1. Bölüm - SAKAR

En başından başla
                                    

Esma'yla birer sandalye çekip masaya otururken kolumu tuttu. ''Rüzgar, biliyorum, ondan hoşlanıyorsun, ama sende onun neden olmayacağını biliyorsun.''
Elbette biliyordum.

Serkan, bu okula geldiğimden beri uzaktan hoşlandığım bir çocuktu. Ama sadece bir hoşlantı değildi bana göre. Yinede Esma beni korumak istiyordu... Ondan. Serkan, bizden bir yaş büyük, lise son öğrencisiydi. Haliyle çok kızla çıkmıştı, ama arkasından pekte iyi konuşmuyordu ayrıldığı kızlar. Genellikle 'Kalp Kırıcı' ya da 'Kullanıp Atan' tabiriydi onun üstünde kullanılan tabir. Ama bir şey söyleniyor diye illaki doğru olmak zorunda da değildi. Ondan gerçekten hoşlanıyordum. Ama zaten bunu ona söyleyecek cesaretim yoktu, tabii beni reddedeceğini bilme faktörü de vardı arada.

''Hey,'' Doruğun eli gözlerimin önünde sallanırken devam etti. ''Sıcak çikolatan soğuyor, Rüzgar.''
Ona bir an için boş boş bakıp ellerimi bardağıma götürdüm, işte o zaman ne kadar soğuk olduklarını anladım. Doruk'un sözleri bir an için beni geçmişe göndermişti. Ama şimdi ne yeri, nede zamanıydı. Dilimi haşlasa da sıcak çikolatamdan büyük bir yudum aldım, konuşmalara katılmak istiyordum ama nedense ilgimi çekmiyordu. Esma bunu fark etmişti, büyük ihtimalle Serkan yüzünden olduğunu zannediyordu ama öyle değildi.

Saatler böyle geçerken çıkış zili çalmıştı. Özellikle ağır ağır toplanıyordum ama Esma beni beklemeye niyetliydi. Onun yanına gittiğimde koluma girdi ve benim dikkatimi çekmeyen şeyler hakkında ve içinde bol bol 'yeni kıyafet' kelimesi geçen şeylerden bahsetti. Bahçede Doruk'un yanına gittiğimizde hep beraber yürümeye başladık. Tam okul kapısından çıkmıştık ki dikkatimi siyah bir araba çekti. Camları da siyah filmle kaplanmıştı ama sanki oradan birisi tamda bize bakıyormuş gibi ürpermiştim. Kafamı çevirip yürümeye başladım. Cidden paranoyaklaşmıştım.

Eve geldiğimde anahtarımın çantamda olmadığını anlamam üç dakika almıştı. Tam zile basacakken ise kapıyı Mine açtı.
''Hoş geldin, Rüzgar abla.'' dedi gülümseyerek. Songül'e olduğu gibi, ona da ısınamamıştım.

''Hoş bulduk.'' diye mırıldanıp odama gittim. Beni takip ederken çantamı çalışma masamın üzerine fırlattım ve yatağa yüz üstü attım kendimi.

Ben Mine'ye hala neden burada olduğunu soracakken o konuştu. ''Bu gün bir abi seni sordu.'' dedi koltuğumu oturup dönerken.

Sırt üstü dönüp ona baktım. Devam etti. ''Evde olmadığını söyledim. Oda nerede olabileceğini sordu. Bende okulunu söyledim. Ac-''

''Ne yaptın? Mine, tanımadığın kişilere kapıyı açmaman gerektiğini bilmiyor musun? Hadi açtın, neden okulumu söyledin ki?'' diye parladım.

Dönmeyi bırakıp bana suçlu gözlerle baktı. ''Arkadaşın-''

''Arkadaşım olsaydı okulumu bilirdi!'' Çıkışmama karşılık gözleri doldu. Dişlerimi sıktı. O daha küçük. Sakin ol. Sakin ol.

''Hazırlanmam gerek, izin verir misin?'' Başını salladı ve beni odada yanlız bıraktı. Küçük olması ona tölerans göstermem gerek anlamına gelebilir ama oda bazı şeylerin ne olduğunun farkında. Altı yaş pekte küçük bir yaş değil.

Derin bir iç çekip üzerime sıradan bir kot ve kapşonlumu geçirdim. Paramı ve anahtarımı cebime koyarken telefonumu da arka cebime koyup odamdan çıktım. Mine, koltuğa bağdaş kurup oturmuştu ve boş boş televizyona bakıyordu.

''Ben çıkıyorum.'' dedim ayakkabılarımı giyerken.

''Güle güle.'' diye mırıldandı. Gözlerimi devirdim. Babam ve Songül gelene kadar böyle oturacaktı, onlar geldiğinde ne olduğunu soracaklardı ve babam bana kızacaktı. Aman ne hoş. Çalıştığım yere kadar aylak adımlarla yürüdüm. Zaten erken çıkmıştım.

SiyahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin