4 Bir Eylül Akşamında

Start from the beginning
                                    

"Ah! Haklısın şekerim. Gelin gölgede kalmasın sonra bize darılmasın. Bak kafiyem geldi görüyor musun? İlham kaynağımsın hayatım." Cemil ellerini çırparak ayağa kalktı. " Haydi kızlar Hiloşum kuğu gibi çıkacak buradan saçını başını yıkayın sonra bana haber verin. Tempo tempo! "

Hilal aynada oluşan görüntüden hoşnuttu. Saçlarının hafif dalgaları salaş bir şekilde toplanmıştı. Göz makyajı gölgeliydi. Dudakları ten rengine yakın bir ruja boyanmıştı. Cemil oturduğu sandalyenin arkasında kollarını dayamış Hilalden bir yorum bekliyordu.

"Eline sağlık Cemil çok güzel oldu."

"Malzeme güzel kuşum."

Cemil başka müşterinin seslenmesi üzerine arkadaşının yanaklarına öpücük kondurdu.

"Cemoş kaçar. İyi eğlenceler ponçikim."

Cemil, fırçayı elinde adeta bir mikrofona dönüştürerek küçük kıvrak hareketler ile şarkısını mırıldanmaya başladı. " Bursa'nın ufak tefek taşları. Bursa'nın ufak tefek taşları ... "

Bahçe çiçekler ile süslenmiş ufak dokunuşlar ile aydınlatılmıştı. Mekana giden yolun iki tarafı rengarenk güller bezenmişti. Leon lacivert mat bir takım giymeyi tercih etmişti, etrafta gördüğü tanıdıklarına selam vererek içeriye girdi. Anneleri ahbaplarının yanına giderken o Hakan'ın ve liseden arkadaşları olan grubun oluşturduğu masanın yanına geçiş yaptı. Masalar yavaş yavaş dolmaya başladı. Hava kararmaya yüz tutmuştu. İçerisi kalabalıklaşırken Leon'un gözleri iki kanatlı geniş kapıdan içeri giren kişide kilitlendi. Çok çok güzel olmuştu. Üst kısmı parlak çiçek figürü verilmiş derin göğüs dekolteli toprak tonlarındaki elbisesi ona çok yakışmıştı. İnce boynu ortaya çıkmıştı. Daha önce köprücük kemikleri bu kadar güzel olan birini gördüğünü anımsamıyordu. İki kere dağınık gördüğü saçları ise şimdi topluydu. Bu saç modeli yünün tüm güzelliğini ortaya çıkarmıştı. Biçimli yüz hatlarına sahipti. Hakan Leon'un takılı kaldığı yere çevirdi bakışlarını.

"Lan oğlum!"

"Hı?"

Leon bakışlarını Hilal 'in üzerinden çekmedi. Hilal sarı saçlı bir bayanın yanına gitmiş ona sarılmış diğerleri ile selamlaşmıştı.

"Bizimki hangi sulara daldı?"

"Şu çapraz masa dolaylarına dalmış gibi duruyor."

"Eh haksız sayılmaz hatunlar biblo gibi hele şu, mavi gözlü sarı saçları toplu olan."

Leon masada oluşan laf atışlarına cevapsız kalamadı. Mete - grubun sulusu- onun mavi gözlüsüne biblo demişti. İçinde yükselen sinir sesinin de yükselmesine sebep oldu.

"Çok konuşma da kim onlar tanıyan var mı? Masa yabancı geldi."

"Kız'ın üniversiteden arkadaşlarıymış."

Hakan Leon'un kulağına eğilip onun çarpıştığı kız olup olmadığını sordu.

"Evet kardeşim o. Hilal.. "

Yükselen müzik eşliğinde sahneye gelen çiftin mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Nişan töreni gerçekleşti yüzükler takıldı. İlk danslarını gerçekleştirmek üzere el ele tutuşarak alkış sesleri eşliğinde piste geldi. Hilal, gözünün önüne uçuşan hatıralar ile alkış yaptığı kısa parmaklı, minik ellerini birbirine kenetleyip aşağıya indirdi. Kendi nişan gecesinde o da böyle dans etmişti. Toz pembe, omuzlarını açıkta bırakan, etekleri yerleri okşayan elbisesini ne kadar da beğenerek almıştı. O piste çıktığı zaman kalbi ağzından firar edecek gibi heyecanla atmıştı. Boğulduğunu hissetti, bu kadarı fazla gelmişti. Kokteyl masasına bıraktığı bronz renkteki küçük el çantasını titreyen elleri ile kavradı. Göz yaşlarının hücum ettiği gözlerini kırpmamak için çaba gösterdi. Adımlarını hızlandırdı, fonda çalan yavaş notalardan oluşan şarkı onun kulaklarına sanki su altından geliyormuşçasına ulaşıyordu. Hilal, o her adım attığında taş zemini döven topuklu ayakkabılarının çıkardığı tok ses ile sıklaşan nefes alışlarının neden olduğu hırıltılarından başka bir titreşim duyamıyordu kulaklarında. Nihayet kendini bahçeye atabilmişti. Elini ağaca yaslayarak ağırlığını ona verdi. Temiz hava ciğerlerine iyi gelmişti. Neden bu hâle gelmişti, ne idi onu bu kadar zor durumda bırakan? Eskiden kalma bir kalp kırıklığı mı yoksa artık son bulduğu sandığı duyguları mıydı ? Cevabını veremiyordu. Bahçede bulunan bir görevliden arabasını getirmesini istemişti. Biraz sakinleşti. Omzuna dokunan el ile irkildi. Tanışmaları çokta uzun sayılamayacak bir süreye dayanan kahverengi gözlerin sahibi onu telaş içinde süzüyordu.

İki İken BirWhere stories live. Discover now