4.BÖLÜM

3.6K 157 31
                                    

Bir kar yağar ince ince
Bir kar yağar ince ince
Komandonun hali nice
Komandonun hali nice
Bir oparasyon var bu gece
Bir oparasyon var bu gece

Gözlerimi komando marşı ile açtım. Bugün yataktan  kalkmak istemiyorum. . Gün boyu yatakta yatmak ve ağlamak istiyordum. Ama bunu yapamazdım. Ben buraya vatanı korumak için geldim. Ağlamak , sızlamak için değil.  Duygularımla hareket etmemeliyim. ''Ya Allah, bismillah'' diyerek yataktan kalktım. Odanın penceresini açarak derin bir nefes aldım. Soğuk havayı solumak iyi gelmişti. Pencereyi açık bırakarak demir dolaba doğru ilerledim. Dolabın kapağını açtım. Küçük kişisel eşyalarımın bulunduğu el çantamı ve havlumu aldım. Kapağı kapatacağım sırada gözüm kapağın iç kısmına yapıştırdığım fotoğraflara takıldı. Tek tek hepsini inceledim. ''Neden beni bırakıp gittiniz? Beni neden tek başıma bıraktınız? Neden sözünüzü tutmadınız...?'' nedenler uzayıp gidiyordu. Ama bu nedenlere cevap verecek kişiler yoktu. ''Yanınıza gelmeyi dört gözle bekliyorum. Size yakışır bir evlat olacağım.'' diyerek kapağı kapattım.
Elimdeki çantayı aynanın önüne koyup suyu açtım. Soğuk suyu açıp elimi yüzümü yıkayıp boynumdaki havlu ile kuruladım. Sıra saçıma gelmişti. Gelişi güzel bağladığım tokayı çıkarıp serbest kalmasına izin verdim. Bir süre aynadaki görüntümü inceledim. Saçlarım tıpkı annemin sevdiği gibi uzundu. Çantamdan tarağı çıkarıp bir güzel saçımı taradım. Kafamın tepesinde toplayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım.

Odasına gidip üzerine kamuflajını giydi. Bugün diğer günlere göre çok durgundu. Yüzünden eksik olamayan o muhteşem gülümsemesi yerine buruk bir tebessüm vardı. Bir köşeye çekilmiş etrafı inceliyordu. Sude'de ki bu değişikliği tüm karakol fark etmişti. Muharrem, bir kayanın üzerinde oturan Sude'yi işaret edip konuştu ''Bugün abla da bir haller var. Tek başına oturmuş öylece etrafı inceliyor. Kimseyle konuşmuyor.''
''Sabah da geç kalktı. Birşey olmuş olmasın.'' dedi Said.
''Yok ya. Olsa bize söylerdi.'' dedi Sarı Hoca.
Mahmut kafasını kaşıyarak konuştu. ''Şey olmuş olabilir mi acaba.''
''Ne olmuş olabilir.''
''Çok cahilsin Muharrem. Hani kadınlar olur ya. Ondan olmuş olabilir mi?''
''Tövbe tövbe. Ayıp kardeşim ayıp.''
''Neresi ayıp Sarı hoca. Ben sadece fikrimi söyledim.''
''Sen fikrini söyleme. Hatta düşünme.'' dedi Muharrem.
''Ama kalbimi kırıyorsunuz.''

Poyraz timi, nizamiyenin önünde kollarını açarak duran gence birde koşarak karakoldan çıkan Sude'ye bakıyordu. Sude, gence sarıldığında Çavuş Taner konuştu. ''Yuh. Adama nasıl sarıldı. Kucağına hopladı.''
''Ayıp kardeşim ayıp.'' Dedi Sarı hoca.
''Abla kendine sevgili yaparken ayıp değilde biz konuşunca mı ayıp.'' Dedi Mahmut
''Şuna bak şuna birde nasıl sarılıyorlar. Abladan hiç beklemezdim. Daha şuraya geleli iki hafta bile olmadı bu ne hız.'' Dedi Muharrem.
''Yok ya abla yapmaz.'' Dedi Sait.
Sarı hoca ''Bir dakika ya abla ağlıyor mu yoksa bana mı öyle geliyor.''
''Hakkatten ağlıyor. Kesin ne idüğü belirsiz gergedan kafalı adam ağlattı.'' Dedi Mahmut

Odamın penceresini kapatmayı unuttuğumu fark edince odaya girdim. Tahmin ettiğim gibi oda buz tutmuştu. Hemen pencereye doğru ilerledim. Pencereyi kapatırken gözüm nizamiyenin önünde duran arabaya takıldı. Daha sonra arabadan inen kişiye kaydı. Tüm heybetiyle nizamiyede  nöbet tutan askerle konuşuyordu. Koşarak karakoldan çıktım. Beni gördüğünde kollarını açıp gülümsedi. Bende ona gülümsemeye çalıştım ama dudaklarım da sadece acı bir tebessüm oluştu. Sıkıca ona sarıldım. Kokusunu soludum. Aynı annem gibi kokuyordu. Ona sarılınca sanki anneme sarılıyormuş gibi hissediyordum kendimi. Ağlamamak için kendimi sıkmaya başladım. Dayım kendimi sıktığımı anladığında  kulağıma fısıldadı. ''Ağla meleğim ağla. Ben her zaman yanındayım.'' Bu sözlerle göz yaşlarım bir bir akmaya başladı.
''Onları çok özledim. Sende onlar gibi gitme.''
''Gitmeyeceğim merak etme meleğim. Hep yanında olacağım. Tabi sarılmayı bırakırsak yoksa arkadaşların beni birazdan diri diri gömecek'' İlk önce ne demek istediğini anlamadım daha sonra başıyla poyraz timiyi gösterince dudağımda hafif bir tebessüm oluştu. ''Onlar benim kardeşlerim. Beni her türlü şeyden korurlar. Büyük ihtimal benim ağladığımı gördüler ve senin ağlattığını düşündüler.''
''Hımm. Bende seni korusun diye birini getirmiştim ama gerek kalmadı.''
''Yiğit.'' dediğimde evet anlamında başını salladı.

ASKERİYE DOKTORUWhere stories live. Discover now