13.Bölüm~KURTARICILAR

334 19 6
                                    

-Jon_Snow- a teşekkürler...

Olaylardan tam olarak 2 hafta geçmişti ve ben pek ortalıklarda gözükmüyordum. Ayrıca Maggie'nin bir bebesi olacağını öğrendim. Artık çok duygusuzlaştığım için sadece Maggie'yi ve bebesini hayatta tutmamız gerektiğini anladım.

O yüzden Maggie'ye yardım etmek dışında genelde ormanda takılırdım. Ya kitap okur, ya atış yapar ya da ailemi düşünürdüm. Neden yaptığımı bende bilmiyorum ama kendimi bana iyi hissettiriyordu.

Michonne'nun gözcü kulesinden inip, ormana doğru ilerleyen Spencer'ın peşinden gitmesiyle duvarları aştım ve ağacın birine çıktım.

Öylece daldan dala gezinip, ağaçlara ok vuruyordum. Ara sıra gördüğüm aylakları da indiriyordum.

Dalda kitap okurken yakınlardan ses duydum ve daldan kalktım. Yere inmeden, yandaki ağaca atladım. Dikkatlice baktığımda bir aylak olduğunu gördüm. Okumu çıkarıp hazır hale getirdim ki aylağın yanında onlar daha farkedemeden Carl ve Enid'ı gördüm. Konuşuyorlardı. Duymak için yakınlaştım.
"Artık burada olmak istemiyorum."

Demek ki bunca zaman ormanda yalnız değilmişim.

Carl ona bandajlı gözü ile baktı. Cevap verecekken aylağın çıkardığı ses ile irkildi. Silahını çıkarıp hazırda bekledi. Aylağa doğru ıslık çalıyordu. Enid ise ağacın arkasında saklanıyordu. Aralarında bir şeyler konuştular.

Ben hala ağaç dalındayken
"Carl" diye seslendim.
Carl etrafa baktı. Gözleri beni aradı. Bir yandan da onlara doğru ağır ağır ilerleyen aylağı kontrol ediyordu. Aylağın yüzünü görmemiştim.

Ağaç dalından tam Enid'ın arkasına atladım sırtımda ki oklarım ile. Onlar ise aylağa şaşkınca bakarken hemen bana döndüler. Bende aylağa baktığımda kendimi tuhaflığa bıraktım. Evet, şuan karşımızda Deanna'nın aylak hali vardı.

Carl bana baktıktan sonra aylağa doğru ıslık çalmaya devam etti.
"Ne yapıyorsun?" dedim sitemle. Enid
"Boşuna uğraşma" dedi ve çantasını alıp gitti.
"Peşinden git" dedi Carl gözünü aylaktan ayırmadan.
Ben ise sözümü yineledim
"Ne yapıyorsun dedim!"
"Git işte"
"Onu öldürmemiz lazım" dedim kılıfından bıçağımı çıkararak
"Eve gitsene sen"
"Saçmalık bu, onun ölmesi gerekiyor"
Aylağa doğru ilerlerken Carl
"Eva!" dedi ve kolumdan sertçe tuttu.
"Bırak beni!"

O sırada Deanna bana doğru geldi. Carl önce beni sonra ise onu itti.
"Onu öldürmeyeceksin"
"Ne halt yiyorsun sen?"
"Anlamazsın"
Sinirle gözlerimi başka alana odakladım.
"Ağaçlara geri dönsene sen. Zaten tek durduğun yer orası" dediğinde dahada sinirlendim. Bir süre ona baktım. Sonra kafamı sinirle salladım ve oradan uzaklaşarak koşmaya başladım.

Akşam odamın penceresinden mum ışığında, evin önünde oturan Carl ve Judith'i gördüm.
Evde Olivia ile kalıyordum.
Carl, Judith'e bir şeyler anlatıyordu. Ardından Michonne geldi. Konuştuklarını duyamıyordum ama anladığım birkaç kelimeye göre Carl'ın ormanda olmasıyla ilgiliydi. Biraz tartıştıktan sonra sakinleştiler ve sarıldılar.

O sırada fazlasıyla uzun zamandır gülmediğimi, hatta kimseye sarılmadığımı farkettim. Artık ben, eski ben değildim. Soğuk cevaplar veren ve davranan birisi olmuştum. Ama umrumda değildi. Bana bunu yaşadıklarım yapmıştı.

Cam kenarına geçip başımı dayadım. Kolyemle oynayarak gözlerimin dolmasına izin verdim ve kendimi düşüncelere bıraktım.

Sabah başımı camda tutulmuş bir halde buldum. Yüzümü buruşturarak birkaç dakika ağrıdan kurtulmayı bekledim. O sırada camda tanımadığım bir adamın Carl'ın evlerinin oraya doğru ilerlediğini gördüm. Hemen silahımı kapıp evden çıktım.

THE WALKİNG DEAD Where stories live. Discover now