Her ülkede, lanetli bir kasaba vardır. Bu kasabalarda çocuklar durduk yere kaybolur, yaşlı insanlar aniden ölürler ve gariplikler hiçbir zaman bitmez.
İşte bizim hikayemiz de o kasabalardan birinde geçiyor. Kasvetli havanın daima kol gezdiği, ölümün kokusunu dahi duyabildiğiniz, cadılar, vampirler ve hayaletlerle dolu olan bir kasaba burası.
Cücük Kasabası.
Buraya bir kez girdiğinizde bir daha asla çıkamazsınız, en azından canlı olarak. Ve yaşayabilmek için bir arada kalmanız gerekir. Eğer bir vampirseniz, vampilerle birlikte görkemli köşkünüzde kalırsınız. Eğer büyücüyseniz, oldukça mütevazi görünümlü dubleks iyi aile evinde yaşarsınız. Ve eğer zombiyseniz de... Zombi olsanız da mezarınızdan çıkamazsınız. Ne yazık.
İşte Cücük Kasabasında hayat böyledir. Yanı başınızda sizin gibi ucubelerin olduğunu bilerek, ölmemeye uğraşır ve liseye gidersiniz.
H&Q ailesi de bu liselilerdendi. Tek sorun, son 150 yıldır liseye gitmeleriydi. Vampir olmaları, liseden kaçmalarını sağlamıyordu.
Nunu, önündeki kadehdeki kırmızı sıvıyı içerken Göktan ve Utku köşede onu izleyerek bahse giriyorlardı.
"Ben kan diyorum."
"Bütün 0 rh-'leri dün geceki partide bitirdik. Berrin sağ olsun, koşudan gelince çok susamışmış. Dışarıda yürüyen birini öldürüp yeseydi ne olurdu sanki? Ben veganım, a rh+ içemiyoruım. Bence şarap içiyor."
Defne, dişlerini törpülüyordu. Aynaya bakıp gülümsedi. "Şimdi bana itiraz etmeyi deneyin de ben de bir güzel boynunuzu kopartayım."
Karacan, büyük bir gürültüyle kapının önünde durduğunda Can, tabutları taşıyarak içeri girdi. "Tabut 2017'ler çıkmış, çok rahatlarmış. Dayanamadım ben de VampIKEA'dan aldım."
Şuara, camdan dışarıyı seyrederken oldukça sessiz duruyordu. "Hoşgeldin Can." dedi dalgın bir sesle. Hala daha biricik sevdiceği Ertuğrul Kağan'ı düşünüyordu. Cücük kasabasının en soylu kurt adam ailelerinden birine mensuptu. İlişkileri olabilecek en imkansız şeylerden biriydi.
Eda, Türkiz'le konuşarak içeri girdi. "Ölümsüz bir vampir olmanın en güzel yanı, gelecekte bir gün düzgün bir Nightwing uyarlaması izleyebilecek olmam." Türkiz, arkadaşını onayladı. "Yeter artık şu prep ödevleri lanet olsun kurt adam sümükleri! Biraz olsun yaşlansak ne olurdu sanki..."
Can kahkaha attı. "Sonsuza kadar en küçüğümüz olacaksın."
Selin, merdivenden uçarak içeri girdi.
"Duydunuz mu! Abuzettin Uzunkavakaltındayatanoğlu ölmüş!"
İçerisi bir anda buz kesmişti. Herkes şaşkınlıkla olduğu yerde kalmıştı. Abuzettin Uzunkavakaltındayatanoğlu, H&Q'dan sonraki en yaşlı vampir ailesinin lideriydi. Ailenin soyları Edward ile Bella'ya dayanıyordu. Bu kadar soylu olmak onlara tabiki bazı ayrıcalıklar veriyordu. Cücük Kasabası'nda sözleri en çok geçen aile onlardı. Kasaba'daki kan dağıtımını onlar yapıyordu. Hatta mecliste bile özel bir koltukları vardı.
"Nasıl ölmüş?" diye sordu sonunda konuşmaya cesaret edebilen Bengisu.
"Sorma sorma. Abdulrezzak Kısakavakaltındayatanoğlu ile düella yapmış. Sonra yenilince de Abdulrezzak onu sarmasık, soğan ve haç işaretiyle bir güzel halletmiş."
İşte, her şey böyle karışmaya başlamıştı.
Cücük Kasabası'nda İç Savaş yaşanacaktı. En soylu Vampir ailesi ve en soylu kurt adam ailesinin liderleri birbirlerini katletmişti. Düzen yeniden sağlanana kadar her şey karışacaktı.
Nunu ayağa kalktı ve herkesi bir araya topladı. "Endişelenmeye gerek yok. Cücük Kasabası'nda her zaman böyle şeyler yaşanır. Şimdi yapmamız gereken gidip birilerini öldürüp 10 yıl yetecek kadar kan depolamak."
Bengisu yattığı yerden onlara baktı. "Dışarıda güneş varken çıkamayız. Balık derili olmak mı istiyorsunuz?"
Berrin başını salladı. "Peki ya bu aslında sahte bir öldürme girişimiyse..."
Can koltuğun tepesinde kollarını etrafa sallayarak koşmaya başladı. "Kandırıldık!"
Nunu göz devirdi. "Ne haliniz varsa görün."
İlerleyen günlerde, kasabada bir çok esrarengiz ölümler olacak. Peki bunlar kim olacaklar?
Cücük Kasabası'ndaki esrarengiz şeyler daha ne kadar esrarlı ve engiz olacaklar... Ölümsüz bir vampir ve kıllı bir kurtadamın aşkı bu kapışmadan sağ kurtulacaklar mı? Canım yazmak istediğinde hepsini öğreneceğğiz bbbb
