuuya donakaldı. Dazai ne söylüyordu? Görevleri... Bir tür intihar görevi miydi? İrkildi. Dazai umutsuz muydu? Dazai'nin umudunu kaybettiğini daha önce hiç görmemişti. Kendinden hep emin olan bu çocuk, şimdi nasıl öleceklerini söylerdi? Chuuya ölmek istemiyordu. Dazai yürümeye devam ederken Chuuya durdu. Burada, Dazai ile ölmek istemiyordu. Liderlerinin böyle zorlu bir görevi onlara yıkmasını anlıyordu. Fakat görevin riski düşünülenden daha çok büyüktü. Çetenin liderinin gücünü kimse bilmiyordu. Hatta çetedeki çoğu kişinin gücünden bihaberlerdi. Araştırmaları ancak bazı yerlere kadar ulaşmıştı.

Korku Chuuya'nın bedenini ele geçirmişti.

Yürümeye devam ettiler. Chuuya tek kelime etmedi. Yaşadığı mental çöküşü yansıtmak istemiyordu. Korkusunun görülmesini istemiyordu. O sadece savaştan sağ çıkmak istiyordu. Ve tabii, tüm düşmanlarının canına okumak da.

Gizli üssün bulunduğu açıklığa geldiklerinde, ağaçların arkasına gizlenerek kapıya baktılar. Girişte sadece dört görevli vardı anlaşılan. Son teknoloji silahlarla donanmış olmalarına rağmen Chuuya onları alt etmekte zorluk çekeceğini sanmıyordu. Söyleyeceklerini duymak üzere Dazai'ye baktı.

Dazai dikkatle binayı inceliyordu. Chuuya, Dazai'nin zihninde dönenleri fazlasıyla merak etse de sesini çıkarmadı. Dazai odaklanmış gibiydi. Sanki zihninde, sadece kapı ve pencerelere bakarak binanın planını çıkarıyordu.

Dazai düşünmeyi kestiğinde onu izleyen Chuuya'ya döndü ve gözlerini mavi gözlerle birleştirdi. Chuuya ani göz temasıyla irkildi ve geri çekildi. Fazla yakın olduklarını fark edememişti. Dazai, Chuuya'nın açmaya çalıştığı aralığı tekrar kapatarak elini Chuuya'nın omzuna koydu. "Chuuya..." İsim, dudaklarından öyle sakince dökülmüştü ki, Chuuya tepki bile verememişti. "Git."

Remember Me (Soukoku)Where stories live. Discover now