Karşımda yaşlandığını simgeleyen çehresi kırışıklıklarla dolu yüzüyle Kenan yatağımın kenarında ki pencerenin önünde dikilmiş uzun süredir beni bekliyor gibiydi. Ona bakınca acı çekiyordum. Onu ilk gördüğümden beridir yüzündeki çok bilmiş ifadesi hiç değişmemişti. Her zamanki oydu.
Elim silahıma giderken aynı zamanda;
"Ne işin var burada?" diye sordum. Onu en son bu işi bıraktığımı söylediğim gün yani altı ay önce görmüştüm.
"Beni böyle mi karşılıyorsun, çok ayıp."dedi dalga geçer gibi. Silahımı ona doğrultup bu sefer daha yüksek bir sesle sorumu yeniledim;
"NE İŞİN VAR BURADA?"
Gözleriyle odamı tararken;
"Yeni hayatını merak ettim. Tetikçiyken de iki sene boyunca polislik yapabilmiştin. Hatta bu fikri beraber bulmuştuk hatırladın mı? Mükemmel bir kamuflaj. Katilleri yakalayan polis kılığında bir katil!" dedi sahte heyecanını ses tonuna yansıtarak.
"Ama sen artık sıradan bir polis olmayı, yeteneneğini boşa ziyan etmeyi tercih ediyorsun. Ne yazık . "diye devam etti. Benim uykularımı bölen sabah kalktığımda vicdan azabından aynaya zor baktıran şey de buydu işte.
"Bunu daha önce konuşmuştuk, artık senin ayak işlerini yapmayacak kadar büyüdüm. Tek istediğim normal bir hayat. Sen de bunu kabullenirsen iyi edersin." derken silahım hala ona doğrultulmuş bir haldeydi.
Söylediklerimi ciddiye alsa iyi olurdu.
Güldükten sonra silahıma baktı;
"Benim ayak işlerim öyle mi? Sana değersiz bir hayatı yaşıyorsun diye hayatında göremeyeceğin kadar para kazandırdım. Seni ben okuttum, şu kıçıkırık polisliğini bile ben sağladım sana. Yeteneğini ortaya çıkardım senin! 8 senedir bir katilsin sen! Olduğun şeyi değiştiremezsin, senin gibi katilleri yakalayarak vicdanını rahatlatabileceğini mi zannediyorsun?"
Sözleri canımı ne kadar acıtsa da doğru olduklarını biliyordum. 16 yaşımdan beridir ailemi kaybetmenin acısını, bana yapılan tüm kötülüklerinin sinirini insanlara zarar vererek atmıştım içimden. Bana verdiği görevler ev ödevi gibiydi. Ve ben sadece çok çalışkan bir öğrenciydim.
Ben hiçbir şey diyemeyince devam etti; "En yakın arkadaşın, babasını senin öldürdüğünü biliyor mu?" Beni bundan vuracağını tahmin etmiştim.
"Beni tehdit mi ediyorsun?"diye ruhsuz bir şekilde gülümsedim. En çalışkan ögrencisini kaybeden biri için sözleri benim gerçeklerimi yüzüme vurarak beni delirtmek yönündeydi.
"Hayır, sadece soruyorum. Sırf babasını arkanda delil bırakmadan öldürebilmek için, kendisinden bilgi aldığını biliyor mu mesela ? Arkadaşlığınızın bu sayede başladığını? Cidden onun yüzüne bakmaya hala nasıl devam edebiliyorsun anlayamıyorum."
"KAPA ÇENENİ!" dedim kendimi tutamayarak.
Şuan en son ihtiyacım olan şey bunların yüzüme çarpılmasıydı. Ağzından çıkan sözlerin gerçekliğiyle birlikte kendimi kaybediyordum.
"Bunları düşünmemek seni masum biri yapmaz kızım, sen sadece olduğun kişiyi inkar ediyorsun." Dedikten sonra yüzüme bilmiş tavrıyla baktı. "Profesyonel bir katil olduğunu."diye ekledi yumuşak bir ses tonuyla.
"Defol git evimden, bir daha da karşıma çıkma !"diye bağırdım ona.
Ruhsuz bir şekilde dalga geçer gibi gülüp dış kapıya yöneldi. Kapıyı açıp dışarı çıktığında silahımı indirdim. Bana dönüp bakarak;
"Yol yakınken inadından vazgeç bence, geç olmadan."dedi.
Arkasından bakakaldım. Beni tehdit mi ediyor anlamamıştım ama bu cümleden iyi bir sonuç çıkartmaması gerekildiğinin farkındaydım.
Sabah uyandığımda dün geceyi aklımdan silmek istiyordum. Banyoya girip soğuk suyu açtım. Soğuk suyun beni kendime getirmesini istedim. Buz gibi damlalar vücudumu uyuşturmaya başladığında aklımda sürekli aynı cümleler dönüp duruyordu.
ВЫ ЧИТАЕТЕ
İltibas
Художественная прозаAynı gün doğmuş iki komiser yardımcısı. Geçmişleri peşlerini bırakmayan iki katil. Ortak kader.Binlerce ceset.Tek bir şehir.
