7.BÖLÜM 'Ders'

42 8 2
                                    

"Arelya, uyan hadi. Leyla Teyze kahvaltıya çağırıyor."

Bade'nin uykulu sesiyle gözlerimi araladım.

"Saat kaç?" dedim gözüm açılır açılmaz.

"10 olmuş. Bu arada az önce beni Melis aradı. Yarınki sınava çalışmamız için bir kafede buluşalım diyor."

Yataktan kalkarak doğruca gardırobumun başına geçtim. Bir pantolon ve kazak aldıktan sonra "Tamam, gideriz," diyerek odadan çıkıp banyoya girdim.

Banyoda elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdikten sonra salona geçtim. Bade, annem ve babam masaya çoktan oturmuşlardı.

"Günaydın," diyerek öncelikle babama sarıldım. Kaç gündür doğru düzgün yüzünü görememiştim.

"Günaydın kızım. Geç hadi, karnımız acıktı seni beklerken," dediğinde Bade'nin yanına oturdum. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Bade'yle birlikte masayı toplayıp odama geçtik. Odamı da toparladıktan sonra Bade evine gidip hazırlanması gerektiğini söyledi.

Bade'nin hazırlamasının çok uzun sürdüğünü bildiğim için, o evden çıkınca direkt laptopumu açtım. Bu rüyalarla ilgili bir şey bulmam gerekiyordu. Bu kadar gerçekçi olması mümkün değildi. O anı gerçekten yaşıyormuş gibi hissediyordum. Öyle ki; dün sinemada izlediğimiz filmi bitirmeden sinemadan çıktığımız hâlde sonunu biliyor; sinemaya girmeden önce çok aç olmamıza rağmen o rüyadan sonra karnımın tok olduğunu hissediyordum. Böyle bir şey daha nasıl açıklanabilirdi ki?

Google'a girmeme rağmen ne aramam gerektiğini bile bilmiyordum. Biraz düşündükten sonra 'Gerçekçi rüyalar' yazdım arama yerine. Bir sürü sayfada yazılar olsa da, istediğim cevaba bir türlü ulaşamıyordum. Bunun sadece beynimizin bir oyunu olduğunu söyleyenler olmuştu hep.

Telefonum çalınca laptopumu bırakıp telefonumu açtım.

"Efendim Bade."

"Ben hazırım, ineceğim şimdi. Sen de kitaplarını al, aşağıya gel."

"Tamam, iniyorum şimdi," diyerek laptopumu kapatıp çantama matematik kitaplarımı ve defterimi koydum. Aşağıya inerek Bade'nin yanına gittiğimde birlikte sitenin dışına ilerledik.

"Nereye gidecekmişiz?" dediğimde cevap vermemişti. "Bade, sana soruyorum. Hangi kafeye gidiyoruz?" dedim sorumu tekrarlayıp.

Suçluymuş gibi dudaklarını büzdü. "Gideceğimiz yerden hoşlanacağını sanmıyorum," dediğinde kaşlarımı çattım.

"Neden ki?" dediğimde bakışlarından nedenini anlayabilmiştim. "Luna'ya mı gidiyoruz?" dedim şaşkınlığımdan dolayı birazcık bağırarak.

"Şşt, bağırma Arelya. Evet, Luna'ya gidiyoruz. Ama ne yapayım? Bize sormadan gidip oturmuşlar bile," diyerek kendini suçsuz göstermeye çalıştı.

"Bade, Luna'ya gidemeyiz. Ara Melis'i başka bir yere geçsinler," dediğimde kaşlarını kaldırdı.

"Arelya, bence sen fazla abartıyorsun. Hem sen Luna'yı çok severdin. Şu çocuk yüzünden orayı bırakmayacaksın herhâlde. Ayrıca Luna'nın ortamı ders çalışmak için çok uygun. Hem o çocuk Luna'nın patronu diye her gün orada duracak hâli yok. Gidip birkaç saat oturur geri döneriz."

Seslice nefes verip önüme döndüm. Umarım orada olmazdı. Onunla ilgili gördüğüm o rüyadan sonra kendimi ona yakın hissetsem bile biraz çekiniyordum. Gerçekten bana o denli bağıracak kadar acımasız birisi miydi? Eğer gerçek hayatta bana o şekilde bağırsa, sanırım bir daha yanına yaklaşmazdım.

Otobüse binerek Luna'ya gittik. Melis, Ecem ve Yaren çoktan oturmuş, kitaplarını çıkarmışlardı.

Melis, Ecem ve Yaren; sınıfta aramızın iyi olduğu kızlardandı. Ecem, okula bu yıl geldiği için aramıza sonradan dâhil olsa da çabuk ayak uydurabilmişti. Genelde o üçü, biz de Bade'yle ikimiz takılırdık ama doğum günleri, pijama partileri ve sınavlara çalışma konusu olduğu zaman yan yana gelerek bütün okulun dedikodusunu birlikte yapardık.

"Hoş geldiniz ve sonunda gelebildiniz aşklarım," diyerek ayağa kalkıp ikimize de sarıldı Melis. "Hadi oturun. En az ilk sınav kadar zor olacağını bildiğimiz için biz çalışmaya başladık bile. Bu yılki matematikçi sanırım fazla acımasız," diyerek yerine oturdu Melis. Biz de Bade'yle yan yana oturunca çantamdan kitaplarımı çıkardım.

Kafamı kaldırdığım an karşımdaki kişiyi görmemle, göz bebeklerim büyüdü. "Bade," dedim sadece Bade'nin duyabileceği kadar kısık bir sesle. Benim baktığım yöne doğru başını çevirince o da görmüştü Deniz'i.

Elimi tutarak "Tamam Arelya. Olabilir. Sonuçta burası onun mekânı. Yanımıza gelecek hâli yok ya," dedi kulağıma fısıldayıp.

"Emin misin?" dedim gözlerimi Deniz'den ayırmayarak. Gözlerimi ondan ayırmıyordum çünkü o da gözlerini benden başka bir yöne çevirmiyordu. Kenetlenip kalmıştık birbirimize.

"Evet, tabii ki gelmez. Hem bizimle arkadaş falan değil ki, gelip ne yapacak?" dediğinde Deniz'in bizim tarafımıza yürüdüğünü gördüm.

"Bade, geliyor," diyerek heyecanla gözlerimi ondan çevirdim. Bende nasıl bir etki uyandırdıysa; onu görünce korkmam gerekiyormuş gibi hissediyor ve korkmak yerine heyecanlanıyordum.

"Saçmalama kızım, ne gel..." Bade cümlesini tamamlayamadan Deniz yanımıza kadar çoktan gelmişti. Peki gelmesinin nedeni neydi? Aramızdan birini tanıyor olabilir miydi?

Masamızın dibinde durduğunda "Ecem," dedi Deniz. Ecem'i mi tanıyordu? İyi ama Ecem okula daha bu yıl gelmişti. Ayrıca okullar açılalı yalnızca 3 ay olmuştu. Ne ara tanışmıştı bunlar?

İstemsizce bir kıskançlık duygusu oluştu içimde. Nedenini bile anlayamasam da, Ecem'in onunla nasıl tanışmış olduğunu düşünüyordum. Ayrıca yanına getirtebilecek kadar yakın olduklarını...

"Ne var Deniz?" diye cevapladı Ecem. Hem tanışıyorlardı, hem de Ecem ona ters cevap verebilecek kadar cesaretliydi öyle mi?

"Yukarıya gel. Konuşacaklarımız var," dedi Deniz. Ardından hiçbir şey söylemeden yanımızdan ayrıldı.

Hepimiz soran gözlerle Ecem'i incelemeye devam ettik. Biz onun arkadaşı olmamıza rağmen, hiçbirimiz onun bu psikopat çocukla nasıl tanıştığını bilmiyor ve fazlasıyla merak ediyorduk.

Sahi, bunlar birbirini nereden tanıyordu?

HİPNOZWhere stories live. Discover now