1

1.1K 74 71
                                    

Ve sonra bir kelebek, kanatlarında kalan azıcık güçle neredeyse solmuş rengini herkesten gizlercesine, hep tanıdık bildiği evin havalandırmasına konmuş, ömrü boyunca seveceği adama bakıyordu.     

Gücü kalmamıştı ve artık kalbi de daha fazla dayanamayacaktı.

İsyan edemezdi, bağırıp çağıramazdı. Tek gördüğü sevdiği insanın bir başkasının yanında olmasıydı. Tek gördüğü bir daha ona dokunamayacak olmasıydı. Tek gördüğü bir daha insan olamayacak olmasıydı.

Kanatlarında kalan son gücü bir kez daha havalanmak ve oradan yok olup gitmek için kullandı. Başaramayacağını bile bile buna katlandı.

Bir kelebeğin yaşadıkları ona neler katıyordu ve bir kelebeğin kanat çırpışı kalbinin kırıklıklarını dizginliyordu.

Kanatlarıyla yaptığı küçücük bir rüzgar, bir kasırgaya dönüşüp umutsuzca sevdiği adamın kalbini titretir miydi? Yoksa bir daha umudu olmadan son anlarını mı yaşıyordu?
















Bir kelebeğin ömrünün bir gün olduğuna dair söylentiler duyardım. Bunca zaman bu nedenden dolayı arkadaşlarımı kaybettim. Her günün sonunda yalnız kaldığımı anladığımda bir daha kimse ile arkadaş olmamaya karar verdim. Sonuçta yine ve yine birini kaybetmektense bu seçenek bana daha cazip görünmüştü.

Benim tuhaflığım bir kelebek olduğum halde ölmememdi. Her günün sonunda, hava karardığında ve yıldızlar gökyüzünde kendisini göstermeye başladığında ölmeyi bekledim.

Sonumun gelmesini ve bu saymayı bıraktığım, yıllardır devam eden yalnızlığımın bitmesini bekledim. Hala bekliyorum. Amaçsız ortalıkta dolanırken, artık ne yapacağımı bilmeden ölmeyi bekliyorum.

Neden farklı oluğumu, bir kelebek olduğum halde neden amaçsızca ortalıkta dolandığımı bilmeden bekliyorum.

Çok yer gördüm ve gezdim. Her gittiğim yerde belli bir süre kaldım. İnsanlara ve diğer hayvanlara baktım, onları inceledim. Nasıl varlıklar olduklarını gördüm ve hepsinden korktum.

Yalnızlığın benim için en iyi seçenek olduğuna karar verdiğim vakit ise Onu gördüm.

Bir insan.

Nedense diğerlerinden farklı. Benim gibi yalnız ve hayata dair hiçbir beklentisi kalmamış.

En son bulduğum parkta uçarken fark ettim onu. Oturduğu yerde gökyüzüne ve etrafına bakıyordu. Ama bakışları farklıydı. Her şeye sevgiyle bakıyordu. Her şeyi seviyordu ve her zaman suratındaki buruk gülümseme ile oturuyordu.

Anladığım kadarıyla bacaklarında sorun vardı. Geldiğim gün fark etmiştim onu. Bir kadın onu bu parka getiriyor, akşam ise onu geri götürüyordu. Nedense onu gördüğümden beridir bu parktan ayrılamamıştım. Uzaktan izliyordum. Bir kelebek olduğum için elimden hiçbir şey gelmeden onun yalnızlığına arkadaşlık ediyordum uzaktan.

Neden suratındaki ifadenin o halde olduğunu çok merak ediyordum ama gidip soramıyordum. Sonuçta güvensizdim.

İnsanların yanına gidip kendimi göstermeye korkuyordum. Onlar zarar veriyordu. Ama neden ben bu insandan kaçmak istemiyordum? Neden onun yanına gitmek istiyordum?
















Gün geçtikçe onu daha çok merak ettim. Bu sefer ona biraz daha yakın uçmaya başladım. Daha, daha ve daha fazla yaklaştım. O da beni fark etmişti. Etrafında sürekli uçtuğumu görüp gülümsüyordu.

Gülümsediğinde gözleri kapanıyor ve dudakları inceliyordu. Bir kez bile elini savurmadı beni kovmak için veya parmağını uzatmadı konmam için. Bana zarar vermekten korkuyordu belki de. Belki de bana alışmak istemiyordu o da.

Alba Papillionem 〜 Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin