On İkinci Bölüm.

916 116 131
                                    

Acı verici deneyler ile geçen iki hafta boyunca, bir kez bile Sehun'u görememiştim. Bana yaptığı şeyden utanıyor ve korkuyorsa, bunu hak ediyordu...

Kris, her seferinde bırakabileceğimi söylese bile Sehun'un bileğinde gördüğüm izler, beni yeniden buraya çiviliyordu.

Hastahanenin en alt katına doğru korkuyla adımladığım sırada sona yaklaştığımızı hissediyordum. Eğer iyi giderse bir süre sonra hastahanede kalmaya başlayacaktım.

Kris'in söylediğine göre, bir süre sonra tamamen zihnimi uyutacaklardı. Anılarım silinecek, yeniden dünyaya gelmiş masum bir bebek olacaktım.

En alt kat, havada uçuşan tozlar dışında tamamen boştu. Ayakkabılarımın sesi, çıplak zeminde yankılanıyordu. Ellerim titrerken, zorlukla tutunmuştum çantama. Huzursuzlukla vücudumun her yerinde gezdirdiğim serçe parmağım, acıların da gittikçe artacağını söylüyordu; Endişe ve paniğim gibi.

Gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım. Sehun'un dokunuşları ve görüntüsü zihnime dolarken, kendime acıyordum. Dünyayı yaşamadan kendime yazık ettiğim için, Sehun ve sevgilisi benim fedakarlığımı unutmamalı ve birbirlerine aşkla bağlı kalmalıydı.

Tavandaki cızırtılı lamba, korkutucu bir gürültüyle patladığında irkilmiştim. Dudaklarımdan kaçırdığım hıçkırık, koridoru koşarak bitirmeme sebep olmuştu.

Beyaz kapıya ulaştığımda, güçlükle kulpu aşağıya doğru indirdim ve içeriye girdim. Perdeleri açık olan beyaz oda, bodrumda olmasına rağmen aydınlıktı şimdi.

Çeşit çeşit mikroskop ve beher, beyaz tezgahın üzerine diziliydi. Kris, beyaz önlüğü ve gözlerine takılı gözlüğüyle gülümseyerek bana doğru yaklaşmıştı.

Elindeki büyük iğneleri de kulakları çınlatacak bir hızda mermerin üzerine atmıştı.

'' Hastamız, bugün nasıl hissediyor? ''

Kris, yanıma kadar adımladığında cesaret vermek adına omuzuma yerleştirmişti ellerini. Duş jeli ve parfüm kokan vücudu, güzel kokuları hissetmeme sebep olmuştu.

Buraya geldiğim her gün, son günüm olabilirdi.

Bu yüzden, sıradan olayların hepsi benim için bir mucize sayılmalıydı.

Paltomu asmak için vestiyere adımladığım sırada o çoktan plastik eldivenlerini eline geçirmiş ve yatacağım sedyeyi dezenfekte etmişti.

Korkarak sedyeye adımladığımda, o da korkumu hissediyordu.

Gün geçtikçe iş ciddileşiyor; İş ciddileştikçe de ölümüm yakınlaşıyordu.

Gözlerimi fazla yummuş olmalıyım ki içeriyi tatlı kıkırtısı sarmıştı. Tek gözümü korkarak açtığımda şaşkın bakışlarımla Kris'i inceliyordum.

'' Korkma... Seni şimdilik, öldürmeyeceğiz. ''

Söyledikleri, her uzvumu hareketsiz bir şekile sokarken endişeyle parmaklarımı birbirime dolamıştım.

'' Sehun, iyi mi? ''

Onun iyi olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı. 

'' Sağlıklı. ''

Basitçe cevapladığı soru, gergin bir vaziyet almama sebep olmuştu. Sehun, buraya hiç gelmiyordu. Buraya yatırıldığımdan beri, tek bir gün bile o evreni ısıtıran gülümseyişini zerremde hissedememiştim. 

Zorlukla yutkunduğumda, Kris'in iğneyi eline alabildiğini görmüştüm. Dişlerimi birbirine bastırıp sıkıyorken kısa süreli bilinç bulanıklığı yaşayacaktım.

Sehun OC - 30 Saniye.  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin