Şişe çevirmece

50.6K 1.9K 849
                                    

Cama vuran yağmur sesleyle uyandım. Yaz yağmuru mu bu? Yanılmıyorsam hazirandayız ki yanılmıyorum. Masanın üstündeki telefonumun titremesiyle ona uzandım. Lal beni  neden arıyor olabilir ki?

''Ne oldu Lal bu yağmurda nereye gittin?''

''Korkuyorum Güneş'' Sesi inanılmaz çıkıyordu. Korkuyordu cidden. Yataktan fırladım. Annem eve miydi? İşe gitmiş olması lazım. Anne gitmemiş ol lütfen. Koşarak mutfağa girdim. Lal sandalyede oturuyordu. İMKANSIZ. Hemen telefona baktım. Sadece kulağıma götürmüşüm telefonu kimseyle konuşmuyormuşum. Ama o sesi duydum!

''Lal neredeydin, nasıl geldin?'' Gayet sakin bir şekilde konuştu. ''Hep buradaydım, senin halin ne böyle? Korkmuş gibisin.''

''Asıl sen korkmuştun Lal telefonda konuşuyorduk.'' Gülmeye başladı. Hadi ama böyle bir konuda şaka yapabileceğimi nasıl düşünürdü. ''Şaka yapmıyorum'' Arama kaydına girdim. 

Son Arama dün?! O numara da o ses de bir kişiye aitti ve o kişi de Lal! Bu çok saçma. O eve gidip bir şeyleri kesinleştirmeli sonra da Miray'a anlatmalıydım.

..

Altıma siyah bir pantolon giydim. Üstüme sadece bir hırka giydim. Alt üstü eve girip çıkacaktım tişörtümü değistirmeme gerek yoktu. Kimse görmeyecekti. Ayağıma botlarımı geçirip evden çıktım. Belki de bu yağmur olayını abartmıştım. Kış ayında değildik ki hırkaya gerek mi var. Her neyse çok geç. Evin önüne geldiğimde sadece botlarımın üzerindeki yağmur damlaları görünüyordu.Gir mesem mi?

Ne çok düşündüm. Tabi ki de girmeyecektim! Giremezdim. Geçen olanları ne çabuk unuttum. Ne aptalım. Hemen dönmeliyim. Arkamı döndüğüm gibi birisine çarptım.

''Buraya gelmeye, özellikle yalnız gelmeye cesaret eden bir kız.'' Gözlerimi kaldırıp ona baktım. Bu çocuğu görmüştüm bir yerde ama çıkaramadım.

''Anlaşılan buraya yalnız gelmeye cesaret eden tek ben değilim.'' Bilmiş bir surat ifadesi takındı. ''Bana buralar da bir şey olmaz.''  Güldüm. ''Sanki burası gerçekten lanetli de''

O yüz ifadesinden sıyrılıp korkutucu bir ifade ile baktı. ''Ruhların varlığını sorgulayacak cesareti de nereden buldun?'' Ne yargılaması bu.

''Yargılayan mı var, sadece kanıt yok elimde''  Ellerini yuvarlak bir şey tutarmış gibi açtı. ''Kanıt mı arıyorsun, etrafına bak.'' Gözlerimi evin üzerinde dolaştırdım. ''Burada bir şey yok'' 

''Sandığından da çok şey var'' Bu kadar saçmalaması yeter. Eve girmeden arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım. 

Eve geldiğimde yağmur durmus yerini hafif bir güneş almıştı. Arkamdan gelen mesaj sesi ile telefonu kaptım. Bu mesaj telefona gelmemişti. Hemen bilgisayara oturdum. Harika! Lal yine açık bırakmış. Mesaj Mail adresime gelmişti. Hızla mesaja girdim. Görüntü. Bu yazıyı okuduğumda nefesimi tutmuş olduğumu farketim. Bir mesaj. Cesur ol Güneş. Tıkladım.

Yine bir fotoğraf gelmişti. Bu evin içinden bir kesit. Daha doğrusu sadece bir kutu. Üzerinde yaklaşık 11 boş kutu resmi vardı. Fotoğrafın ardından bir de mesaj yazılmıştı.

El, taç. renk, akıl,  füze, ırmak, nikel, arı, bayrak. ağız, kutu. Tek bir kelime.

Ne demek oluyor bu? Tek kelime? Sadece bir kelime seçmem gerekiyor olsa gerek. Sonra onu bu kutuya yazmam gerekse... Her türlü eve girmem gerekecek. Banane ki ya. O kutuyu açmak bana mı kalmış hiç bir şey olmamış gibi devam edecektim. Yeni bir kameram da var. 

O eve girdiğim gün üzerimde olan giysileri giydim. Bu kendimi evin lanetli olmadığına inandırmamım ilk aşamasıydı. Bu giysileri asla giymeyeceğime söz vermiştim. Bana o yüzü anımsatıyordu. Ama yüzleşecektim. Sonra kafa dağıtmak için dışarı çıktım. Herkese buluşmamız için mesaj attım.

..

Miray, Derin ve ben duvara oturmuş diğerlerini bekliyorduk. Kısa süre içinde onlar da geldi. ''Yine şişe cevirmece mi oynayacağız'' Berke bana dalga geçercesine göz kırptı. ''Bu sefer de o eve Berke girebilir mesela'' diye araya girdim. ''Şişe çevirmece konusu kapandı'' Bunu söyleyen Derin'di. Neden konuyu kısa kesti bilmiyorum ama bence de konu kapandı.

''Konu lanetli evden açılmışken'' derin bir nefes aldım. ''O evin adının lanetliye nasıl çıktığını bileniniz var mı?'' Uzun sessizlikten sonra ilk cevap Miray'dan geldi. ''Ben bu evde doğdum, büyüdüm. O ev hep o kenarda duruyordu. Kimse orayı yıkıp yerine yeni ev yapmayı düşünmedi. Lanet nereden çıktı bilmiyorum ama herkesi etkiliyor olmalı.'' Haklı olmalıydı. Şimdi boş olan evlerin hepsi yıkılıp yerine yeni ev yapılıyordu. Buraya uzun zamandır kimse bir şey yapmıyordu.

''Bir ara adamın biri bu evi alıp yıkmak, yerine dükkan açmak istemişti. Tam hatırlamıyorum 7-8 yıl geçmiş olmalı.'' Özgün'ün bu lafından sonra merak etmiştim. ''Ne oldu o adama?'' Özgün gözlerini kaçırdı.

''Bilmiyorum.'' İyice merak etmeye başlamıştım. Göz ucuyla eve baktım. İçeride biri olabilir miydi? Bir ruh? Birisi beni sarstı.

''Güneş takma kafana eğer böyle olacağını bilseydik seni eve sokmazdık'' Derin'e döndüm. ''Nasıl olacağını? Bir şey olduğu yok.'' Kafasını iki yana saladı. ''Güneş psikolojik sorunlara neden olabilir bu olanlar ve bence seni etkiledi gibi''

''Ne diyorsun sen Derin ben deli miyim?'' Elini elimin üzerine koydu. ''Öyle demek istemedim senin iyiliğin için'' Kahkaha attım. Bu deli izlenimi oluşumunu arttırdı. Kendimi batırıyordum. Huzursuzluğu bozmak için Miray araya girdi.

''Bir saattir tartıştığımız konuya bakın! Yaz geldi okul yok keyfini çıkaralım.'' Aklıma o çocuk geldi. Acaba tanıyorlar mıdır?

''Bugün şu evin çevresinde bir çocuk vardı tanıyan var mı?'' Özgün gülmeye başladı. ''Sadece evin çevresinde dediğin kişiyi nasıl tanıyalım. Nasıldı? Uzun mu? Ya da kısa?''

Tam tanıtacaktım ki hatırlamadığımı farkettim. Sadece bir çocuk gördüğümü biliyorum. Boyu nasıldı? Yüzü? Hatırlayamadım. ''Unut gitsin''

Amaçsız bir şekilde konuşmaya devam ettik. Birçok konudan konuştuk ama aklım o çocuktaydı. Nasıl hatırlamam. 

..

Akşama doğru eve geldim. Annem çoktan gelmişti. 

''Güneş neden geç kaldın?'' Hesap mı verecektim bir de? ''Kapının önündeydim uzakta değil, sen gelince birlikte gireriz diye düşündüm ama gelmedin'' Biraz durup ekledim. ''Yani geldiğini görmemişim.''

''Kamerana ellememişsin bile. Biliyorum o kameranın yerini tutmaz ama yine de fotoğraf çekmeyi seviyorsun. Biliyorum.'' Seviyordum ama biraz koruyordum. ''Evet anne, sadece vaktim olmadı.'' Gülümsedi. ''Artık hep yanında olacak kamera'' dedi.

''Neden anne'' dedim. ''Seni fotoğradçılık klübüne yazdırdım'' Şaka yaptığını söyle lütfen. ''İki yıl önceki muhtarlıkla yolladığın o kamp gibiyse gitmem.

''Bu kamp değil, yine muhtarlık diyebiliriz ama kurs gibi, burada kalacaksın kamp değil.'' Bu da iyidir. ''Yine de bana sormanı tercih ederdim.'' dedim ve odama geçtim. Lal bana kötü bir bakış attı.

''Neler karıştırıyorsun Güneş''

''Ne karıştırması'' Ben bile ne karıştırdığımı bilmiyorum neyin kafası bu? Hemen zaten açık olan bilgisayarın başına geçip bir şey açtı. Eliyle işaret edince gidip baktım. Mail'ime mi girdi bu?

''Neyi merak ediyorsan sor'' dedim. ''Güneş bunu sen de biliyorsun?'' Bilmiyordum. ''Neyi?''

''Neden kameranı kaybettiğini söyledin?'' Zaten kaybetmiştim. Alt taraftaki resme girdim. Bu benim resmimdi. Bir şey demeden Lal lafa girdi. ''Kendi resmini çektiğine göre kamera sende olmalı.'' Olayı ben bile çözememişken ona nasıl anlatacaktım?

Üçüncu bölümü biraz erken yazdım. Bunun nedeni gelen yorumlar. Başta hepinize teşekkür ederim hiç beklemediğim bir şekilde ilgi gördü. Ama asıl sorun gelen yorumlardan bazılarının daha doğrusu çoğunun kamera ile yatılı okul karşılaştırması şeklinde olması. Ben bu hikayeyi yatılı okul ile karşılaştırılsın diye yazmıyorum. Eğer yatılı okul'dan daha kötü olduğunu düşünen varsa -herkes için söylemiyorum- bunu ya içinizde tutun yada bu hikayeyi okumayın. Çünkü yatılı okul ile bu aynı şey değil. Gerçekten bu şekilde olan yorumlar beni üzüyor. Ayrıca Lal ne demek diyenler için onu da söyleyeyim. Lal, kırmızı taş demek.

Kamera | WATR yaz '14 En Iyi Korku HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin