4 Bir Eylül Akşamında

539 31 1
                                    

Bulutlu bir Cumartesi gününe gözlerini açtı Leon. Mavi göz ile karşılaşmasının üzerinden üç gün geçmiş ama bu üç gün içinde Hilal bir kere bile kafeye gelmemişti. Bilekliğini tamir ettirmişti ama şimdide ona verecek yolu bulamıyordu. Pişman olmuştu keşke o gün garsonculuk oynayacağına bilekliği söyleseydi.
Hilal sabahın erken saatlerinde kalktı stor perdeleri çekip camlarını sonuna kadar açtı. Bir süre denizi izledi seviyordu bu şehri. Kahvaltısını ettikten sonra banyo keyfi yapmaya karar verdi. Bugün kendisini şımartıcaktı. Siyah ve mor tonlarının iç içe kullanıldığı banyosuna giriş yaptı. Ayaklı duş teknesini sıcak su ile doldurdu. İçine melisa kokulu duş köpüğünü ekledi. Derin bir nefes çekti ciğerlerine, şimdi banyosu mis gibi kokuyordu. Telefonundan şarkı listesini ayarlayıp bir kenara bıraktı üzerindeki geceliği omuzlarındaki askılarından sıyırıp suya girdi. Suyun içinde yayılıp başını geriye doğru yasladı. Akşama nişan vardı.

Leon odasına yaklaşan adım sesleri duyduğunda elindeki kitabı ayraçlayıp komodinin üzerine bıraktı çok geçmeden annesi içeriye girmişti. Akşam için ailecek görüştükleri birinin nişanına gitmeleri gerektiğini söyledi. Damat adayını küçüklükten tanıyordu. Öyle pek bir muhabbetleri olmamıştı ama yine de sevdiği bir insandı. Akşama kadar daha vakit vardı, şort mayosunu giydi. Yazın son günlerini değerlendirmek için bahçedeki havuz onun için güzel bir seçimdi. Kulaçları birbiri ardına atıyordu her kulaç attığında gözünün önüne gelen mavi gözler ile kolları hızlanıyor suyu dövüyordu.

Hilal kuaförüne gelmiş boş bulduğu bir koltuğa oturmuştu.

"Ay kimleri görüyorum Hiloşum gelmiş benim çiçeğim gelmiş."

Hilal duyduğu ses ile gülümsemeye başladı, elindeki saç modellerinden oluşan dergiyi bir kenara bıraktı. Oturduğu koltuktan kalkıp aynı zamanda buranın sahibi olan neşeli arkadaşına sarıldı.

"Nasılsın Cemilciğim."

"İyiyim bebeğim sen nasılsın? Ay dur bir daha sarılayım sana özledim ayol."

Hilal'i tekrar kucakladıktan sonra bıraktı. İkili turuncu parlak renkte olan üçlü koltuğa yan yana oturdu. Cemil bacak bacak üstüne atıp ortalarında duran dergiyi arka tarafa savurdu dergi havada bir kaç takla atarak ağzı geniş olan çöp kutusuna düşmüştü. Tam isabet ! Hilal şaşkınlıkla Cemil'e baktı.

"Eskidi tatliş o modeller eskidi taş devrinde kaldı. Ben sana şimdi bir model yaparım vallahi millet on sene anlata anlata bitiremez."

"Aman yok bu gecelik bir model olsun yeter."

"Bak şimdi."

Sağ eliyle bir tutam saçını avucunun içine almıştı, baş parmağına dolamaya başladı.

"Böyle ilk önce saçlarına dalgalı bir fön çekeriz sonra yukarıyı krepe ile kabartırız. Firketeler ..."

Hilal, Cemil'in anlattıkları ile gözünün önünde canlandırdığı modelden korkmuştu. Başının hemen üzerinde bir kuş yuvası belirmiş etrafında serçeler uçuşuyor, şakıyorlardı. Serçelerin sesi birden kesildi. Saçının içine fırça mı koyarız demişti o ? İrkilerek kendine geldi. Hilal hafifçe güldü doğru duyduğunu onaylamak istercesine, tedirgin olarak sordu.

"Nasıl fırça?"

"Fön fırçası şekerim. Geçenlerde yabancı bir kanalda gördüm bu sene inanılmaz moda olacak bu model. Çok marjinal olacak." Hilal omuzunda hissettiği ufak bir yumruk ile sarsıldı. Arkadaşı ona kahve gözlerini açmış, iki elini kavuşturmuş heyecanlı heyecanlı bakıyordu. Onu kırmadan bu durumdan kurtulmalıydı.

"Cemilciğim anlattığın model çok farklı tabi ama gelinden rol çalmış olmayayım sonra."

Cemil şuh sayılmaya yakın bir kahkaha patlattı.

İki İken BirWhere stories live. Discover now