Bölüm 3

44.4K 2.3K 39
                                    

Mehir telefonun kapandığını anlar anlamaz öfkeyle elindeki cihazı yatağın üstüne savurdu. Yine yapmıştı işte. Tan Bey'in adı bile yetiyordu okul hayatının mahvolmasına. Oysa okulu bitip İstanbul'a taşındığından bu yana Tan'la iletişimi ne kadar da güzeldi. Sahra ve Furkan'ı ziyarete gittiği zaman, onu gezdirirken, beraber zaman geçirirken, o kadar çok eğleniyordu ki oysa. Neden her zaman okul dışında olduğu gibi eğlenceli olamıyordu sanki. Ankara, içindeki canavarı ortaya çıkarıyordu adeta.

Kapısının vurulduğunu duyunca gelenin kimliğini tahmin ederek elini beline koydu ve hızla sesin geldiği tarafa döndü.

"Beni rahat bırak Tan."diye bağırdı kapıya doğru.

Kapının arkasından Tan'ın neşeli sesi geldi.

"Hadi Mehir. Yapma böyle, o kadar yolu senin için geldim ben."

Gözlerini kıstı hafifçe. Sinirden delirmek üzereydi genç kız. Bir de senin için geldim demiyor muydu? Ah çok istemişti ya zaten. Öfkeyle iç çekti önce. Sinirlenmeyecekti... Sinirlenmeyecekti. Artık koskoca bir genç kız olmuştu değil mi? Yaşına göre davranacaktı. Soğuk bir ses tonuyla nezaketi için teşekkür edecek ve kendisi için zahmete girmesine gerek olmadığını söyleyecekti. Birkaç kez yavaş yavaş nefes alıp verdi. Evet sinirlenmeyecekti...

Sonunda tüm çabasına rağmen sinirlerine hakim olamayacağını anlayınca "Ah!!"diye haykırdı kızgınlıkla topuğuyla yeri döverek. Onun sesiyle beraber Tan'ın endişeli sesi geldi kapının ardından.

"Mehir? İyi misin?"

İyi misin diye soruyordu. Buna inanmıyordu işte. Gözleri hayretle irileşirken öfkeden tüm kanı yanaklarına hücum etmişti.

"İyi miyim? Değilim Tan. İyi falan değilim." Diye bağırdı yerden aldığı ayakkabı tekini kapıya fırlatırken.

Daha ayakkabının teki kapıya çarptığı an, onun mezuniyeti için aldığı ayakkabısı olduğunu fark etmişti bile.

"Oh... Hayır ..." diye söylendi kendi kendine.

Gözleri dolu dolu olmuştu şimdi ve Tan hala kapın arkasından iyi olup olmadığını sorup duruyor , "Kapıyı aç artık, Mehir ..." diyordu.

Ayakkabısını sekerek fırladığı yerden alarak kapıyı açtı hırsla. Elindeki ayakkabının tekini Tan'a doğru sallayarak " Bak sayende ne oldu." dedi.

Ayakkabının topuğu kırılmış, sallanıyordu. Tan bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Mehir 'se onun hala dalga geçiyor olması yüzünden daha da öfkelenmişti.

"Gülmesene... Tan kes artık..." diye bağırdı bir süre sonra.

Tan, kafasını sallayarak gidip yatağına oturarak gülmeye devam ettiğinde iyice çileden çıktı genç kız. Sonunda gülmesi kesik iç çekmelere dönüştüğünde başını kaldırarak ona baktı Tan.

"Sinirlenince çok tatlı oluyorsun Mehir." dedi neşeyle. "Ama sonuçta sağlığına zararlı bu güzelim, biliyorsun."diye ekledi hemen ardından ciddi bir sesle. Yatağa hafifçe elini vurarak yanına çağırdı Mehir'i

."Gel otur yanıma."

Mehir iç geçirdi umutsuzlukla.

"Ne yaparsam yapayım şansım yok değil mi?"diye sordu kısık bir sesle.

Tan gülümseyerek "Hayır... Yok. " dedi şirin bir edayla.

Gülümserken ela gözlerinin içi gülüyor, yeşil pırıltılar zaferlerini ilan ediyordu. Mehir sakinleşmiş bir şekilde, yanına oturduğunda ona dönerek göz kırptı.

HIRÇIN ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin