O Kadar Çok Kaybettim Ki

2.4K 98 0
                                    

Sabahın erken saatlerinde gözlerimi açtım. Güneş daha yeni yeni doğuyordu. Uzerime hırkamı alıp balkona çıktım ve bu eşsiz güzellige şahit oldum. Telefonumu elime alıp bu anı fotografladım. Daha sonra mutfaktan gelen sesleri duyunca mutfaga yöneldim. Evet yine olmamıştı. Annem benden önce kalkmış pogaca yapıyordu. Sessizce arkasından yaklaşıp gözlerini kapattım. "Bil bakalım ben kimim" dedim gülerek.
"Benim küçük prensesim deryam"
Ellerimi gözlerinden çekip "dogru bildiniz hanımefendi" dedim.
"Oysa erken kalktığını sanmıştın degil mi"
"Evet ya yine olmadı"
Fırından mis gibi kokular geliyordu. Fırına yaklasıp icine baktım. Gördüğüm şey karşısında küçük bir cocuk gibi sevindim. Cevizli havuclu kek... mis kokuyu icime çekerek kendimden geçtim. "Hadi keki çıkartta pogacaları koyalım" dedi annem.
Yavasca keki fırından çıkardım ve enfes gözüken pogacaları fırına koydum. "Benim hamarat annem ne güzel gözüküyor hersey"
"Ozlemissindir annenin yemeklerini"
"Ozlemem mi"
Bir süre anne kız sohbet ettik.
"Prenses uyanmış bakıyorumda en azından benden erken kalkmışsın" dedi ablam uykulu bir sesle.
Güldük. Sohbetimize onu da dahil ettik. Herkesin uyanmasıyla hazırlanmak icin odalarımıza geçtik. Kahverengi cizgili bir gomlek ve kot pantolonumu uzerime gecirdim saclarımı düzlestirdim hafif bir makyaj yaptım ve spor ayakkabılarımı giyip odadan çıktım.
"Oo nasıl da güzel olmus benim prensesim" dedi ablam.
"Tesekkur ederim güzel ablam sende oylesin."
Iltifatlarımızı babaannemin sesi boldu. "Hayde kizlar hayde"
"Geliyoruz babaannecim"
Hep birlikte yola çıktık. Kısa bir yolculuktan sonra Arslan ailesinin evine geldik. Bizleri guleryuzle kapıda karsıladılar. Bahceden iceriye gecip bizim balkonumuzda kurdugumuz masalar gibi kocaman bir masa kurmuslar ve masayı donatmışlardı. Hatice abla yusuf abi yıldız yunus ali ismail abi yasemin emine abla kısacası hepimiz o masa da bulustuk.
"Usaklar nerededur emine" dedi meryem teyze.
"Gelirler birazdan anne"
Bir süre sonra Ali ve yunus balkona geldiler.
"Merhaba" dedi Ali
"Hosgeldiniz" dedi yunus ve herkesle tek tek gorustuler. Ve masaya oturdular. Tam karşıma oturan yunusla bir kaç defa göz göze gelerek kahvaltımı yaptım.
"Ee deryacım nasıl gidiyor isler" dedi yusuf abi. Ona dönerek "iyi gidiyor insanın sevdiği işi yapması oldukça güzel" diye yanıtladım.
"Daha küçüklükten belliydi zaten deryanın mesleği"
"Haklısın hatice ablacım herkes yakıstırıyordu"
Elindeki çatalı yavaşça masaya koyarak "ne is yapıyorsun ki" dedi yunus
"Avukatım"
"Anladım karşındakilerin işi çok zor gerçekten"
"Karşımdakiler de sen gibi düşünüyor ve hemen pes ediyorlar zaten"
"Nasıl pes etmesinler ki çok inatçısın"
"Öyleyimdir"
Bu tatlı atışamızdan sonra kahvaltımıza devam ettik. Bir süre sonra erkekler bahçeye indiler ablam ben yıldız ve yasemin masayı toplamaya basladık. Ben masadaki tabakları yıldıza veriyordum yıldızda alt katta bulunan  mutfağa götürüyordu.  Masanın üstünde siyah bir tesbih buldum. Yunus tam burada oturuyordu muhtemelen onun tesbihi diye düşündüm. Elime alıp tesbihi inceledim. Daha sonra elime tabağı alıp arkamı döndüğümde Yunusla burun burunaydık. Tabağı yere düşürdüm ve paramparca oldu. Ikimizde aynı anda tabağın parçalarını toplamak için yere eğildik. Tabağın bir parçasını eline aldı. "Hay Allah ya dikkat et elin kesilmesin" dedim. "Neyse toplarız şimdi buraları birseyin yok degilmi" ikimizde dogrulduk. "Yok da ödüm koptu niye böyle fevri hareketlerin var anlamıyorum ki"
"Tamam özür dilerim tesbihimi almaya gelmiştim burada kalmış"
Masanın üzerinde duran tesbihi elime alıp "bunu mu" dedim. Avcunun icini açıp "evet bu" tesbihi avcunun içine bırakacakken elinin içindeki kanı gördüm. "Elin kanıyor" dedim telaşla."Tamam önemli degil" elini tutup "ne demek önemli degil ya mikrop falan kaparsa sen kendini hiç mi düşünmüyorsun"
"Ben o kadar çok kaybettim ki artık elimi kolumu bile sahiplenemiyorum benim degillermis gibi yaşıyorum"
"Zaten dogrusu bu senin degilmis gibi yaşamak ama sen korumak zorundasın senin olmayanı da olanı da" tam o sırada balkona yıldız geldi. Anlamsız gözlerle bize baktı.
"Ablacım yara bandı falan getirebilir misin abin elini kesti de"
"Ne iyi misin abi ben hemen getiriyorum." Kosar adımlarla merdivenden indi. Yunus arkasından "dikkat et canım birseyim yok hem"
Kolundan tutup sandalyeye oturttum. "Bana inatçı diyene bak itiraz istemiyorum o el sarılacak."
"Tamam tamam"
Yıldız kosarak geldi elindeki ilk yardım malzemeleriyle dolu kucuk bir cantayı bana uzattı. "Nasıl oldu"
"Ben yanlışlıkla tabağı kırdım yunus da yardım etmeye çalışınca"
"Olan tabağa olsun ya ne olacak ben hemen bir kürek getirir toplarım"
Aşağıya indi. Bende çantanın içinden birkaç malzeme çıkartıp yunusun elini elimin icine koydum ve sardım. "Kaybetmek hayatın içinde var seninki nasıl bir kaybediş"
"Ben öyle çok anlatmayı sevmiyorum zamanla ögrenirsin"
"Acımıyor degil mi"
"Hangisi bu içimdeki yara mı yoksa elimdeki mi"
"Yüregindekinin yandığının farkındayım elin"
"Yüregiminkinin yanında bir sıyrık gibi"
Ayağa kalktı gözlerimin içine bakıp "tesekkur ederim"
"Ozur dilerim"
"Sen birsey yapmadın ki" dedi ve eline tesbihi alıp aşagı indi. Daha sonra yıldızla birlikte balkondaki kırıkları toplayıp aşagı indik. "Hatice ablacım kusura bakma ben bir tabagı kırdım yanlıslıkla özür dilerim"
"Özur dilenecek birsey yok canım senin birseyin yok ya"
"Yok da yunusun biraz eli kesildi sardık."
"Tabağın önemi yok canım olsun hadi gelin kahvelerimizi içelim"
Hep birlikte kahvelerimizi içmeye başladık.  Daha sonra yarın davamın oldugunu hatırlamamla trabzon maceramın sona ermesi bir oldu. Tüm aile arslan ailesinin evinden ayrıldık. Ben yerimi ayırtıp istanbula dönmek zorunda kaldım.

LAZ KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin