Bölüm 18/Part2

1K 93 28
                                    

Hilal yaşadıklarını anlamlandıramadı bir süre, hatta o kadar tepkisiz kaldı ki Leon ona seslenmese boşluğa bakıp öylece durmaya devam ederdi. Şimdi yaşanan bu karmaşanın nereye gideceğini bilmeden, belirsizlik içinde bekliyorlardı. Fedor hiçbirini dinlemeden girmişti o kalabalığa da sonrasında Leon kızı neredeyse sürükleyerek getirmişti evine. Belki Hilal sakinleyene kadar burada beklemek daha iyi olurdu, zaten Hilallerin sokağı da o kadar güvenli değildi. Bu isyanı duyan Türkler de ayaklanacaktı elbet, Hilal'i oraya götürmek onu ateşe atmak olurdu. Hilal de çok takılmamıştı zaten, kapının eşiğinden geçerken ne Leon'un evine geldiği gerçeğini umursamış ne de insanların ne diyeceği endişesine kapılmıştı.

Eve geldiklerinde güçlükle yürüyen Hilal'e omuzlarından tutarak destek olmuştu Leon. Eğer kıza yardım etmek amacında olmasa, onun daha kötü halde olduğunu görmese Leon da bırakırdı kendisini. O da endişelenmişti, hem kendi milleti için, hem de diğer Selanikliler için. Kendi milleti için endişelenmişti çünkü yaptıkları hatanın getirisi ne olacağı belli değildi, cezası kim bilir ne olurdu. Hem de diğerleri için endişelenmişti çünkü devletin yaptığı hataları halk ödememeliydi. Çözümü bu olamazdı, olmamalıydı. En yakından şahitlik etmişti zaten halkı ne kadar yaraladığı bu isyanların, görmüştü Hilal'in nasıl kanadığını. Şimdi ikisi de Zarife'den bir haber bekliyor, hatta Fedor'un iyi olduğundan bile şüphe ediyorlardı. Leon da gitmeye niyetlenmişti de önce Hilal'in iyiliğinden emin olmalıydı.

İkisinin de arasında rahatsız edici bir sessizlik vardı. Leon kızla ne kadar konuşmaya uğraşsa da karşılık alamamıştı. Hilal'in ne kadar korktuğunun farkındaydı, hatta kızın şok geçirdiğinin de. O yüzden kalktı, mutfağa gidip su koydu bir bardağa. Hızlı adımlarla gitti kızın yanına, uzattı elindekini.

''Çok korktun Hilal.''

''Hala korkuyorum.'' Dedi Hilal, zorlukla söylemişti bunu. Uzun süredir konuşmadığından sesi de pürüzlü çıkmıştı zaten. Leon'un eli havada kaldı, sonra kızın yanına oturup masaya koydu bardağı.

''İyi düşün ki iyi olsun Hilal. Sabrını tüketme, lütfen kendini bu kadar harap etme.''

''Zarife oraya gelmek istememişti Leon! Ben zorladım kızı, sırf-'' Sustu Hilal birden, Leon da zaten o sokakta ne işleri olduğunu merak ettiği için üsteledi.

''Sahi siz neden oradaydınız?''

''Bir önemi var mı şuan Leon? Hani sizin tek istediğiniz barıştı? Bizim orada ne işimiz olduğundan çok, asıl soru neden böyle bir isyanın yaşandığı!''

''Bu yapılanı desteklemiyorum Hilal, ama insanlar sinirli-''

''Yapılanın asla savunmasını yapma bana Leon!''

''Yapmıyordum Hilal! Yargısız infaz yapma, dinle önce.'' Leon'un dediklerine daha da sinirlendi Hilal. Nasıl olur da orada yaşananları haklı bir nedene bağlamaya çalışırdı?

''Oradakiler ne dedi biliyor musun Leon? Bu topraklar bizim hakkımız dediler!'' Leon kaşlarını kaldırdı şaşkınlıkla, zaten kendisinin de savunduğu bu değil miydi? Şimdi tartışmanın gereksiz olduğunu düşünüp, alttan aldı Leon. İkisi de gergince beklemeye devam ettiler. İkisi de haklı olduklarını düşünüyor, o yüzden birbirlerine biraz kızgın olsalar da kaçamak bakışlar atıyorlardı. En sonunda Leon vazgeçti inadından, biliyordu ki zaten kıyamayacaktı Hilal'e. Onun bu kırgın bakışları artık en zayıf noktasıydı, gülüşüyse ışığıydı. Ve Leon karanlıktan hiç haz etmezdi.

''İkimiz de zor bir gün geçirdik. Ben de çok korktum Hilal. Seni o kalabalığın arasında gördüm ya, aklım gitti benim. Bırakalım inadı, kavgayı.'' Hilal iç çekti, Leon konuştukça döküldü gözlerinden yaşlar. Leon yan döndü, kızın önünde tuttuğu ellerini kavradı. Onları dudağına götürüp öptü, sonra konuşmadan önce biraz kokladı.

AhuzarWhere stories live. Discover now