18 yaşının altındaki arkadaşlarımızın bu bölümü okumamalarını rica eder sevgili okurlarıma saygı ve sevgilerimi iletirim.
"Ben de gireceğim."
"Kafan mı iyi ?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım."Ben büroda değilken içmeye mi gittin ?"
Gayet ciddi bir şekilde sorduğu bu soru üzerine ben de en az onun kadar ciddi bir şekilde :
"Hayır." dedim."Gayet ayığım."
Dudaklarını aralayıp bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra gözlerini kaçırıp kafasını olur der gibi salladı.Tişörtünü yere attıktan sonra gözlerini tekrar bana çevirdi.
Açıkçası böyle cesaret timsali bir hareketten sonra aptal gibi kitleneceğimi düşünmemiştim.Ona hareketsiz bir şekilde bakarken bakışları üzerimdekilere kaydı.
"Lara Croft gibi mi girmeyi düşünüyorsun ?"
Banyonun aynasından kendime baktığımda ona hak verdim.Üzerimdeki çelik yeleğin cırt cırtlarını açarken o da pantolonunu çıkartıyordu.Onun bu halini aynadan bile zor izlerken bir şeyler yaşayabileceğimizi mantığımda nasıl bir zemine oturtmuştum bilmiyordum.
Ben sütyenimi çıkartırken o da çamaşır makinesinin üzerindeki telefonunu alıp kurcalamaya başladı.Uzun saçlarım göğüslerimi kapatırken aynadan onu izliyordum.Duşun tavanından gelen şarkıyı duyduğumda şaşırmıştım.Buraya bir müzik sistemi kurduğundan haberim yoktu.Muhtemelen ikimizin de gerginliğinin uzaklaşması için ortamı hafifletmeye çalışıyordu.
Açıkçası şuan baksırını çıkarıyorken sakin kalmak bana en uzak olan duygu haliydi.Cam kabinin içine girdiğinde ellerimi lavabonun kenarlarına dayayıp derin bir nefes aldım.Pantolonumun arkasına sıkıştırdığım silahı telefonun hemen yanına koyduktan sonra bacağıma bağladığım bıçağı da yere attım.
Üzerimde kalan son parçayı da çıkarıp yanına girdiğimde suyu çoktan açmıştı.
Onun sağ benim ise sol kolumun üzerinden akan soğuk su vücuduma aynı anda beş yüz tane iğne batıyormuş gibi hissettirse de iyi gelmişti.İkimiz de yan yana durmuş karşımızdaki duvara bakıyorduk.
Açtığı şarkının sözleri ve üzerimizden dökülen suyun yere çarpma sesi dışında her şey sessize alınmış gibiydi.
İkimizin de dönüp birbirimize bakma cesareti yoktu.Altı ay önce onun hasta olduğu gün ,bugünden daha rahattık.O gün Burak'ın 40 derece ateşi olması gerçeğini bir kenarıya atarsak.Tabii o zamanın aksine şu an çıplak olmamız gerçeği de vardı.
Garip geçen bir dakikanın sonunda suyu sıcak tarafa getirdim.
"Hep bu kadar soğuk suda mı duş alıyorsun ?" diye sordum donmaktan kurtulmuş bir kedi yavrusu gibi."Hipotermi geçireceğim."
"Sakinleşmek istediğim zamanlarda." derken sesi pürüzlü çıkmıştı.Ondaki gerilimi kendimde de hissettiğim için hak veriyordum.Daha öncesinde çok defa yakınlaşmıştık ama bu seviyeye hiç gelmemiştik.Onun yanında çırılçıplak durmak zaten çok zorken bir de onun da yanımda aynı şekilde durması olayın bütün ciddiyetini arttıyordu.
Açtığı şarkıyı defalarca dinlememe rağmen ilk kez dinliyor gibi hissettim.Kalbimin atışı hızlandıkça beati yavaşlayan şarkı inanılmaz bir uyum yaratıyordu.Aynı belindeki gamzeler ile göğsünün altından kasıklarına kadar sıralanmış ve hafifçe çizgilerle ayrılmış kaslarının şişkinliğinin zıtlıklarından oluşan harmoni gibi.
Şampuana uzanıp eline beş kişiye yetebilecek miktarda döktüğünde dikkatle onu izliyordum.Kafasını iki eliyle kaşıyor gibi hızlı hızlı şampuanlarken suyla durulaması için ona yer açıp sırtımı soğuk fayansa dayadım.Tek bacağımı çapraz bir şekilde diğer bacağımın önüne getirirken ellerimde birleşmiş bir halde arkama doğru bağlıydı.
ESTÁS LEYENDO
İltibas
Ficción GeneralAynı gün doğmuş iki komiser yardımcısı. Geçmişleri peşlerini bırakmayan iki katil. Ortak kader.Binlerce ceset.Tek bir şehir.
