Kamera

189K 3.7K 3.5K
                                    

Gözlerimi kapatıp kuş seslerini dinledim. Derin bir nefes aldım. Bu kokuyu biliyorum. Yazın kokusu. Aslına bakarsak yaz yeni gelmiyordu. Ama benim için yeniydi. İlk defa yaz aylarında gibi hissediyordum. Düşüncelerimi bir kenara atıp gözlerimi açtım. Güneş... Harika! Sımsıcak bir güneş. Güneş severim.

Bu arada benim adım Güneş. Güneş'e karşı duyduğum ilgi ismimden kaynaklanmıyor. Annem bu durumu ''Garip bir tesadüf'' olarak değerlendirirdi.

Boynumda asılı olan kameramın verdiği acıyla onu boynumdan çıkarttım. Pırıl pırıl parlayan güneşin bir fotoğrafını çektim. Birkaç saniye geçmeden bir ses işittim.

''Fotoğrafçılık yapman bitti mi Güneş''

Bu arkadaşım Miray. Bizim apartmanda oturuyor. Bir yönden de bu sayede arkadaşlığımı güçlendirdik. Asla çözemediğim garip bir özgüveni var. Bazen ürkütücü bile olabiliyor. Gülümsedim.

''Fotoğraf çekmeyi seviyorum.''

Kameramı tekrar boynuma geçirdikten sonra Miray'ın peşinden diğerlerinin yanına gittim. Diğerleri dediğim bizim arkadaş grubumuz oluyor. Genelde 5 kişi takılırız. Ben ve Miray dışında; Özgün, Derin ve Berke var. Hepsiyle küçüklüğümden beri arkadaşım.

Duvarın üzerine dizilmişlerdi. Miray koşarak yanlarındaki yerini aldı. Uzun süren sessizliği ben bozdum.

''Pekala, ne yapıyoruz?''

Herkesten düşünüyorum anlamına gelen ''ımm omm'' gibi sesler çıktı.

''Sanırım bir fikrim var'' Ben de dahil hepimiz gözlerimizi Berke'ye çevirdik. ''Söyle bakalım fikrini'' dedim. Gözleriyle hepimizi süzdü. Sanki gizli bir şey dermiş gibi eğildi ve fısıldadı.

''Şişe çevirmece''

Berke'nin bu hareketinden olsa gerek kesik bir kahkaha attık. Derin ''Bana uyar'' dedi. Ardından Özgün ''bende varım'' dedi. İçimde kötü bir his vardı. Oynama o oyunu Güneş. der gibiydi sanki her şey. Söylemek istediğim ''siz oynayın'' demek olsa da bunu söylemedim.

''Hadi başlayalım!''

...

İlk defa bir şişe çevirmece oyununda içimden lütfen bana gelmesin dedim. Belirsiz bir sebepten dolayı korkuyordum. Bir huzursuzluk vardı sanki. Birkaç turu atlattıktan sonra sonunda bana denk geldi.

''Hadi ama bana gelmemesi gerekiyordu!''

''Ne oldu Güneş korktun mu?'' Miray sırıtarak omruma hafif bir yumruk indirdi. Ne yalan söyleyeyim korkuyordum.

''Ne alaka Miray. Alt üstü bir oyun.''

''O zaman konuşmayı kes ve oraya git'' Bunu söyleyen kişi Özgün'dü. Eliyle işaret ettiği yere baktım. Yo, yo olmaz. Bunu yapmam.

''Ciddi olamazsın Özgün'' Eğer ciddiyse ki baya ciddi görünüyor beni eliyle işaret ettiği yere girmeye zorlayacaktı. Bu işaret ettiği yer bizim mahalle arasında lanetli ev olarak geçen o ev.

Tabi ki lanetli değildi o ev. Sadece bir olay olmuş birisi ölmüş sonra bişeyler olmuş falan falan. Annem bu işin aslını bana anlatmadı. Her zaman daha küçük olduğumu söylüyor. Küçük (!) BEN 16 YAŞINDAYIM!

''Güneş zamanımızı boşa harcama gir hadi, hatta girmişken o kameranla birkaç küçük çekim yaparsın bize''

''Tamam gidiyorum!''

Birkaç adım attıktan sonra onlara belli etmeden göz ucuyla bir etrafı süzdüm. Dediğim gibi 16 yaşındayım. Lanetli ev masallarına inanacak yaşı geçeli çok oldu.

Kamera | WATR yaz '14 En Iyi Korku HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin