Bölüm 30 ...FİNAL

Mulai dari awal
                                    

Hala nasıl da heyecanla çırpınıyordu kalbi…Tümüyle kurtulamamıştı ki o endişeli halinden.  Gecenin bir saatinde kapısına dikilmek de ne oluyordu hem. İnsan hamile bir kadını bu kadar korkutur muydu hiç? Geçmesi için yana doğru çekilirken, aslında amacı onu bir güzel payladıktan sonra kapı dışarı etmekti ama, Tan’ın bir anda tüm yüzünü kaplayan bir sırıtışla  "Evimi su bastı...” demesiyle kalakaldı olduğu yerde.

Şaşkınlıkla "Evini su bastı?"dedi.

Tan aldırmazca genç kadını hafifçe iteleyerek içeri girip , hala bırakmadığı kapı kolundan uzaklaştırdı onu. Valizini portmantonun hemen yanına bıraktıktan sonra, hala şaşkınlıkla onu izlemeye devam eden Mehir’e baktı sitemle.

“Yine terlik giymemişsin Mehir. Kaç yılda öğrenemedin bir türlü. Bu yaşa adar nasıl hayatta kaldın sen benden önce, hayret ediyorum bazen. Allahtan beraber büyümüşüz.”dedikten sonra gözüne çarpan terliği alarak diz çöktü, tepkisiz bir şekilde ne yaptığını anlamaya çalışan kadına giydirmeye başladı teker teker. Bir yandan da sakin bir şekilde az önce sorulan sorunun cevabını veriyordu genç kadına.

"Musluklar açık kalmış... 1-2 saat kadar... "

Mehir diğer ayağını da uzatırken pek de farkında değildi ne yaptığının.Çıplak ayaklarında Tan’ın parmakları dolanırken, eski anılar haylaz yumurcaklar gibi zihnini işgal ediyor , hoplayıp zıplayarak  dört bir yana dağılıyordu umarsızca.

"Musluklar mı?"diye sordu dalgın bir ifadeyle.

Ne zamandır böylesi sevilip okşanarak giydirilmemişti o terlik ayaklarına.  Ondan mı son zamanlarda bu kadar üşüyordu acaba ayakları? O yüzden mi şimdi birden bacaklarına, oradan tüm bedenine yayılan bir yangınla yanmaya başlamıştı için için… Ondan mı aylardan sonra ilk defa ısınmış gibi hissediyordu kendisini… Duraksadı düşüncelerinin gidişatının ayartıcılığını fark edince…  Ne hakkı vardı gecenin bir kör vakti kapısına dikilip kafasını karıştırmaya… Hem ne diyordu bu adam böyle? Daha da doğrusu, ne demiyordu… Her kelimeyi ağzından cımbızla mı alacaktı şimdi… Ne çok soru vardı kafasına…

Tan sonunda Mehir’e terlik giydirme faslını başarmış olmanın gururuyla ayağa kalktıktan sonra, ciddi bir tavırla kısaca, "Evet" diye cevapladı onu. Mehir’in vereceği tepkiye aldırmadan salona doğru ilerlemişti bir yandan da.

Mehir Tan’ın arkasından koştururken delirecek gibi hissediyordu kendisini.

"Evet ne? Gecenin bu saati bulmaca mı çözdüreceksin bir de! Hiç mi acımıyorsun bana ! Adam gibi anlatsana şunu. Nasıl? Nasıl açık kalmış peki? Evde değil miydin sen , fark etmedin mi hiç?"diye sıraladı sorularını hızla. Birden duraksadı, öfkeyle gözleri kısılırken, sesi hırlarcasına çıktı dudaklarının arasından.

“Evde değilsen... “ dedi hesap sorarcasına, “Neredeydin sen bu saate kadar Tan?"dedi hınç dolu bir ifadeyle. Oh ne âlâ … diye geçirdi içinden. Kendisi evde oturup, ‘Tan ne haldedir?’  diye endişelenmekten uyku uyuyamazken beyefendi dışarılarda fink atıyordu demek. 

Tan, sanki Mehir hiç konuşmamış gibi, onu cevaplamaya zahmet etmeden birden “Ah neredeyse unutuyordum!” diye ayağa fırladığında ,eline geçen ilk şeyi kafasına atmamak için zor tuttu kendisini. Zaten en yakındaki kırlent de aklından geçen tahribatı yapacak gibi görünmüyordu ya … “Zaten baht hep buna işlemiştir!”  diye düşündü içinden. 

HIRÇIN ...Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang