13.Bölüm~KURTARICILAR

Start from the beginning
                                    

Arka kapıdan girdiğim için direkten yukarı çıktım. Adam, Rick'in odasına girmişti. Ben içeriye tam girecekken gayet sakin bir şekilde eline bir resim alıp, merdivene oturup beklemeye başladı.

Sol elimdeki silahı sağ elime götürürken Carl birden elinde ki silahı adamın kafasına doğru tutarak duvarın köşesinden çıktı.
"Evimizde ne işin var lan?" dedi.
Bende hemen harekete geçtim ve sağ elimdeki silahı kaldırarak, saklandığım yerden çıktım.

Carl'ın mavi gözleri önce bana sonrada merdivendeki adama takıldı. Adam ise sadece bana baktı ve gayet sakin bir şekilde
"Bu basamakta oturmuş, bu resme bakıyorum ve annenizle babanızın giyinmesini bekliyorum... Selam, ben Jesus"
"Ne?" dedim bir boktan anlamadığım söze karşı. Kapıdan ses gelince bakışlarımı oraya çevirdim ve üstünde bir şey olmayan Rick'e, sonra da aceleyle giyinmiş Michonne'a baktım.

Aşağı merdivenlerden de Glenn ve birkaç kişi daha geldi silahlarıyla. Yüzümü buruşturarak baktığım Rick'ten gözlerimi çevirdim ve Carl ile bakıştık. O da en az benim kadar tuhaftı.
Tamam, Michonne ile Rick'in kankalığın ötesine geçtiğini bende biliyordum ama bu kadar da beklemiyordum. Gözlerimi devirerek Carl'ın bakışlarından kurtuldum ve aşağıya indim.

Aşağıdaki masada Carl'ın yanında oturmuş vaziyette Jesus'u dinliyorduk. Bize kendi topluluğunda erzaklarının fazla ama cephanelerinin az olduğunu ve alışveriş yapabileceğimizi söyledi. Çünkü bizim besinimiz fazlasıyla azdı.

Rick yola çıkmaya karar verdiğinde hazırlık yapıyorduk. Judith ile karavanın kapısından öylece bakınıyordum. Sonra Rick geldi ve Carl'ın olduğu alana yöneldi.

Judith'i Rick'e vermek için yanına gittim. Geri dönerken elinde benzin şeysini tutan Carl'a ve bana
"Size Michonne ile durumumuzdan bahsedecektim. Dün gece... Yani birden bire oldu. Bu sefer ki farklı" diyince Carl sırıttı.
"Sorun yok" dedi.
Gözler bana dönünce
"Evet, sorun yok" dedim.
Rick'de sırıttı ve
"Eşyalarınızı toplayın. Gabriel, Judith'e bakabilir"
"Ben gelmiyorum. Buralara bakacak birileri olması gerekiyor. Ayrıca yüzü gözü dağılmış bir çocuk iyi bir izlenim bırakmayacaktır."

Rick kafa salladı ve Judith'i Carl'a verdi. Bende Rick'in peşine takıldım.

Abraham'ın uyarısıyla herkes karavana binmeye başladı ve en son ben kalınca karavan kapısından göz ucuyla son kez Carl ile Judith'e bakıp kapıyı kapattım.

Biraz yol aldıktan sonra yolun ortasında bir araba ve ölü insanlar bulduk. Jesus onların arkadaşları olduğunu söyleyerek bir binaya girdik ve arkadaşlarını alıp karavana geri bindik.

Bir süre sonra Jesus'un kamp alanına geldik. Başta zorluk çıkarsalarda sonra bizi içeri aldılar. İçeride kendi hallerinde insanlar vardı. Etrafta bir sürü besin ve bitki olduğundan, Jesus'un yalan söylemediğini anladık.

İçeriye girdiğimizde saray kadar büyük bir bina ile karşılaştık. Buranın lideri olan adam teklifimizi kabul etmeyince Maggie, onunla konuşmak için odasına gitti. Biz ise oturuyorduk.

Lider Georgy teklifi yeniden kabul etmeyince aralarında biraz atıştılar. Daha sonra dışarıdan sesler duyulunca kapıdan çıktık. Dışarıda biri kız iki adam belirdi. Negan denilen bir adamdan bahsettiler. Sonra içlerinden bir adam yaklaşıp Georgy'e
"Sana bir mesaj iletmemi istedi" dedi ve George bıçak sapladı. Bizimkiler onları ayırmaya çalışırken diğer adam saldırmaya çalışıyordu ki Darly onu tuttu. İçlerinden biri öldü.

Jesus, Negan denen adamı öldürürsek eğer bizimle anlaşma yapabileceğimizi söyledi. İtiraz etmeden biraz yiyeceklerinden aldık ve eve döndük.

Herkes kilisede toplanmış Rick'in kararını dinliyorduk. Sanırım Negan denen adamla savaşmak zorunda kalacaktık. Tabi biz değil. Ben burada kalıp kendilerinden haber bekleyeceğim.

* * * * * *

Birkaç gün geçmişti. Rick'ler eve galibiyetle geldiler. Negan denen adamı bulamamışlardı fakat diğerlerinin işini bitmişti. Onlara Kurtarıcılar deniliyordu.

Denise ölmüştü. Darly'ın karşılaştığı Kurtarıcılar ise Alexander'ı bulmaya çalışıyorlardı. Bizde o yüzden ekstra nöbet tutuyorduk.

Sabah yemek almak için evde geziniyordum. Kapı açıldı. Maggie'yi görünce
"Selam"
"Selam"
"Rick'ler ortada yoklar. Carol da sanırım kaçmış. Bütün nöbet bana kaldı."
Kaşlarımı çattım.
"Carol kaçmış mı? Neden?"
"Bilmiyorum. Not bırakıp kaçmış işte"
Elimdeki ki turşu kavanozunu ona uzattım.
"Şimdilik bir şeyler ye. Nöbeti ben alırım."
Kapıya yöneldim.
"Eva"
"Sadece birkaç saatliğine" dedim ve kapıdan çıktım.

Nöbetteyken Rick'in içeri girdiğini gördüm. Scott'un bana seslenmesiyle Maggie'nin yanına doğru yol aldım. Kapıyı çaldığımda
"Scott beni çağırdığını söyledi."
"Evet biraz daha yardıma ihtiyacım var."

Maggie saçlarının son halini görmek için aynaya baktı. Yüzünü buruştuğunda
"Çok mı kısa kestim?" diye sordum.
"Ondan değil"
"Maggie?"
Maggie karnını tutmaya başladı.
"Maggie!"
Yere çökerek bağırmaya başlayınca hemen dışarı çıkıp yardım çağırdım.

Carl koştu. Maggie'yi arabaya bindirmeye gittik. Carl elindeki çanta ile
"Çevreyi koru. Birileri gelirse hemen harekete geç"
"Hayır, bende sizinle geliyorum."
Malzeme deposuna girdiğimizde
"Glenn daha dönmedi. Onlarla gidip Maggie'nin yanında olmalıyım."
"Olmaz dedim. Buranın korunmasına destek olman lazım"
"Carl... herkes eğitiliyor zaten. Burası hazır."
"Hiltop ne kadar uzak biliyor musun? Neler olabileceğinin farkında mısın?" durdu ve çatık kaşlarıyla bana baktı. "Kurtarıcılar hala dışarıda. Denise'e ne yaptıklarını biliyorsun. Carol'a, Maggie'ye, Darly'a, Rosita ve Eugena'ni yaptıklarını da. Senin de başına gelmeyecek bu tamam mı? İzin vermeyeceğim." dedi ve çantasını doldurmaya devam etti.

Durup düşündüm. Sonra mermisine silah yerleştirirken ona döndüm.
"Onlarla karşılaşmak istiyorsun değil mi? Ortaya çıkmalarını umuyorsun." Yavaşladı. Bende sesimi yükselterek
"Burada ki amaç Maggie'yi doktora götürmek, onlarla... Yürü git be bende geliyorum."
Kapıya yönelirken önümde durdu
"Eva, dur! Bekle"
"Çekil önümden... Carl!"
Biraz düşündü.
"Dolaptan birkaç silah daha al o zaman. Acele et, gitmemiz gerek"
Dediğini hemen yaptım ve dolabı açtım. Aşağı çöküp silah alırken arkamdan kapanma sesi duydum. Arkamı döndüğümde kapı kapalıydı. Açmayı çalıştım ama kilitlenmişti.
"Carl! Lanet olsun!"
Kapıyı ölürcesine yumruklamaya başladım.
"Carl!" sesimi daha da yükseltiyordum.
"Carl!"
Bir süre sonra direnmeyi kestim.
"Dönmezseniz ne olacak peki? Nasıl yaşayacağım? Ne halt yiyeceğim?"
"Bir şekilde hayatta kalacaksın"
Başımı kapıya yasladım ve Carl'ı duyunca
"Hayır" diye fısıldadım
"Hayır!" dedim bağırarak ve kapıyı yumruklamaya devam ettim. O sırada gittiğini hissettim ve kapıya çöküp dizlerimin kendime çektim.

THE WALKİNG DEAD Where stories live. Discover now