1.BÖLÜM 'Rüya'

240 13 8
                                    

Tamamen eğlencesine yazacağım bir hikâye olacak. Hikâyenin konusu ise; yaklaşık bir saat önce, ayna karşısında şarkı söylerken aklıma geldi. Vakit buldukça bölümler atacağım ve Gecenin Sessizliği adlı hikâyeme göre bölümler daha kısa olacak.

Hepinize iyi okumalar...


**(Karakter ismi değiştiiiii)**


***

"Hey, hey kendine gel."

Cızırtılar kulağımın dibinde dolanmaya devam ediyordu. Kafamı kaldırmaya çalıştıkça, başımın ağrıdığını hissettim. Gözlerim açık olmasına rağmen, etrafımdaki her şey bulanıktı.

"Arelya, beni duyuyor musun?"

Etrafımdaki sesler donuktu. Başımdaki ağrı yavaşça geçmeye başlarken, bir elin, kolumu hafifçe sarstığını fark ettim.

"Arelya."

Sesler donukluğunu yitirmişti bir anda. Sanki az önce dünya durmuş da, şimdi dönmeye devam ediyormuş gibiydi. Neler olduğunu bir türlü anımsayamıyordum. Bu soğuk havada, bir kaldırım taşının üzerinde yatma sebebim neydi?

Etrafımda toplanan insanların yüzünü yavaş yavaş görmeye başlamıştım. Kolumu sarsan ve beni uyandırmak için sürekli konuşan kızın Bade olduğunu görmem de o saniyelerde gerçekleşmişti.

"Ne oldu bana?" diyebildim cılız çıkan ses tonumla.

"Hayatım, iyi misin? Sana kaç kere söyledim doktora gidelim diye? Yine bayıldın işte. Lafımı dinlemiyorsun ki!"

Sol elimi başımın üzerine getirip, yattığım kaldırım taşında doğruldum. Başucumda biriken insanlardan birkaçı, ayıldığımı görünce yanımdan ayrılmıştı.

"Ama bu sefer hiç kaçarın yok. Yarın ilk işimiz hastaneye gitmek olacak. Eğer itiraz etmeye kalkışırsan, seni Leyla Teyze'ye ispiyonlarım."

Bade'nin söylediklerini umursamadan, kafamı gökyüzüne çevirdim. Hava kararmış, yıldızlar gökyüzündeki yerini almıştı.

"Saat kaç?" dedim Bade'nin saydırdığı onca şey arasından.

"9'a geliyor. Eğer seni evine biraz daha geciktirirsem, Leyla Teyze artık benimle dolaşmana izin vermeyecek. Üstelik bayıldığını öğrenirse bundan sonra evden çıkman zor gibi..."

Küçük bir tebessüm edip kafamı tekrar gökyüzüne kaldırdım. İlk uyandığımda hatırlamasam bile, şuan farkına varmıştım. Yine aynı şey olmuştu.

Yazdan itibaren her salı, gününü ve saatini aksatmadan bayılıyordum. Bayıldığım zamanların çoğunda odamda olduğum için annem bu durumdan habersizdi. Sadece birkaç kez Bade'nin yanında bayıldığım için bu durumdan yalnızca onun haberi vardı.

"Hadi kalk bakalım. Eve gidelim artık," diyerek yerinden kalkıp beni de kaldırdı. Koluna girerek sokak lambalarının aydınlattığı yolda yürümeye devam ettik.

Bade ve ben çok küçük yaşımızdan beri arkadaştık. Aynı sitenin içindeki farklı apartmanlarda oturuyorduk. İlkokul ve ortaokulu birlikte okumuştuk. Hatta aynı liseye gidebilmek için, aynı derslere çalışıp, birbirine yakın puanlar almayı başarmıştık. Şimdi ise ikimiz de aynı okulda, lise son sınıf öğrencisiydik. Yani hayatımızın en zor döneminde...

Yürüdüğümüz uzun yolun sonucunda evimize ulaştık. Siteye girdikten sonra evlerimize girmek için apartmanlarımıza yöneldik.

Eve girer girmez, salona geçip annemin yanına oturdum. Tek kolunu kaldırınca kafamı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım.

"Hoşgeldin meleğim," dediğinde gülümseyip gözlerimi kapattım.

"Babam yine mi gitti?" dedim biraz üzgün bir sesle.

"Evet canım. Birkaç saat önce çıktı."

Cevap vermeden yanaklarımı şişirdim. Gazeteci bir babaya sahip olmak fazlasıyla zordu... İşini aşkla yaptığı için bu ona zor gelmese de; ben onu çok özlüyordum. Çoğu akşam yemeklerinde evde olmuyordu.

Annemin yanından kalkıp odama girdim. Başımda hafif bir ağrı oluşunca aklıma bayıldığım an geldi. Yolda yürüyorken bir anda düşmüştüm. Bu bayılmalarımın ne kadar devam edeceğini bilmesem de, korkmuyor da değildim. Bir hastalık belirtisi olabilirdi. Ama yine de hastaneye gitmek istemiyordum. Küçüklüğümden beri hastanelerden nefret ederdim.

Yatağıma yatıp gözlerimi kapattım. Bugün günlerden salıydı. Ve ben yine her zamanki gibi, saat 9'a yaklaşırken bayılmıştım. Eğer her hafta aynı şeyler tekrarlanıyorsa, büyük ihtimalle uyur uyumaz, yine aynı rüyayı görecektim. Bunu anlayabilmem için, yalnızca uyumam gerekiyordu...

Gözlerim hâlâ kapalı olmasına rağmen, uzun bir süre boyunca uyuyamadım. Yine uyuyamayacağımı bildiğim için yataktan kalkıp laptopumu açtım. Bu şeyin ne olduğunu bulmam gerekiyordu. Belki de sadece psikolojik bir şeydi...

Sanki hayatım bir paradoksla kaplanmış gibiydi. Salı günleri saat 9'a yaklaşırken bayılıyor, gece saat 12'de uyuyor ve uyuyunca da aynı rüyayı görüyordum. Bu yaşadığım şeyin ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece olmamasını istiyordum. Çünkü bir süre sonra fazlasıyla rahatsız ediyordu.

Saat 12'ye yaklaşınca gözlerim ağırlaştı. Laptoptan bir şeyler aramak istesem de, nasıl bir cümleyle aramam gerektiğini bile bulamamıştım.

Yatağıma yatıp, yorganı belime kadar çektim. Dışarısı soğuk olsa da, evin içi sıcaktı. Yatağımın karşısında bulunan büyük camdan, gökyüzünü izledim. Gökyüzünü izlemeyi çok severdim. Ne kadar eşsiz ve büyük bir evrenin var olduğunu hatırlatırdı hep bana.

Gözlerim iyice kapanmaya başladığında yatakta yan döndüm. Yavaşça uykuya dalmıştım.

Dışarıda aniden kopan büyük bir gürültüyle, yerimde sıçradım. Yatağımdan kalkarak camın yanına koştum. Sitenin manzarasını gölgeleyen yağmuru görünce, gelen sesin gökgürültüsü olduğunu fark ettim. Oysa; yatakta yatarken duyduğum ses, gökgürültüsünden farklı bir ses gibiydi...

Bunu umursamadan camımı araladım. Yağan yağmurun altına elimi uzatmaya çalıştım. Gökten inen her bir yağmur damlası tenime değdikçe, içim gıdıklanıyordu. Sanki daha fazlasına ihtiyacım varmış gibi hissediyordum. Elimi biraz daha uzattım. Camın dibine kadar gelip, belime kadar aşağıya sarktım. Ayağımın kaydığını hissettim. Camdan aşağıya düşmemle, yağmurun kesilmesi bir olmuştu.

Yerimde tekrar sıçradım. Evet, yine aynı rüyayı görmüştüm. Her salı günü rüyamda, bu gök gürültüsünü duyuyor, camdan düştüğümü görüyordum.

Ne anlama geliyor olabilirdi ki? Neden sürekli aynı şeyi, aynı saatler içinde yaşıyordum? Neden gördüğüm rüya, fazlasıyla gerçekti?

HİPNOZМесто, где живут истории. Откройте их для себя